Ekonomide bıçak kemiğe dayandı

01.07.2022 - 10:47

Geçen Cuma akşamı ortaya yeni bir ekonomi kararı çıktı. BDD, bankada 15 milyon TL karşılığı döviz bulunan şirketlere kredi yasağı getirdi.

Görev tanımında “Kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışması” olan BDDK, Cuma akşamı aldığı kararla firmaların kredi kullanmasını döviz sahipliğine göre kısıtlamış oldu. 

Aslında bu kararın, ekonomide bıçak kemiğe dayandığı için, iktidar tarafından alınan bir sermaye kontrolü kararı olduğu net. 

2021 yaz dönemi sonunda faizler düşürülünce, Cumhurbaşkanına göre Türkiye’de enflasyon ve cari açık sorunu ebediyen tarihe gömülecekti. 

Cumhurbaşkanı’nın bu modeli “faiz sebep, enflasyon sonuç” teorisine dayanıyordu. Dünyanın en büyük negatif faizine sahip olması nedeniyle kredi kullanımı hızla arttı. Şirketler ve bireyler, bankaya para yatırmak yerine bankadan kredi almanın daha kârlı olduğunu keşfettiler. Piyasadaki para miktarı hızla arttı.

3 ayda Türk lirası dolar karşısında yüzde 100’den fazla değer kaybetti, enflasyon yükselmeye başladı. 20 Aralık’ta Kur Korumalı Mevduat (KKM) sisteminin ilanı ile döviz kurları kontrol altına alınmaya çalışıldı.

Bir yandan dünyada da enflasyon artmaya başladı. Hem içerdeki ekonomi politikaları hem dışardaki durum enflasyonun artışı için çok uygundu ve enflasyon Ocak ayından itibaren patladı.

Merkez Bankası rezervleri tarihinin en kötü durumuna geriledi

Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin 2 Aralık’ta göreve başlaması ile beraber TCMB tarafından kapalı kapılar arkasında döviz satışına tekrar başlandı. Daha önce 128 milyar dolar satan MB, 2 Aralık- 21 Aralık arasında yaklaşık 15 milyar dolar sattı, bu da rezervler için tehlike çanlarını çaldırdı.

Döviz krizine girmemek için acilen KKM adı altında sadece günü kurtaracak çözüme başvuruldu. Bir yandan da ihracatçıların dövizlerine el koymaya başlandı. Ama rahatlama ancak 2 ay sürdü. Mart başından itibaren yine TL değer kaybetmeye, cari açık artmaya, TCMB rezervleri azalmaya başladı. Çünkü Türkiye her hafta en az 5 milyar dolar dövize ihtiyaç duyuyor. İhracat ve turizm gelirleri bu miktarı karşılamaya yetmiyor. 

TCMB yılın ilk 6 ayında kendisine KKM’den gelen 30 milyar dolar ile ihracatçılardan geldiği tahmin edilen 35 milyar doların hepsini sattı. Bu satışın 18 milyarını enerji ithalatı için yaparken, kalan kısmını da ağırlıklı olarak cari açığın finansmanı için sattı. 

Temmuz ayından itibaren KKM geri ödemeleri başladı. KKM’den ilk 6 ayda 30 milyar dolar döviz toplayan Merkez Bankası, bu kez hem net döviz geri ödemesi yapmak, üstüne de ithalat talebini karşılamak zorundaydı.

İşte bu noktada hükümet yeni bir sistemi devreye soktu. Cuma akşamı alınan kararla şirketlerin kredi alabilmek için döviz hesaplarını bozdurmaları kuralı getirildi. Aslında şirketlerin satacakları pek dövizleri yok, çünkü özel sektörün Mart sonu itibarıyla 114 milyar dolar net döviz pozisyon açığı var. 

Şirketlerin yurtiçi bankalarda 75 milyar dolara yakın döviz varlıkları var. Ama bu para çoktan bankalar tarafından Merkez Bankası’na swap veya zorunlu karşılık için devredilmiş durumda. O emaneti Merkez Bankası defalarca satarak, sonra sattığını swapla tekrar borçlanıp tekrar satarak yok etti.

Bugün artık bankaların TCMB dışında sadece 30 milyar dolara yakın döviz varlığı bulunmakta. Bundan 5 yıl önce bu tutar 100 milyar doların üzerindeydi.

Hükümet döviz krizini çözemiyor, bu konuda batılı ülkelere ne kadar yakınlaşmaya çalışsa, NATO gibi kurumlarda ne kadar tavizler verse de döviz girişini sağlayamıyor. Ortadoğu ülkeleri ile yakın ilişkilere girilmesi de döviz rezervlerini artırmayı sağlamadı.

Hükümet 2023 Haziran seçimlerine, ekonomide büyük facialara yol açmadan ulaşmaya çalışıyor, ama gişat bunun pek de mümkün olmayacağını gösteriyor. Elbette bütün bu sıkıntılar asıl olarak işçilerin, emekçilerin daha fazla sömürülmesi ve yoksullaşması anlamına geliyor. İşçi örgütleri, sendikalar bu konuda bir an önce harekete geçmelidir. Asgari ücretin en az 10 bin lira olması talebi ile meydanlara çıkmalıdır.



Bültene kayıt ol