Kızıl uçurum

05.08.2016 - 07:45
Sennur Baybuğa
Haberi paylaş

Red Cliff isimli bir film izledim. Çin’in Üç Krallık Dönemi’nde meydana gelen ve bir milyona yakın kişinin öldüğü söylenen iç savaşı anlatıyor.

Çin İmparatoru’nun başbakanı, esasen İmparator’un yerine geçme hırsı ile ve başka bir krallığın vasisinin eşine duyduğu ‘aşk’ nedeni ie Güney Bölgesi krallıklarına savaş açıyor, yüz binlerce askeri bu ölüm kalım savaşının nesnesi yapmayı göze alarak. Güneyliler sayıca az, sadece inandıkları şeyler var görünene göre bir de zekaları ve bir de teknikleri…Çok kanlı bir savaş oluyor ve yüz binlerce insan ölüyor, karısını zalim başbakandan da kurtaran Güney Ordusu’nun komutanı, savaşın sonunda ‘bu bir zafer değil, hiçkimse kazanmadı’ diyor ve başbakana da ‘şimdi nereye gidersen git’ diyerek sükunetli ve yalnız yoluna, binlerce genç ölüsünün üstüne basa basa gidiyor sakin hayatına, sadece komutanların bir kısmı ve kralların sağ çıktığı yüz binlerce gencin yerlerde kanlar içinde yattığı bu sahne, filmin asıl sahnesi oluyor böylece.

Darbe girişiminin savılmasının ardından yapılan açıklamalar ve sonrası ilan edilen OHAL, sokaklardan çekilmeyen halk, tüm bunları bir yere kadar normal karşılamayı öğrendim. Ve şimdi birkaç gündür, işinden çıkarılan doktorlar, üniversiteden atılan hocalar, üniversitesi kapatılmış, kapıları dozerlerle devrilmiş, bölümlerinde eşyaları kalmış mağdurlar -evet mağdurlar- peş peşe huhuki destek için aramaya başlayınca durumun fecaati başka bir duygu uyandırmaya başladı bende. Ne oluyor? Hiç mi bitmeyecek.

Her gün birileri içeriye alınıyor ve hazır bir mühürle damgalanıyor, Cemaatçilik inkarı üzerine kurulu bir inanç sistemi değilse, öyle olmadığını söyleyen insanlara ‘hayır sen onlardansın’ demenin manasının ne olduğunu bilmiyorum. ‘Bu tür dönemler’ diye başlayan cümlelerden artık yorgunluk geldi. Toplumun her kesiminde kendine benzemeyene karşı duyulan öfkenin, şiddet duygusunun ve elindekini alıp zaptetme arzusunun en tavan yaptığı şu yıllarda; Arkadaşlar kendinizden olmayanı başkasının elinden almak için fırsat mı kolluyorsunuz siz. Üniversiteleri Cemaatçilerin sermayesi diye kapattınız diyelim ki orada üç kuruş maaşla çalışan binlerce insanın tek kabahati sizin açtığınız ya da devletin açtığı üniversitelerde işe girememiş olmak mıdır? Ya da açığa aldığınız doktorlar, hakimler savcılar, memurlar, öğretmenler, nasıl bir ‘tehlike’ ile sarmalanmış yaşamışız biz. Diğer yandan ve mesela yargının siyasallaşmasının nedenlerini ortadan kaldırmak yerine yeni bir kıyımla müesses nizamın olduğu gibi devamını teminden başka birşey yapmayacak mısınız ? Ülkeyi ne kadar süre OHAL rejiminde yönetebileceğinizi sanıyorsunuz, ben buradan anlayamıyorum fakat yerini boşalttığınız insanların yerine koyabileceğiniz yetişmiş kadrolarınız var mı hakikaten?

Gözaltı süresi 30 gün olarak belirlenmiş, yazılanlardan anladığım, gözaltının ilk beş günü şüphelinin avukatı ile görüşmesinin önüne geçecek düzenleme yapılmış ya da yapılacakmış. Oldu, o ilk beş gün, 120 saat, kimin elinde ve nerede olduğunu bilmediğimiz insanların peşinde, kapılarda bekleriz ana-baba-çocuk avukat olarak. 12 Eylül komutanlarından sağ kalanlara sorun, size gözaltı süresi kaç gün olursa olsun uzatmanın yollarının ne olduğunu da anlatsınlar, böylece 30 günü 90 güne tamamlarsınız ve biz de 50 yıldır bir milim ilerleyemedik diye bu memleketi nasıl bırakıp gideceğimizin fantazisini eder dururuz. 

Tek bir insanın, üç insanın, beş insanın karar vermedeki hatalı tutumunun binlerce, belki milyonlarca insanı mağdur etmesinde, kendi mağduriyetinin intikamının bu şekilde peşinde koşan kendini içgüdülerine bırakmış insanların da sorumluluğu var. Birbirimize bu kadar kötülük yapılmasına göz yummamak gerekir, hain mezarlıkları, tuvalete çevrilmiş anne evleri, hatta bunların hiçbirisi ile ilgisi olmadığı halde işinden gücünden evinden barkından edilen insanlar. Acılar ve haksızlıklar üzerinden bir gelecek inşa etmek, o geleceği bugünden kire bulamaktır, yapmayın, vicdanınızda yer açmayın böyle işlere arkadaşlarım, bu savaşın kazananı olmaz!

Sennur Baybuğa

(Bas Haber)

Bültene kayıt ol