Her şey…

28.06.2016 - 10:00
Sennur Baybuğa
Haberi paylaş

Ülkenin gidişatı ile ilgili tüm hayatın bir saat içinde bir uçtan diğer bir uca savrulacak hızda aktığı şu yaz sıcaklarında, olaylar ve hayatlarımız karşısında insanların verdiği günlük tepkilerin de bir uçtan bir uca savrulmasının diyalektik açıdan yerinde olsa da benim için kabul edilemez olduğunu hala biliyorum.

Etrafımda gürleyen bunca çağlayanın arasında nasıl olup da içimdeki sakin sesin bana hâlâ hükmetmeyi başarabildiğini bilmiyorum. Son zamanlarda nedensizce dönem dönem sanki esiri olacağımdan korktuğum İslamafobiyi saymazsak, genel olarak sakin olduğum bile söylenebilir.

Geçen hafta Gündem Gazetesi'nde sembolik olarak bir gün yayın yönetmenliği yapma işini üstlenen onlarca insandan üçünü tutukladılar, Şebnem Korur Fincancı, TİHV'in başındaki, yıllarını insan hakları mücadelesine vermiş adli tıpçı hocamızı, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün her daim ılımlı gülüşlü Erol Önderoğlu'sunu ve Ahmet Nesin'i. Üç isme birden baktığımızda, hâlâ yayınlanan ve gazetecilerin çalıştığı bir gazeteye bir gün destek veren bu üç ismin nasıl seçildiğini anlamak zor değil. Biz mesajı aldık 'ey iktidar', tamam, mesele Kürdler olduğunda hiçbirimizin gözünün yaşına bakmayacaksınız, tutuklama gerekçesinde 'tutuklanmaya mani hâllerinin' olmadığı mütealanızı görür görmez de aldığımız hukuk eğitiminin ne kadar yaratıcı olabileceğini anladık. Devletin birbiri ile bir zaman çetin bir savaş yürütmüş koçbaşlarının birbirleri ile kurdukları yeni ittifak nikahında, Batı’ya düşenin, kesilmiş dış kaynaklar yüzünden hem 'efendiye' ve hem de siyasetine kaynak yaratmak için yağmalanmak, Doğu’ya düşenin de benzer sebeplerle öldürülmek, evi barkı tepesine yıkılmak hem de Batı’da olduğu gibi bir kısım cilalı yasalarla değil bizzat topla tüfekle tankla yapılmak olduğunu cümlelerle süslemeye gerek yok. Yerli olmayan sermaye ülkenden hızla çekiliyor ve inşaat dışında para kazanılacak hiçbir şeyiniz kalmadı. Yasaları değiştirir, Yargıtay'ı kapatır, kalmış bir iki hukuk mezunu hakim savcı varsa onları da bir gecede çıkardığınız yasalarla işlerinden güçlerinden ve hatta kimi hürriyetlerinden de ederek yol almaya devam edersiniz, bu da anlaşılıyor. Yeni Yargıtay Yasası’nın adli tatile kadar çıkmasındaki acelenin önümüzdeki adli yıla arzunuz doğrultusunda başlamak olduğu da açıkça anlaşılıyor. Adliyeler bizler için klimalı yüksek binalardır artık, hukukla uğraşsın uğraşmasın herkesin ayda bir kez gitmek zorunda bırakıldığı.

İliğimize kemiğimize ince ince bağırarak işlenen ağır baskıcı ve geleceğe dair hiçbir umudumuzun kalmamasını isteyen siyaset karşısında, yeni muhalefet alanları ve muhalefet ittifaklarını doğuruyor olduğunu görmek insana belki yüzyıl yaşasa tanık olamayacağı bir tarihi tanıklık yaşatıyor. Bu ülke devletinden ve devleti doğuran sebeplerinden kurtulmayı başaramadığı ve başarmaya da niyetli olmadığı için hâlâ ve uzunca zaman sorunlarını çözemeyecek. Ve bu kör döğüşünün içinde yaşlanıp gideceğim duygusundan başka, bir zamandır aynı zamanda kimsenin mümkünse ölmediği ama benim gibi düşünmediği bir ülkede yaşamaya razı olacakmışım gibi bir hisse de kapıldığım oluyor. Hayatım boyunca biriktirdiğim, okuduğum, yaşadığım bir dünya şeyin üstüne aynı miktardan daha fazlasını iki yıl içinde biriktirdim, koyacak yerim kalmadı artık.

Tuhaf biçimde umutluyum, inanarak söylüyorum, sanki biraz sakinleşebileceğimiz günler gelecek gibi. Sakin olmalıyız.

Sennur Baybuğa

(Bas Haber)

Bültene kayıt ol