Referandum bir son değil

11.03.2017 - 08:13
Can Irmak Özinanır
Haberi paylaş

Anayasa değişikliği referandumunda pek çok anket “Hayır” oylarının önde gittiğini gösteriyor.

Bazı hükümet yanlısı yazarlar dahi referandumda beklenen desteğin sağlanamayabileceğini öngören yazılar yazıyorlar. Sokaktaki muhalefet ise tüm baskı ortamına rağmen birkaç ay öncesine oranla daha kendine güvenli, daha canlı. Sokaklarda farklı “Hayır” kampanyaları örgütleniyor. Bu canlanma önemli ancak canlanmanın yanısıra referandum sonrasına ilişkin çeşitli felaket senaryoları da dolaşıma girmiş durumda. Sonucun “Evet” olması durumunda bir kâbusa uyanacağımız konusunda neredeyse bir mutabakat varken, “Hayır” oylarının kazanması durumunda da çok kötü gelişmeler olacağı sık sık konuşuluyor. Elbette, felaket senaryolarının biri veya birden fazlası gerçek çıkabilir ancak felaket senaryolarının çoğu zaman kendi kendilerini doğrulayan kehanetler olduğunu ve bu kehanetlerin kitleleri ittiği umutsuzluk ve ataletin sonucu olarak ortaya çıktığını akılda tutmak gerekiyor.

Kendi kendini doğrulayan kehanetlerden kaçınmak için “Hayır” kampanyasını referandumdan sonraki mücadelelere de hazırlayacak şekilde yürütmek büyük önem taşıyor. Referandumun sonucu ne olursa olsun otoriterizmin geriletilmesinin ve yenilebilmesinin temel yolu mücadeleden geçiyor. Referandum bir son değil.

AKP’nin iktidar olduğu 2002’den bu yana en istikrarlı olduğu konu işçi sınıfını bütün katmanlarıyla güvencesizleştirmek. Politik kutuplaşmayı bir disiplin ve rıza mekanizması olarak örgütlemeyi başaran AKP, bugüne kadar işçi sınıfına dönük bu saldırganlığını bir “halkçılık” propagandası arkasına gizlemeyi ve işçi oylarının önemli bir bölümünü kazanmayı sürdürdü. OHAL koşullarında bu saldırı daha da derinleşti. KHK’lar ile on binlerce kişi işsiz bırakıldı. OHAL öncesi çeşitli öneriler tepkiden çekinilerek bir süreliğine geri çekilip sonra yeniden masaya sürülürken bugün kıdem tazminatının kaldırılması, özel istihdam büroları kurulması, zorunlu bireysel emeklilik sistemine geçilmesi gibi konularda çok daha hızlı adım atılıyor. Hükümet şimdiden referandum sonrası kamu çalışma rejimini yeniden düzenleyeceğini, yani güvencesizliği kamuda da bir norm hâline getireceğini açıkladı.

İşçi eylemleri Soma’da yaşanan madenci katliamı sonrası bir yükselişe geçmişti. 2015 Temmuz’undan başlayarak savaş ortamı bu eylemlerde bir gerilemeye yol açsa da, geçtiğimiz hafta Sosyalist İşçi’de DİSK Genel-İş Örgütlenme Uzmanı Gökhan Keskin’le yapılan söyleşide de belirtildiği gibi irili ufaklı eylemler yayılıyor, örgütlenme düzeyi yavaş da olsa yükseliyor. Otoriterizmin en büyük korkusu işçi sınıfının birleşik mücadelesi. Referandumda örgütleyeceğimiz “Hayır” da işçi sınıfını birbirine (bu arada özellikle göçmen işçilere) karşı kışkırtmaya, kutuplaştırmaya çalışan dilin tamamen karşısında, işçilerin beraber mücadele etmesine yönelik özgürlükçü bir “Hayır” olmak zorunda.

Can Irmak Özinanır

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol