Mahirler için: Çağlayan Adliyesi bizimkilere çalışıyor

23.10.2017 - 21:21
Hakan Tahmaz
Haberi paylaş

Bilinen bir gerçektir, yer yüzenden değerli her işin, her şeyin ardında görünen ve görünmeyen   “aktörlerin” / emekçilerin , alın teri, göz nuru vardır. BİRGÜN Gazetesi’nin onlarca, yüzlerce görünmez, gizli  emekçilerinden/aktörlerinden birinin sevgili kardeşimiz Mahir Kanaat   olduğunu yolu bir gün  BİRGün Gazetesi’ne düşen,  herkes bilinir veya çok rahat fark etmiştir.    Hem de Mahir, yükün en ağırını omuzlayanların başında gelenlerinden biri.

Yarın Mahir Kanaat, gözaltına alındıktan 304 gün sonra, tutuklu  gazeteci ve dava arkadaşları  Ömer Çelik ve Tunca Öğreten ve tutuksuz gazeteci arkadaşları Derya  Okatan, Metin Yoksu ve Eray Sargın ile birlikte  ilk kez hakim karşısına çıkıyor.

Yazmak, söylemek kolaydır.  Gözaltına alınışının yıl dönümüne iki ay kaldı. 43 haftayı ceza evinden , gök yüzünü dahi görmeden geçirmenin ne demek olduğu hele bir düşünün, 304 gün, içerde olmanın ne olduğunu   anlamaya başlarsınız. 304 günün tamı tamına 7296 saat olduğu, kundaktaki yeni doğmuş bebeğini  bir kez bile olsa doya,  doya koklamaktan mahrum yaşamanın ne demek olduğunu düşünmeye başladığında anlayacaksın 304  gün “özgürlüklerden”  mahkum olmanın ne kadar uzun ve zor geçtiği. Tam anlamak için dakika olarak hesaplayalım isterseniz 437.769 dakika, 26.266.140 saniye ediyor. Ortalama insan nabzının bu süre zarfında kaç kez attığı da siz hesap edin. Ve düşünün bir kez Mahir’in eşi Sevgi’nin yaşadıklarını. Her nefes alışında ne hissetmiş olabileceğini.  Her nefes alırken gırtlağına dayan sözcükleri kaç kez yutkunmuş olabileceği düşün ve gör:  bu sessizler dünyasının insanlardan  neleri alıp götürdüğünü.  

Eksiliyorsun

Ülkemizde bu ve bu türden şeylere sessiz kalmanın insanlarımızı nasıl “eksilttiği” ortada.  İnsanların “eksildiğini” görmesini, fark etmesini geciktirmek için gösterilen her çaba ülkeyi biraz daha zifiri kararlığa sürüklediğini fark et artık.

Medyanın her türü (yazılı, görsel, sosyal) buna bugün iyi bir ayna tutuyor. Medya maymunlar, savcıları ve hakimleri türedi. Tabi ki, bir de “mağdurları” yaratıldı.  Dünyada bunu başaran ülkeler listesinin en tepesinden yer alıyor Türkiye. Buna itiraz et artık

Sessizlerin yarattığı gücü arkasına alanlar,  yarattıkları “Korku rejimiyle” saltanatlarını kalıcılaştırdıklarına kandıysan  artık gözünü aç, uyan.

Dünyada, Ortadoğu’da  olup bitenlere, ülkemizin geçmişine bir  bak. Yıkılan saltanatların kâğıttan kaplana benzediğini ortaya çıkaranların, fark ettirenlerin başında gelenlerin Mahir gibi gazeteciler olduğunu gör artık.

Siz de, Ankara cazgırlarının,  Mahir’ler  gazeteci değil, vatan haini  açıklamalarına kandıysanız; Bir kez düşün, bu suçlamanın Cumhuriyet Gazetesi yönetici ve  yazarlarını FETÖ  ile  işbirliği yapmakla, hak savunucuları  Özlem Dalkıran, Peter Steudtner, Ali Gharavi, Veli Acu, Günal Kurşun, İdil Eser, Nalan Erkem, İlknur Üstün ajanlıkla, barış isteyenleri  bölücü olmakla suçlamasının saçmalığından ve düşmanca yaklaşımından  ne farkı var?  Düşün dünyanın hangi ülkesinde muhalifleri, gazetecileri, akademisyenleri cezaevine tıkayan her iktidarın, tarih boyunca aynı ve benzer yalanlara başvurması tesadüf müdür? Düşün ve sessizliğini boz, eksilmeni engelle.  

Yarından itibaren bu ay Çağlayan Adliyesi bizimkilere çalışacak.  Yarın  Mahir Kanaat ve beş arkadaşının, aynı gün 15 Temmuz darbe girişim ile ilişkilendirilen ve 411 gündür tutuklu gazeteci  Murat Aksoy’un da duruşması var.  25 Ekim Çarşamba günü hak savusu sevgili Özlem Dalkılaran ve arkadaşları hâkim karşısına çıkacak; 26 Ekim Perşembe 14. Ağır ceza mahkemesinde Özgür Gündem Gazetesi’nin davalarından biri görülecek. Haftaya Salı günü hem Cumhuriyet Gazetesi davası (Akın Atalay, Murat Sabuncu,  Ahmet Şık ve Mahir gibi Cumhuriyetin muhasebecisi   Emre İpek’in duruşması ) hem de  barış insanı, dilbilimci  Necmiye Alpay ve yazar Aslı Erdoğan ile davanın tek tutuklusu  İnan Kızılkaya’nın yargılandığı Özgür Gündem  davası var.   Bunları fırsata dönüştürmek elinde.

Biz dostları, gazeteci meslektaşları bu davaların takipçisi olmak, arkadaşlarımıza, dostlarımıza el sallamak, merhaba demek için Çağlayan’da olacağız. Siz de şeytanın bacağını kırın, sessizliğinizi cesaretini toparlayın, sessizliğine son verin “eksilmenizi” durdurun, muktedirler değil, hepimiz, Türkiye kazansın.

Hakan Tahmaz

Bültene kayıt ol