Emperyalizm ve Paris saldırısı

30.01.2015 - 10:16
Arife Köse
Haberi paylaş

Dünyadaki hiçbir sorun tek boyutlu değil. Ekonomik krizi tartışırken aynı zamanda göçmen sorununu, aynı zamanda iklim değişikliğini tartışabilirsiniz. Paris’teki saldırı sonrasında yaşanan tartışmalar da bunu gösteriyor.

İfade özgürlüğünden siyasal islama, cihatçılıktan terörizme kadar bir dizi konu aynı anda, birbirinin içine geçmiş şekilde tartışılıyor. Üstelik bu tartışmaların her birine dünyada IŞİD gibi bir devletin var olduğu gerçeği, Türkiye’de ise hem bu hem de AKP hükümetinin varlığı eşlik ediyor. Bütün tartışmaları bu ikisinin dolayımı ile yapıyoruz. Belki de ilk defa, böyle bir olayın ardından emperyalizm vurgusu en zayıf ifade edilen nokta oldu. Hatta bunu söyleyenler IŞİD’çi olmakla, İslam’ın artık kendisini sorgulamasının zamanının geldiği şu günlerde bu tartışmanın üzerini örtmekle, AKP’li olmakla suçlandı.

Batı, Usame Bin Ladin’i öldürmekle ve Ortadoğu’yu mezheplere bölerek yönetmekle bu işi çözemeyeceğini görmenin verdiği çaresizlik, Türkiye’de ise muhalefet, ne olursa olsun AKP’nin bir türlü iktidardan düşmemesinin verdiği çaresizlikle Müslümanlardan hesap sormaya girişti. Herkes İslam tarihi uzmanı kesildi. AKP de karikatürlerin bir kısmını yayınlayan Cumhuriyet gazetesini hedef göstererek, gazeteye yapılan saldırıları meşru kılan açıklamalar yaparak zaten kendisinin de fazlasıyla nemalandığı bu laik/anti-laik kutuplaşmasını bir kez daha körükledi. Bunların hepsi dünyada üzerinde ciddi tartışmalar yapılan konular. Ancak ana halkayı yakalamak, hangi tartışmanın dünyada ezilenlerin birliğini sağlayacak, güçsüzlerin pozisyonunu güçlüler aleyhine geliştirecek mücadele olduğunu tespit etmek gerekir.

11 Eylül saldırısından sonra dünyada muhalefetin stratejisi kocaman bir savaş karşıtı hareket inşa etmek olmuştu. Evet, dünya aynı dünya değil. Peki bizim farkımız ne? Cumhuriyet gazetesinin tehdit edildiğinde, elbette yanında olmak gerek. Ancak dünyayı şekillendirecek olanın bu tartışma olmadığını unutmadan. Dünyada belirleyici olan ise Avrupa devletleri ve ABD’nin Paris saldırısına “terörle mücadele” adı altında vereceği yanıt ve Türkiye’nin burada alacağı pozisyon.

Yani soru şu: 18 Şubat’ta ABD’de düzenlenecek güvenlik zirvesine Türkiye’nin katılması gerektiğini ve IŞİD ve El Kaide benzeri yapılarla bu şekilde mücadele edilebileceğini ve örneğin internet yasaklarıyla bilgi edinme ve ifade özgürlüğünün buna kurban edilebileceğini düşünüyor muyuz?

Arife Köse

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol