Çin'deki mücadelelerin etkisi her yerde görülüyor

23.03.2017 - 10:00
Alex Callinicos
Haberi paylaş

Küreselleşme, ücretlerin dünya çapında en yoksul ülkelerdeki ücret düzeyine çekildiği bir “dibe doğru yarış” anlamına mı geliyor?

Ekonomist Richard Freeman’ın analizi çoğu kez bu fikri desteklemek için kullanılıyor. On yıl kadar önce “Büyük İkiye Katlanma” adını verdiği bir olgu hakkında bazı makaleler yazmıştı. Freeman bununla Çin, Hindistan ve eski Sovyetler Birliği devletlerinin dünya pazarıyla tam bütünleşmesi ile artan küresel emek gücünü kastediyordu. Eğer onlar sistemin dışında kalsalardı 2000 yılında küresel emek gücü 1,46 milyar kişi olacaktı. Onlarla birlikte ise bu rakam ikiye katlanarak 2,92 milyara ulaşıyordu.

Onun vardığı sonuç bu gelişmenin “küresel emek gücünün iki katına çıkmasının, şirketler için yeni, düşük ücretli çalışan arzı yaratarak hem gelişmiş ülkelerdeki hem de pek çok gelişmekte olan ülkedeki işçinin pazarlık gücünde bir zayıflamaya neden olduğuydu.” Ancak araştırma grubu Euromonitor’in son zamanlarda yaptığı bir çalışma, çok daha karmaşık bir sürecin yaşandığını gösteriyor.

Araştırma sonuçları Financial Times gazetesinde özetlendi; “Çin’deki maaşların üç katına çıkmasını sağlayan on yıllık bir büyüme döneminin ardından, Çin’deki ortalama ücretler Brezilya ve Meksika gibi ülkelerdeki seviyenin üzerine çıktı ve giderek Yunanistan ve Portekiz’in seviyesine yaklaşıyor. Çin’in bütün emek gücü ele alındığında, saatlik ücretler Şili hariç bütün Latin Amerika ülkelerinden daha fazla ve Avro bölgesinin zayıf ülkelerindeki ücretlerin %70’i düzeyinde.”

Yani Freeman makalelerini paylaştığından beri, 2005-1016 döneminde Çin’in üretim sektöründeki ortalama saatlik ücretler üç katına çıktı. Ancak ücretler Brezilya, Meksika, Güney Afrika ve en hızlı şekilde olmak üzere Portekiz’de azalarak saatlik 5,15 sterlinden 3,68 sterline geriledi. Bu durum üç sürecin birleşiminin sonucuydu.

İlk olarak Çin küresel imalatta, en önemli merkez hâline geldi. Bu durum kısmen uluslararası şirketlerin doğrudan dış yatırım yapıp, Çin’de iştirakler kurmasından kaynaklandı. Ancak John Smith’in önemli kitabı 21.yüzyılda Emperyalizmde işaret ettiği gibi, uluslararası şirketler çoğu zaman Küresel Güney’deki üretimlerinde diğer şirketleri taşeron olarak kullanmayı tercih ettiler. Amaç maliyetleri alt yüklenicilere ve işçilere yüklemekti. Tayvan şirketi Foxconn klasik bir örnek. Şirket Apple ürünlerinin montajını yapan işçilere davranış şekli yüzünden epeyce eleştiri aldı.

Çinli işçilerin böyle koşullara karşı direnişi maaşların artmasına katkıda bulundu, bu artış sadece imalatta değil tüm sektörlerde gerçekleşti. Ancak Çin sanayisi de giderek daha gelişmiş hâle geliyor, verimlilik ücretlerden daha hızlı artıyor. İmalat sanayi artık her zaman aşırı düşük işçi ücretlerine bel bağlamak zorunda değil. Şirketler çoğu kez daha eğitimli işçilerini tutabilmek için onlara daha fazla ödemeyi daha kârlı buluyor.

İkincisi, Çin’in gelişimi Brezilya ve Güney Afrika gibi daha gelişmiş Güney ekonomileri üzerinde bir basınç yaratıyor. Buradaki firmalar daha ucuz ve daha verimli Çinli rakipleriyle rekabet edebilmek için ücretleri sıkıştırıyorlar.

Son olarak benzer bir süreci Güney Avrupa’da da görüyoruz. Buradaki imalat sanayi giderek artan bir şekilde Çin ve diğer “gelişmekte olan pazar ekonomileri” ile rekabet ediyor. Ücretler üzerindeki bu aşağı yönlü basınç, avro bölgesinin egemen güçlerinin Yunanistan ve Portekiz gibi ülkelere dayattığı kemer sıkma politikaları tarafından da pekiştiriliyor. Portekiz imalat sektöründeki ücret düşüşüne, kronik kitlesel işsizlik ve talep eksikliği de katkıda bulunuyor.

Patronların Batılı ve Çinli işçileri birbirine düşürmesini engellemek istiyorsak, hem kalkındırma hem de yoksullaştırma içeren bu karmaşık süreci anlamak önem taşıyor. Çinli işçilerin maaşlarını on yılda üç katına çıkarmaları dünya işçi sınıfının tümü için ileri bir adım. Bu hiçbir şekilde kaçınılmaz değildi. İşçilerin basıncı olmasaydı Çin devleti ve patronlar harekete geçmeyecekti. Aynı şekilde ücretlerin baskılanmasına karşı direnmekte başarısız olan başka yerlerdeki işçi hareketlerinin durumu da kaçınılmaz değil. Birbirimizden ne kadar çok şey öğrenirsek, o kadar güçlü bir şekilde saldırıya geçebiliriz.

Alex Callinicos

(Socialist Worker)

Bültene kayıt ol