Filistin çıkmazı haydut devlet

14.12.2017 - 13:54
Hakan Tahmaz
Haberi paylaş

Ortadoğu’nun kanayan yarası Filistin’i, dünyanın en büyük haydut devleti ABD’nin Başkanı Donald Trump, 6 Aralık’ta Kudüs’ü İsrail başkenti ilan ederek akut bir soruna dönüştürdü. Buna karşı gösterilen her türden tepkinin haklılığı ve meşruiyeti tartışılamaz. 

Bu keyfiyet, uluslararası anlaşmaları ve hukuku tanımazlık tarihte ilk kez ABD’nin tek başına kalmasına yol açtı. Açıktan hiçbir uluslararası kurum ve ülkenin ABD’ye destek veremediği ilklerden biri oldu. Dünya da zaman içinde ne türden gelişmelerin yaşanacağını kestirmenin oldukça zor olduğu bir süreç yaşanıyor. Şu an Trump yalnız adam. İsrail ile baş başa kalmış durumda.

Buna yol açan en önemli faktör hiç kuşku yok ki, Filistin halkının haklı, onurlu ve meşruiyet çizgisin aşmayan yarım yüzyıllık onurlu mücadelesinin dünya çapında kazandığı sempatidir. 50 yıllık Filistin mücadele tarihi bir kez daha gösterdi ki, savaşı haklı olanın kazanabilmesi için, dünyayı yöneten “büyük başların” siyasi çıkarlarının da nesnel zeminin oluşmasını gerektiren bir dünyada yaşıyoruz.

Ve bu zeminin oluşabileceğine dair bir işaret de yok. ABD’nin kararına ısrarla, net bir dille karşı çıkan ülke sayısı ABD’nin işini zora sokacak sayıda. Ama imkânsız kıldığını söylemek zor. ABD kararına karşı çıkan devletlerin neyi ne kadar göze alabileceğini kestirmek zor. İslam ülkeleri içindeki ayrılık ortada. Zaten ABD’yi bu durum az da olsa cesaretlendirdi. Bedel ödemeyi göze alabilecek Türkiye gibi kaç ülke var? Türkiye bir süredir ABD’nin Türkiye ile yaşadığı sorunlara yeni bir sorun alanı ekledi. İlişkilerin düzelmesi biraz daha zorlaştı. Bugün, bütün dünyada ilişkilerin ve kurumların yeniden dizayn edildiği, konumlandırıldığı ve tanımlandığı bir eşikten geçiyoruz. Güçler dengesi çok hızlı değişebilir.

Başka bir gerçek ise uzun süredir Filistin konusunda tarafsızlığı yitirmiş olan ABD’nin, bu kararıyla geri dönülmesi çok zor bir yola sapmış olması. Filistin devleti ile İsrail devleti arasındaki sorunlarda tarafının İsrail’den yana olduğunu bütün dünyaya ilan etti. Bunu ne zamana kadar sürdürebilir göreceğiz. Bir başka gerçek ise ABD’nin, Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan ederek Filistin sorununu çözümsüzlüğe mahkûm etmiş olması. Büyük altüst oluşların yaşandığı Ortadoğu’da bunun değişmesi tahminlerden çok daha zor olacak. 

En büyük sorun bundan sonra İsrail ile Filistin arasında arabulucu olabilecek uluslararası kabul gören örgüt veya devletin kim olacağı. İşgalci İsrail’e baskı yapacak, zorlayacak kimdir? ABD’nin, güvenliği nedeniyle İsrail üzerinde caydırıcılığı vardı, AB’nin ekonomik yaptırım gücü vardı, bütün bunlardan söz edemeyiz.

Bunların yanı sıra, dün Türkiye'nin ev sahipliğinde İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Olağanüstü toplantısını gerçekleştirildi. 56 altı İslam ülkesinin hızla toplanması ve bugüne kadar olduğunda daha farklı ve hızlı ortak karar alınması çok önemli bir gelişme. Bazı ülkelerin devlet başkanı düzeyinde değil daha alt düzeyde katılmaları İstanbul Zirvesi’ni etkisizleştirmez. Aksine Suudi Arabistan gibi bazı ülkelerin alt düzeyde de olsa katılmış olmaları beklenmeyen bir gelişme.

İstanbul Zirvesi sonrası Doğu Kudüs'ün Filistin Devleti'nin başkenti olarak ilan edilmesi ve bütün devletleri, Filistin Devleti'ni ve Doğu Kudüs'ün onun işgal altındaki başkenti olduğunu tanımaya davet edilmesi kararı tarihi ve simgesel önemi oldukça yüksek. Ancak pratikleşmesi, sonuca ulaştırılması oldukça zor bir karar. Her şeyden önce bu karara imza atan 56 ülke Büyükelçiliklerini, Doğu Kudüs’e taşıyabilecekler mi? Dünyada Filistin devletini tanıyan devletlerin sayısı, İsrail devletini resmen tanıyan devlet sayısında çok fazla ama Filistin sorunu 50 yıldır hâlâ çözülemedi. Ya da diğer kararları ne kadar ısrarla ve bütünlüğünü koruyarak takip edebilecek belli değil. Bugüne kadar hiçbir konuda ortak tutum alamayan örgütün böylesine hızlı ve bir tür kontur çeken karar alması ne derece gerçekçi? Konuyu BMGK’ne taşıyıp sonuç alınması ve yaptırım uygulanabilmesi pek mümkün görünmüyor.

ABD, 6 Aralık’ta Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan ederek Pandora’nın kutusunu açtı. İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında alınan kararlar ise yeni bir perde açtı. Ama Filistin sorununun çözümünü kolaylaştırıcı bir perde olduğunu söylemek çok mümkün değil. Daha akılcı ve gerçekçi bir yol bulunmalı. Laz’ın hikayesine dönen kararlarla çözüm kolaylaştırılmaz.

Hikâye şudur: Laz’ın biri asker dönüşü iş bulmak, geçinmek için İstanbul gelir. İş ararken bir kahvede hemşerisine rastlar. Ama hemşerisi onu tanımaz. Kendini hatırlatmak için saatlerce dil döken Laz sonunda “sen beni tanımıyorsan, ben seni hiç tanımıyorum” diyerek kahveyi terk eder ama gidecek yeri yoktur.

Çağımızda sorunların demokratik ve kalıcı çözümünün, popülist çıkışlarla mümkün olmadığının son birkaç yıldır Ortadoğu coğrafyasında yaşananlarla öğrenilmiş olması gerekirdi. Hatta bu türden çıkışların sorunu daha da kronikleştirdiğini Çözüm Süreci’nde gördük. 

Hakan Tahmaz

(hakantahmaz.com) 

Bültene kayıt ol