İşten atılmalara karşı mücadele etmeliyiz

01.12.2016 - 07:44
Faruk Sevim
Haberi paylaş

15 Temmuz darbe girişimi sonrası Türkiye siyasetine ve devletine tanıdık bir refleks hâkim olmaya başladı. Siyasi iktidar darbenin gerçekten aydınlatılması yerine, toplumun önemli bir kesimini düşman ilan etti ve o kesimlere saldırmaya başladı.

Yıllarca devletin ve hükümetlerin desteğiyle büyüyen Cemaat ile herhangi bir teması olan, daha önce okulunda okumuş, bankasına para yatırmış, sendikasına, derneğine üye olmuş herkes, 1980 darbesinden kalma OHAL kanununun da yardımıyla, kamu veya özel sektör fark etmeksizin işten çıkarılıyor. İş sadece bununla kalmıyor, Kürt siyasi hareketi ile herhangi bir dayanışma göstermiş pek çok kişi de açığa alınıyor, işten çıkarılıyor. Sudan gerekçelerle, çoğu zaman açıklama bile yapılmadan gerçekleştirilen işten çıkarmalardan nasibini almayan işyeri yok denecek kadar azdır. Çalışan herkes her sabah bu tehdidin yarattığı tedirginlikle işe gidiyor.

Bütün bu akıl dışı uygulamaların sonucu, işsizlik artıyor. Son iki ayda gerçekleşen devalüasyon (TL’nin değer kaybı) yüzde 10’u aştı, bu devalüasyon, önümüzdeki aylarda enflasyona ve pahalılığa yol açacak, işsizlik daha da artacak.

Siyasi iktidarın bu yaptıkları iş güvencesine saldırıdır. İş güvencesine saldırı kalıcı hasar bırakır. Keyfi işten çıkarmalara karşı birlik olmaz, haksız uygulamaları eleştirmezsek, her türlü hak gaspına cesaret vermiş oluruz.

İşsizler için Marx “yedek sanayi ordusu” tanımını kullanmıştı. Çalışan işçi ücretlerini düşük tutmanın en temel yöntemi yedek sanayi ordusunun, yani işsizliğin sürekli gündemde tutulmasıdır. Bu yüzden işten atılmalara karşı mücadele bugün çalışan işçilerin haklarını korumanın ve yarın işsiz kalmasını engellemenin de bir aracı olarak görülmelidir.

İşten atılmalara karşı örgütlü bir mücadeleyle karşılık veremediğimiz sürece yapılan saldırılar daha da artacaktır. Peki, işten atılmalara karşı neler yapmalıyız? Sendikalı-sendikasız bütün işçilerin yaşadıkları deneyimlerden çıkan en önemli ders, asıl olarak işyerinde mücadele etmekten başka bir seçeneğin olmadığıdır. Sadece sendikalı olmak örgütlü olmak anlamına gelmez, asıl olarak işyerlerinde birlikte mücadele edebilen işçiler bu saldırılara dur diyebilir. İşimize sahip çıkmanın en önemli yolu örgütlü mücadele ve dayanışmadır.

Faruk Sevim

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol