Çözüm ve demokrasinin sınırları

10.12.2016 - 23:45
Yıldız Önen
Haberi paylaş

Çözüm süreci 2013 yılının başlarında gündeme geldiğinde sürece karşı çıkan ulusalcılar, “demokrasi olmadan çözüm olmaz” diyorlardı. Bu, Kürt sorununda en önemli demokratik adımların atılmasını amaçlayan bir sürece, Türkiye’nin birikmiş bütün sorunlarının da çözümü için yüklenmek anlamına geliyordu.

Bugün daha farklı bir koşuldayız.

Bugün, çözüm sürecinin yeniden başlaması için, eğer çözüm diyalog demekse, diyaloğun bir ucunda yer alması gerekenlerin, rahatça, dilediğini söyleyerek siyaset yapmasının koşulları sağlanmak zorunda. Dün, “demokrasi olmadan çözüm olmaz” çıkışı yanlıştı, fakat bugün çözüm sürecinin devreye girmesi için demokrasinin vazgeçilemez, ertelenemez, görmezden gelinemez temelleri devreye girmek zorunda.

Üstelik, bu çok acil.

Ahmet İnsel “Post-gerçekle, nereye kadar?” başlıklı köşe yazısında, Paris Kürt Enstitüsü’nün 2 Aralık’ta yayımladığı dökümü şöyle özetliyor: BDP-DBP’nin yönettiği “102 büyüklü küçüklü belediyenin 58’inde belediye başkanları görevden alınmış durumda. Dün itibarıyla bu sayı 60’a çıktı... Daha sonra DBP’ye dönüşen BDP’nin kazandığı 3 büyükşehir belediyesinin eş başkanları tutuklu. 11 il merkezi belediyesinden 10’unun eş başkanları görevden alınmış ve bunların 7’si tutuklu durumdalar. Kısacası Meclis’te HDP’nin iki eş başkanı ve Meclis grubunun altıda birinin tutuklu olduğu, DBP’nin yönettiği 102 belediyenin yüzde 60’ında seçilen eş başkanların en azından birinin görevden alındığı ve 70’inin tutuklu olduğu bir tablo var ortada.”

Bu tablo hızla değişmeli. Seçilmişlerin görevlerine iade edilmesi ve halktan aldıkları onayla görevlerine devam etmeleri, siyasetin yeniden devreye girmeye başladığını gösterecektir. Bunun tersine, her hafta Kürt siyasetçilerin görevden uzaklaştırılması ya da tutuklanması çözüm sürecinin arkada, giderek uzaklaşan bir nokta gibi kalmasına neden oluyor. Her tutuklama, devletin, Kürt sorununda çözüm sürecini devreye sokmak fikrinden giderek uzaklaştığının işareti çünkü.

Fakat uzaklaşan sadece çözüm süreci değil ne yazık ki. Uzaklaşan, aynı zamanda, Kürtlerin zihninde yer edinen çözüm umudu. Kürtler, oy verdikleri temsilcilerinin yerine kayyum atanmasından, oy verdikleri partilerin eş başkanlarının tutuklanmasından hangi sonuçları çıkartacaklardır? En iyi ihtimalle siyasete kayıtsızlık.

Kürt ve Türk yoksulların çıkarı, Ankara’da düzenlenen Yaşam İçin Ses Ver panelinde söylendiği gibi, savaştan çıkarı olmayanların barış için mücadeleyi aralıksız sürdürmelerindedir. Bu mücadelenin ilk adımı, “seçimle gelenin seçimle gitmesi” Türkiye’de siyaset yapan tüm partiler için eşitlik ilkesiyle uygulanmasıdır. Asgari demokrasidir yani.

Yıldız Önen

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol