İşçi sınıfının en güçlü sözü: Komünist Manifesto

06.03.2018 - 07:03
Şenol Karakaş
Haberi paylaş

Marx ve Engels’in Komünistler Birliği adına kaleme aldıkları Komünist Manifesto’nun yayınlanmasının üzerinden 170 sene geçti. Yayınlanmasıyla en temel iddialarının işçi sınıfının tarihsel eylemiyle sınanması üst üste gelen başka bir kitap yoktur.

İlk bakışta 1848 Devrimleri’nin Marx ve Engels’i haksız çıkarttığı düşünülebilir. Ama Manifesto taktik önermeleri nedeniyle değil tarihsel bakış açısı nedeniyle benzersiz bir eserdir ve bugün onu güncel kılan da bu özelliğidir. 1872 tarihli Almanca baskıya önsözde Marx ve Engels Manifesto’nun güncelliğiyle ilgili şunu yazıyorlardı: “Son yirmibeş yıl içinde, koşulların değişmesine karşın, Manifest'te geliştirilmiş olan temel ilkeler ana çizgileriyle bugün de doğrudur. Şu ya da bu  ayrıntı daha doğru bir hale getirilebilir. Manifesto’da açıklandığı gibi, bu temel ilkelerin pratikte kullanılması, her yerde ve her zaman tarihsel durumlara bağlıdır.”

Manifesto, tam da Lenin’in anlattığı gibi bir eserdir: “Bu eser, yeni dünya görüşünü, sosyal yaşantıyı ve en kapsamlı ve derin gelişme doktrini olarak diyalektiği de içeren tutarlı materyalizmi, sınıf savaşının teorisini, ve, yeni, komünist bir toplumun yaratıcısı proletaryanın dünya ölçüsünde tarihsel devrimci rolünü dehanın açıklığı ve parlaklığıyla özetlemektedir.”

Marx ve Engels tam olarak “komünist bir toplumun yaratıcısı proletaryanın dünya ölçüsünde tarihsel devrimci rolünü” özetliyor Manifesto’da.

Kitap, marksizmin belli başlı tüm özelliklerini barındırıyor: Kitap, her şeyden önce işçi sınıfının uluslararası deneylerinin bir ifadesi ve kavramları bu deneyimlerin içinden süzülüp geliyor. Hem kitabın kendisi hem de her bir Önsöz, marksizmin işçi sınıfının eyleminden öğrenmenin kılavuzu olduğunu gösteriyor. Manifesto, toplumların tarihi evrimi içinde şekillenen kapitalizmin gizli niteliğini açığa çıkartıyor, kendisine ödenenden daha fazla değer katan bir metanın, ücretli emekçilerin varlığını tespit ederek, Manifesto işçi sınıfını hem maddi yaşamın hem de teorinin merkezinde konumlandırıyor. Kapitalist özel mülkiyetle üretimin toplumsal karakteri arasındaki çelişkinin sürdürülemezliğinin altını çizmesi, işçi sınıfının tarihsel mücadelesinin her şeyden önce enternasyonal karakterini belirgin bir şekilde vurgulaması, Manifesto’nun marksizmin parlak bir özeti, bir ilk girişi olması anlamına geliyor. Kısa bir broşürün 170 sene sonra açıklama gücünden, parlaklığından ve etkisinden hiçbir şey yitirmemiş olması, sadece Marx ve Engels’in açıklama güçleri ve devrimci enerjilerinin büyüklüğünden değil, Manifesto’nun sözcüsü olduğu sınıfın kendi eyleminden öğrenme yeteneğini günümüzde sergileyebilmesinden kaynaklanıyor. 

Şenol Karakaş

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol