İçinden çıkılmaz haller, erkekler

10.12.2016 - 23:34
Sennur Baybuğa
Haberi paylaş

Notere uğradım bugün bir işi kolaylaştırmak için.

Yıllardır tanıdığım, bir zamanlar kocasından boşanmasında aracılık -avukatlık- yaptığım ikiz kız çocuğu olan, kendine ait işi ve hayatı oldukça verimli biçimde devam eden o gizli kahraman kadınlardan birisi ile karşılaştım. Elinde bir cep telefonu -akıllı olanlardan tabi- kahretsinle başlayan küfürlü cümleler kurarak noterde çalışan kızlara bık bık bir şeyler anlatıyordu. Ne oluyor diye sordum ve önüme bir tweet cehennemi ile çıktı. 'Kızına cinsel tacizde bulunan baba', 'Karısını sokak ortasında kesen koca', 'Ayrıldığı sevgilisini kendini sevmeye zorlayan aşığın silahından çıkan mermiler'…gibi envai çeşit hangi gezegenden geldiğini bu yaşıma kadar hala anlayabilemediğim bir dolu faili erkek, mağduru kadın-çocuk olan haberlerle delirmiş durumdaydı.

Hamile bir kadının bir parkta tanımadığı bir adam tarafından tekmelendiğini okuyorum bir yandan.

Sonra akşam vakti telefonumdan bir akademisyen arkadaşım aradı. İnsanlar dışındaki canlıları beslemeye, onları iyileştirmeye, memlekette her olan biteni kendine dert etmeye ama minimalist siyasetle acısına acı katmaya doyamayan bir kadın arkadaş. Otobüs durağında bir kadın, üç yaşlarında bir çocuk kucağında yanına gelen boşanmak üzere olduğu eşin şiddetine maruz kalmış, polisi aramışlar, orada bulunan erkeklerin tümü olay mahallini terk etmiş, bizim kız kalmış polis gelecek ben ne diyeyim, kadını nasıl koruyayım diye soruyor. İçimden sen kendini o adamdan koruyabildiğine şükret demek geliyor ama diyemiyorum.

Kadın-çocuk-hayvanlar-gençler ve bir dolu pasif mağdur edilmiş üzerine yazı yazmayı sevmiyorum, hatta düşünmeyerek kendimi var etmeye ayakta tutmaya çalışıyorum, evet itiraf ediyorum, ben çok çok uzun zamandır bunlardan kaçarak yaşıyorum. Çevremizi bir tümör gibi saran, şiddetin her türü ile büyütülmüş, tecavüzü hak, şiddeti helal sanan bu erkek cinsinin kadınların doğurduğu canlılar olduğunu kabulde zorlandığım doğrudur. Fakat bu annelerin, bir rahimden hem erkeği hem kadını çıkarabilmeyi becerip de nasıl olup ikisini farklı vicdan, farklı duyarlılık ve farklı acımasızlıkta büyüttüğünü anlayamıyorum. Diyelim ki cinsel istismara, diyelim ki şiddete diyelim ki tacize ve diyelim ki çocuklara, gençlere devletin, sokakların, kendi cinslerinden başkalarının uyguladığı acımasız şiddete nasıl oluyor da bu şiddete dahil olmasalar bile erkekler, kadınlardan daha farklı tepki gösteriyorlar. Bir kadının, çocuğun erkek tarafından maruz bırakıldığı her bir durumun kadın algı dünyası ile erkek algı dünyası arasında karşılaştığı tepki neden bu kadar farklı. Tümü bu şiddetin parçası olmasa da erkekler neden benim kadar ancak bu meselelerden kaçarak kendilerini korumak zorunda değiller, neden bu haberlere kolayca okumak, paylaşmak, tweetini atmak onları benim kadar ağır hastalandırmıyor, bilmiyorum. Ya da ve belki de biliyorum.

Şiddet meselesine kadıncı bir gözle bakmamak gerektiğini düşündüm hep, erillik ve dişillik üzerinden açıklanması mümkün olmayan durumlar olabileceğini savundum, devlet, iktidar ve kendi yarattığı güçler dünyasında hapsolmuş herkes, erkek ya da kadın, yanında gücünü yetireceği kim varsa aynısını ona karşı içgüdüsel olarak, belki kendini yeniden doğurmak için uygular gibi geldi. Ama cinsel şiddetin açıklanması meselesine gelince takılıyorum, cinsel şiddeti iktidar ve inan çaresizliği açıklamaya yetmiyor. Şüphesiz ki bu konuda yazılmış çizilmiş yazılar, kitaplar var, fakat sokağı kitaplarla açıklamaya çalışmayı bırakalı da bir zaman oldu. Erkekler dünyası, açıkça ve garip bir onaylanmış meşruluk duygusuyla adeta açık bir mutabakatla, cinsel şiddet ya da cinselliğe dair ne varsa, tümü, kendi alanlarının sözü ile hareketi ile ve onaylanmayan -bizce tabi- davranışı ile bile bir oyuncağı zannedip, mağdur edilmiş bir vaka karşısında kürsüde yargıç olsalar bile ittifak halinde sessizce neden gülümsüyorlar bilmiyorum.

İnsanlık aleminin barışçı ve mutlu geleceği için bu cinsin yok olması mı gerekiyor dersiniz, üremesek de olur yeter ki insan gibi yaşayalım kısa hayatımızı. Çok öfkeliyim bugün.

Sennur Baybuğa

(IMP News)

Bültene kayıt ol