Sonucu algı operasyonu belirleyecek

02.04.2017 - 09:25
Hakan Tahmaz
Haberi paylaş

Referanduma kısa bir süre kala çok yönlü algı operasyonu revaçta. Kamuoyu araştırmaları sonucun bıçak sırtında olduğunu gösteriyor. Bakmayın siz, rahat göründüklerine, hiç kimse rahat değil, sandık sürpriz yapabilir.  Nefesler tutuldu son hamleler yapılıyor.

Göründüğü kadarıyla en fazla kaygı duyan iktidar partisi. 7 Haziran seçimlerine benzer bir sonucun telafisinin zorluğunun farkında. Bu nedenle, referanduma iki hafta kala bu tehlikeyi  bertaraf etmeye çalışıyor.

Hiç kuşkusuz bunun en yoğun sahnelendiği alanların başında Kürdler ve Kürd meselesi geliyor. Kamuoyu araştırmacıları, Kürdlerin tutumunun ölçülebilirliğinin çok zor olduğunu ifade ediyorlar. Bu, savaş ve OHAL koşullarından, Çözüm Süreci sonrasında yaşanan büyük kırılmadan, referanduma sunulan paketin içinde doğrudan Kürd Meselesi’nin olmamasından, Ak Parti-MHP ittifakı ile referandum kampanyasının Türklük üzerinde yürütülmesi gibi nedenlerden kaynaklanıyor.

Anlaşılan Kürdler, referandum sürecine ısınmış değil. Ana akım Kürd siyasetinin öz gücü dışındaki Kürdlerin, ne yapacağı hala büyük muamma. Sandığa giden Kürdlerin, Evet mührü basmasının zorluğu ortada. İktidar partisi, bu durumunun uzun süredir farkında. MHP ile iş birliğiyle ve Kürd karşıtlığına varan millici propagandayla Kürdleri, etrafında toparlamanın imkansızlığını görüyor. Bu nedenle, referandumda Kürdlerin Hayır’a kaymasını engelleyecek politik hat izliyor.  Evet, oyu vermeyecek Kürd seçmeni, her türlü yöntemle sandıktan uzak tutmaya uğraşıyor.

Her yolu deniyor. Ana akım Kürd siyaseti içinden farklı seslerin çıkmasını sağlamaya dönük sondaj çalışması yapmakta dahil. Yandaş medya kuruluşlarından birinin patronunun, bölgedeki sivil toplum örgütlerinden birinin yöneticisiyle ve Kürd iş adamlarıyla görüşme yaptığı, saygın bazı Kürd siyasetçilere mesajlar iletildiği ayyuka çıkmış durumda. Hatta bu nedenle Diyarbakır Newroz’unda Ahmet Türk’ün güçlü Hayır konuşması yaptığı ve  KDP lideri Mesut Barzani’yi Şengal konusunda uyardığı iddia ediliyor.

İktidar partisi, Newroz’da bu yoldan ilerlemenin de mümkün olmadığını gördü. Şimdide Kürdler arasındaki çelişkileri derinleştirmenin derdine düştü. Son günlerde Kürdlerde kafa karışıklığı yaratacak yazılara medyada sıkça rastlar olduk. Spekülasyonlar aldı başını gidiyor.

Hürriyet Gazetesi yazarı Abdurkadir Selvi’nin 28 Mart 2017 Salı günkü yazısı tam da bu hedefe dönük. Yazar, Ak Parti’nin gündeminde Çözüm Süreci’nin olmadığını, belirtikten sonra,” Öcalan’ın, sorunların çözümü konusunda her zaman potansiyelinin olduğunu söylemekle birlikte konjonktürün buna imkân vermediğinin farkında, o nedenle Newroz’da mesaj göndermek gibi bir çabanın içinde olmamış.” Selvi, bu cümlesinden de anlaşılacağı gibi yazısında Kürd seçmene birkaç farklı mesajı bir arada veriyor. “PKK ile yeniden masaya oturulmayacak, Öcalan, hala çözümden yana ama Kandil buna müsaade etmiyor. Öcalan ile devlet görüşmeye devam ediyor diyalog kesilmedi” gibi. Selvi, bütün bunların hükümetten alınan bilgilere dayandırıldığını aktarıyor. Bu söylenenlerden iki kesim etkilenebilir, 7 Haziran sonrası Çözüm Süreci’nin Kandil tarafından bitirildiğini ve Hendek savaşının doğru yönetilemediğini düşünen kızgın, kırgın Kürd seçmeni. Başka bir ifadeyle 7 Haziran’da HDP‘ye oy vermiş ancak 1 Kasım’da oy vermemiş olanlar ile hendek siyasetinin şokunu yaşayanlar.

Bu seçmen kitlesinin, bunca yıkımdan sonra Evet oyu vermesi neredeyse imkansız. Ak Parti, bunları sandıktan uzak tutmaya çalışıyor, sandığa gitmemelerine fit olan bir siyaset izliyor. Sandığa gitmenin de bedelinin ağır olduğu koşullarda bu taktiğin tutma olasılığı çokta zayıf değil. Ama bunu başarmanın da kolay olmadığı ortada. Cumhurbaşkanın 23 Mart 2017 Çarşamba akşamı iş adamlarının, sivil toplum yöneticilerinin ve yerel kanaat önderlerinin katılımıyla yapacağı yemeğin son anda program yoğunluğu (yeterli katılım sağlanamadığı) gerekçesiyle iptali boşuna değil.

Abdulkadri Selvi’nin yazısında meselenin referandum konusuyla sınırlı bir sorun olmadığı çok rahatlıkla görülüyor. Türkiye’nin bölgesel gelişmelere paralel bir Kürd siyaseti izlediği çok net. Bu nedenle anayasa değişikliğinde, Kürd konusunun olmaması bu kritik evrede tek başına her şeyi izah etmeye ne yazık ki yetmiyor. Konuyu bu sınırlılıkta ele alan ve son tahlilde iktidar partisinin işini kolaylaştırıcı tutum takınan ve ana akım Kürd siyasetine husumeti nedeniyle bugüne kadar oyunu Ak Parti’ye vermiş olanların, “Kürdler Evet veya Hayır ikilemine mahkûm değil” tezlerinin de ayakları yere sağlam basmadığı bir gerçek.

Anayasa değişikliği hazırlayanların da, statükocu Hayırcıların da referandumun salt bir yönetim değişikliği vakası olmadığını bangır bangır bağırdıkları bir dönemeçte, kendi mücadelesi içinde fazlasıyla politikleşmiş Kürd seçmenin algı operasyonuna “kapılmalarını” beklemek ise, fazla hayalcilik olur.

Bu “kapılmama” hali, referandumun sonuçlarını, Türkiye’de ve bölgede kısa vadedeki gelişmeleri büyük ölçüde etkileyecek. İçeride eli güçlenen Ak Parti’nin Kobanê’de ve Güney’de nasıl bir siyaset izleyeceği çok açık değil mi? Kerkük’te resmi dairelere KBY bayrağının asılmasına gösterilen tepkiler, Türk devletinin ne derece değiştiğinin ve referandum hesaplarının nereye kadar uzanabileceğinin belirtisi. Kartları buna göre karmada büyük yarar var.

Hakan Tahmaz

[email protected]

(IMP News)

Bültene kayıt ol