Moderniteyi demokratikleştirmek

17.02.2015 - 11:43
Mehmet Sezgin
Haberi paylaş

Modern dünya şiddetle çalkalanıp duruyor. İnsanlığın birlikte üretip paylaşmasını ve toplumsal adaleti simgeleyen kadim dinlerin doğduğu coğrafya, bugün adına Selefi İslam denilen ölüm kültürüyle inim inim inlemekte. Gerçek İslam’la hiç ilgisi olmayan, Başkan Öcalan’ın “karşı-İslam” dediği cinayet ve nefret ideolojisi, gerçek İslam’ın sesini soluğunu kesmiş durumda. Sadece Ortadoğu mu?

Batı’nın aydınlanmacı-pozitivist düşüncesi de tüm takım taklavatıyla bir çözümsüzlük ve bunalım içerisinde. Avrupa merkezli aydınlanmacı-pozitivist ideoloji demokrasi ve sosyalizme, sahip olduğu tek yönlülükten ve Avrupa merkezciliğinden ötürü yeni açılımlar geliştirememekte, dar kalmakta. Batı’nın en son Charlie Hebdo katliamıyla milyonlarca insanı etrafında topladığı slogan, ‘düşünce özgürlüğü’ mottosuydu. Avrupa’da ya da ABD’de okulları basıp onlarca insanı öldüren, kadınları ve çocukları kasap gibi doğrayan bu cinnet hali açık bir sürdürülemezliktir. Oysa düşünce özgürlüğü kavramı, sürekli inanmaktan “düşünmeye” pek fırsatı olmayan bir toplumsal hakikat için çok anlamsız ve sofistike bir slogandır. Başka bir deyişle laf-ı güzaftır. Zaten böylesine oynanmış kavramlar olmasa, dünyadaki zulümden sorumlu ‘devlet başları’ Paris’te kol kola yürümezdi.  Bu karşısında yürüdükleri, kendi eserleriydi…

Gerçekte düşünce özgürlüğü, insan hakları ve demokrasi gibi değeri büyük erdemler, salt Batı’nın ya da Avrupa’ nın değil, Mezopotamya’dan doğan dinî ve toplumsal kurtuluş hareketlerinden biliyoruz ki tüm insanlığın bir araya gelme ve özgür yaşam üretimleridir. Batı’nın bu erdemleri kavramsallaştırması, gerçeği ona ait kılmaz. Bu değerlerin haklı ve doğru olması bir yana,  Ortadoğu’da nasıl karşılanıp algılandığı esas paradokstur. Ne var ki, bu değerler kim tarafından üretilmiş olursa olsun, günümüz krizlerine çözüm ve kurtuluş cevabı olamamaktadır. Modernitenin terör, şiddet, kadının belki de köleci çağlardan daha fazla baskı ve hakaret gördüğü gerçeği, toplumu ve doğayı gün be gün kemirmektedir. İnsan, ulus-devletsiz yapabilir ama ulus-devlet insansız yapamaz. Hiçbir sistem kendisini “insan yiyerek” devam ettiremeyeceğine göre, yeni bir yaşam sistemine ihtiyacımız var demektir.

Ortadoğu halklarına yerli ve meselenin içinden konuşan bir düşünce ve eylem metodolojisi gerekmektedir. Ortadoğu, düşünceden çok inanç toplumudur. Batı’nın bin bir emeğiyle oluşan düşünce, eylem ve yapısallıklar - ne denli haklı temeller üzerine kurulmuş olsalar da - Ortadoğu’ya uymamaktadır. Çünkü Batı uygarlığı Doğu’nun evladıdır. Demokratik modernite tam da sosyalizm, feminizm ve anarşizm başta olmak üzere, insanlığın tüm eşitlik ve özgürlük arayışlarını emerek bilenen kapitalist moderniteye karşı, yeni bir yaşam ve kültür önermektedir.

Bünyesindeki zihniyet devrimiyle demokratik toplumcu değerleri, “insana dair olan hiçbir şey bana yabancı değildir” diyen Marx’ta olduğu gibi eşitlik, özgürlük ve adalet adına yaşanmış tüm toplumsal hareketlerin o ahlakî yönünü esas alan bir karakterdedir. Kapitalist modernite, nasıl ki tüm bu sistem karşıtı çıkışları sömürüp posa haline getirmek istiyorsa, demokratik modernite de tam tersine onları günümüzle buluşturmak istemektedir. Başkan Öcalan “isimlerini zikretmeyi gereksiz bulduğum sayısız insanlık öncüleri” diyerek düşünce ve eylemde değişim ile geleneğin öncülerini canlı hafıza olarak tanımlamaktadır. Yani geleneğe sahip çıkmaktadır. Bir anlamda geleneğin sömürülüp tüketilmesiyle, toplum ve doğa yararına günümüze uyarlanması arasındaki çatışmadır bu. Demokratik moderniteyle kapitalist modernite bir yaşam ve sistem kavgası içerisindedir. Gerçekleşen Doğu ile Batı arasındaki kavga değil, moderniteler arası savaştır. Ahlakî-politik toplum, en ahlaksız sistem olan kapitalizme boyun eğmediği için, toplumsal vicdan her şeye rağmen capcanlıdır. Dünyanın her yerinde halklar kapitalist moderniteden, onun ulus-devlet ve endüstriyalizminden bıkmış durumda. Demokratik uygarlığın (modernitenin) şafak vaktidir. Ya sürekli ölümden başka bir şey vermeyen kapitalist modernite, ya da yeni bir yaşam!

Mehmet SezginDemokratik Modernite dergisi editörü

Bültene kayıt ol