Kemalizmin dönüşü kimin çıkarına?

17.10.2016 - 08:13
Volkan Akyıldırım
Haberi paylaş

Erdoğan-Ak Parti’yle eski ortağı Gülenciler arasındaki, başarısız darbeyle sonuçlanan savaş kemalizme yaradı.

Bürokrasi cemaatlerden temizlenirken, Ak Parti laikliğin hepimizin teminatı olduğunu söylüyor.

Milliyetçi popülizmi yükselten Erdoğan kemalizmin yayılmacı iddialarını Irak’ta ve Suriye’de hayata geçiriyor.

Ergenekon ve Balyoz davalarının sanığı eski darbeciler şimdi gazete ve TV’lerin başlıca yorumcuları. Kendilerini aklayana kadar, devirmek için uğraştıkları Erdoğan’ın şimdi arkasında olduklarını söylüyorlar.

Ülkücüler ve ulusalcılar, kemalizmde sonuna kadar gidilmesini, ezilenleri ve muhaliflerin susturulmasını talep ediyor.

Öte yandan kemalizmi çok önceden reddeden bazı sosyalistler, HDP’nin kemalist CHP ile ittifakının propagandasını yapıyor.

Peki devrimci sosyalistler kemalizme nasıl bakar?

Son 20 yılda ezilenlerin ve darbelere karşı olan işçi sınıfının mücadelesiyle geriletilen kemalizmin geri dönüşü emekçilerin çıkarına bir gelişme mi?

15 Temmuz kemalizminde sapmanın sonucu mu?

Gülencilerin başını çektiği 15 Temmuz darbe girişimi, Kemalizme dönüşün gerekçesi.

15 Temmuz ilk darbe olsaydı bu iddia tartışılabilirdi. Fakat ordu daha önce kemalist generallerin liderliğinde 4 darbe yaptı ve bunların üçü kanlıydı. 2002-2007 arasında ise ordu içindeki kemalist cuntalar, darbe planları yapmaya ve bunları hayata geçirmeye devam etti. Hepsinin gerekçesi kemalist cumhuriyetin seçilmiş hükümetlere karşı korunmasıydı.

Kaldı ki Gülencilerin diğer İslami hareketlerden farkı, kemalizmle uzlaşmasıydı. Bu sayede ordu ve devlet bürokrasisi içinde sorunsuz büyüyebildiler ve 15 Temmuz’da kemalist generallerin bir bölümüyle ittifak halindeydiler.

Gülencilerin topluca orduya giriş yaptıkları yani devlet tarafından kabul edildikleri iki dönem, 12 Eylül ve 28 Şubat darbeleri. TV’lere çıkan kemalist generallere bakılırsa hepsi çok evvelden Fetullahçıların varlığını biliyordu.

Kendine ideoloji olarak kemalizmi seçen, belli ki Atatürkçü kitlelerin nefret ettikleri Erdoğan’a karşı askeri yönetimi destekleyeceğini zanneden darbeciler aslında geleneksel yoldan ilerlediler.

Kemalizm ne Gülenciler gibi aşırı sağcı muhfazakarlığa ne de darbelere bağışık değildir. Aksine kurduğu düzen bunları üretiyor.

Demirel döngüsü

Kendisi de muhalifleri de AK Parti’nin iktidar olduğundan bahsediyordu. Hükümet olmakla iktidar olmak yani devleti kendi kontrolü altına almak ve burjuvazinin yönetici sınıfı olmak aynı şey değil. Türkiye’de seçilmiş hükümetlerin çoğu kukla, gerçek iktidarın sahibi ise kemalist ordu oldu. İşlerine gelmeyen partileri kapatarak, kontrol edemedikleri hükümetleri devirererek; bunların sonuçlarını her seferinde toplumun çoğunluğunu oluşturanlara ödeterek, acımasız baskı metotlarının sonucu zoraki rızayla yönettiler. Başta kemalizme muhalif olarak çıkıp onun ezidği kitlelrden oy alarak yükselen politikacıları kuşatarak kendi çizgilerine getirdiler.

Eski kuşakların Süleyman Demirel’den bildiği bu döngüyü, Şimdi Tayyip Erdoğan tamamlıyor. Görüldü ki 14 yıllık iktidarlarına, her iki seçmenden birinin oyunu almalarına rağmen devlette belirleyici hiçbir konum elde edememişler.

2002’de iktidara geldiklerinde darbe planları da kemalist generaller tarafından başlatılmıştı. Bu dönemde bürokrasi içinde kendilerini hazır bekleyen Gülencilere sarıldılar. Onlar da darbe yapınca şimdi eski kemalist darbecileri işe alıyorlar.

Bu pragmatik bir tutumdan öte. Erdoğan’ın kemalizmin tarihsel hayallerini “uyumlu” bir şekilde hayata geçirmesine tanık oluyoruz. Bu hayaller işçiler ve ezilenlerin çıkarlarına tamamen zıt.

Sosyalistler kemalizme karşıdır

- Devletin resmi ideolojisidir. Dönemsel ve siyasi taşıyıcılarına bağlı olarak biçimsel değişiklikler taşısa da özünde Türk hakim sınıflarının çıkarlarının toplumun geri kalanına dayatılmasına, sömürü ve baskıya eşlik eden burjuva fikirlerdir.

- Kemalizm Türk büyük sermayesinin fikridir. Koç Holging gibi bugün Türkiye’nin en zengin aileleri olan sermaye grupları kemalist devleti kullanarak kasalarını doldurdu. Bu devlet işçi sınıfına ise hiç iyi davranmadı. Sendikalar her dönem devletin bir uzantısı haline getirilerek hak alma mücadelelerinin önü kesildi. Grev yasaklamak ve sendika düşmanlığı darbeler gibi kemalist devletin bir geleneği. Gezi parkı direnişine katılan halkı Koç Holding’in arkasında olduğu bir darbenin piyonları ilan eden Erdoğan ve Ak Parti’nin, dönüp onlarla da uzlaşması bu düzenin aynen devam ettiğini gösteriyor

- Kemalizm Türk ve Sünni Müslüman olmayan halklar için baskıdır, Kürt illerinin sömürge olarak görülmesi ve yönetilmesidir. Halkların hapishanesinde yaşanan ayaklanmalar ve katliamlar saymakla bitmez. PKK ile savaş 34 yıldır devam ediyor. Erdoğan’ın kemalist generallerle ittifakının en önemli sonucu reddedilen askeri yöntemleri ve sindirme politikalarını devam ettirmesi oldu. Kemalizmin özündeki baskıcı laiklik, ırkçılık ve aşırı milliyetçilik, Erdoğan’ın bugün dönüş yaptığı fabrika ayarlarıdır.

- Kemalizm militaristtir, yayılmacıdır. Anti-emperyalizmi ideoloji olarak kullansa da her zaman emperyalist devletlerin belirlediği küresel sistemin bir parçası olarak davranmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin misak-ı milli denilen sınırlar içerisinde kurulması batı emperyalizmi ile uzlaşmanın ürünüdür. Bu yüzden Türkiye bir NATO üyesi, ordusu bir NATO ordusudur. Kıbrıs’ın kuzeyini 1974’ten bu yana işgal altında tutan Türkiye’, Irak’ta Başika’nın yanısıra “yardım için” gittiği Somali’de de bir askeri üs kurdu. Afganistan’ı işgal eden NATO güçlerinin bir parçası olarak Kabil’de askeri birliği bulunan Türkiye, aynı zamanda Lübnan’da BM’ye bağlı bir askeri bir birlik bulundurmaktadır. Kore savaşından Suriye savaşına, Musul ve Kerkük’ü ilhak etme hayallerinden Suriye yönetiminde söz hakkı sahibi olmak için uzanan bu çizgi her hükümet tarafından devam ettirildi. 15 Temmuz’a kadar NATO ve ABD’nin her dediğini yapan Erdoğan ve Ak Parti hükümeti, yediği darbe ile bugün bir başka emperyalist devlet Rusya’ya elini uzatsa da kemalizmin karakteristik çizgisinin ilerici bir yanı yok. Tüm cumhuriyet hükümetleri IMF ve Dünya Bankası ile birlikte ekonomiyi planladı. Bağımsızlık edebiyatı rejime destek için pompalanan milliyetçilik içindir. Bir zamanlar demokratikleşme ve barışla “yerlerde sürünen” bu azgın milliyetçilik, başarısız darbeyi kullanan Erdoğan tarafından ayağa kaldırıldı ve güçlendirildi.

Açık ki hakim sınıfların ve devletin resmi görüşü sol ya da ilerici olamaz.

Türkiye emekçileri ve ezilenlerinin neredeyse yüz yıllık sorunların kaynağı olan kemalizme yeniden can verilmesinde hiçbir çıkarı yok.

Volkan Akyıldırım

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol