‘Salo’ ya da Kobanê’nin 120 günü

10.02.2015 - 00:49
Mehmet Sezgin
Haberi paylaş

İtalyan yönetmen Pasolini hayatına mal olan filmi Salo ile modernitenin ‘çekiciliğini’ değil yanılgısını işledi sadece. Ne ilginçtir ki, uygarlığın çelişki ve vahşetini böylesine çarpıcı bir biçimde ortaya koyan film anlaşılamayınca pek çok ülkede yasaklandı. Uygarlığın giyotini Pasolini’yi de vurdu sonunda. 

Filmdeki 120 günlük korkunç işkence ve sapıklıklara karşı tek bir direniş yoktu. Zaten seyircinin deşarj olmasını sürekli önleyen ve giderek normal bir insanın kaldıramayacağı bir ağırlığa dönüştüren de budur. Galiba yapmak istediği, modern olanın insanlıktan uzaklaşarak obsesif birer vahşet üreticisine dönüştüğünü gösterebilmekti.

Son derece rahatsız edici sahnelerine rağmen Salo’ nun anlatmak istediğini görebiliyoruz bugün. Dünya acılı bir yer ve galiba vahşetin en koyu dönemlerini yaşıyoruz. En son Ürdünlü pilotun bir kafeste son derece özel bir çekimle yakılarak katledilmesi ve IŞİD’ in fantezi seansları, doğrudan insanlığımızla ilgili olarak daha da kaygı verici. Biz demokrasi ve sosyalizm dedikçe, IŞİD herkesin vicdanını delik deşik ederek, kapkara bir faşizmi dayatmakta.

Yine başta Abdullah Öcalan olmak üzere ilerici insanlık demokratik İslam’da ısrar ettikçe, IŞİD İslam dinini herkesin gözünde katrankara hale getirmek için var gücüyle çalışıyor. İslam’ın demokratik, kültürel ve toplumcu özünü tartışarak öne çıkarmak bir yana, İslam kelimesini ağzımıza bile almayalım diye kontra bir uğraş var karşımızda. Gerçekte o Türkiye, Irak, Suriye ya da İran aklını çok aşan bir operasyonel aklın, üst aklın ürünüdür. Bu anlamıyla IŞİD Demokratik Modernite’ye karşı bir vurucu güç olarak devreye konulmuştur.

Kürt özgürlük hareketinin kadın özgürlük çizgisine karşı en vahşi bir eril kafa, halkların kardeşliği ve demokratik ulus çizgisine karşı kıyıcı, soykırımcı ve sonuçta demokratik İslam anlayışına karşı kimsenin bilmediği bir barbarlık örneği sergiliyor. Özellikle başkan Öcalan ve Kürt özgürlük hareketi Êzidîler, Aleviler, Kakayi, Şabak ve Yaresanların varlık ve kimliklerinin korunmasını söyledi. Yine Demokratik Ulus’un en önemli özneleri olduklarını her fırsatta hatırlatmasına karşı, bu kimliklerin böylesine koyu bir zulüm yaşamaları bu üst aklın ne yapmak istediğini açıklamaktadır.

Başta Türkiye olmak üzere bölge devletleri, bunu anlayabilecek durumda değil. Muhtaç oldukları feraset ulus-devlet ajandasında bulunmamaktadır. Hatta Türkiye, Ortadoğu’daki her halk için büyük tehdit olan IŞİD’ i kullanarak “abad” olacağını zannetmektedir.

Ancak Kobanê zaferi Ortadoğu’da kıra kıra ilerleyen bu vahşet ordusuna karşı halklara muazzam bir özgüven ve cesaret kazandırdı. Desteğini Suudi Arabistan, Katar ve elbette Türkiye’den alan, Irak ve Suriye’nin belli bir kısmını ‘bölen’ IŞİD’ e karşı Kobanê gibi küçük bir bölgede 120 gün boyunca Kürt kadınlarının öncülüğündeki insanlık direnişi unutulmayacak. Herkes bu 120 günlük insanlık direnişini büyük bir hayret ve hayranlıkla izledi. Bu zafer tıpkı Stalingrad ve Moskova direnişleri gibi ne kadar güçlü ve paralı olurlarsa olsunlar, egemenlere karşı ezilenlerin kazanabileceğini göstermiş oldu. Dünya halklarının vicdanlarını ve insanlıklarını hiçe sayarak sergilenen İslam örtülü bu sapıklık ve vahşet kırılmasaydı IŞİD’ in kara pelerini insanlığın üstünü örtebilirdi.

IŞİD görünüşe göre Kobanê’de kaybettiği korkunç etkisini ve vahşeti boyutlandırıp estetize ederek yeniden eline almaya çalışıyor. Bir adamın arkadan elleri bağlanarak eşcinsel olduğu gerekçesiyle yüksek bir yerden atılması, Ürdünlü pilotun cayır cayır yakılarak katledilmesi, neredeyse haftada bir bir insanın turuncu elbise giydirilerek kafasının kesilmesi, Salo filmindeki sapıklığı ve vahşeti akla getiriyor. Uygulanan vahşet ve sapıklık rastgele değil kontrollü, amaçlı ve politiktir. Kara harekâtıyla Kobanê önlerinde yenilmeyen insanlık bu korkunç görüntülerle alt edilmek, umutsuzca IŞİD ve gübreliğinde yetiştiği kapitalizm tarafından teslim alınmak istenmektedir. IŞİD vahşeti Kürt özgürlük hareketinin dostlarını çoğaltacak ve AKP’yi şimdikinden daha da yapayalnız ve haksız bir duruma düşürecektir.

AKP’nin terörist dediği Kürt özgürlük hareketi, insanlığın değerlerini ve namusunu kurtardı. Kürtler büyük bir felaketi önleyerek hem kendileri için hem de Ortadoğu ve dünya halkları için özgürleşmeyi dünden daha mümkün hâle getirdi. Başkan Öcalan’ın Demokratik Modernite perspektifi şimdi daha iyi görülüp tartışılıyor. 2015 seçimlerine az kaldı. Kobanê zaferi ile sadece kendi halkının değil kardeş milletlerin ve dünyanın sevgisini, saygısını kazanmak, öyle odun ve kömürle oy avcılığına benzemez. Dolayısıyla, vicdanlarda gerçekleşen seçimde AKP ve Türk devleti daha şimdiden mağlup olmuştur.

Mehmet SezginDemokratik Modernite dergisi editörü

Bültene kayıt ol