Ergenekon, here yere kon!

26.04.2016 - 17:17
Rıfat Solmaz
Haberi paylaş

Yargıtay, Ergenekon davasını esastan ve usulden bozup, Ergenekon adında bir örgütün varlığından şüphe yaratınca, Ergenekon avukatlarına gün doğdu.

Yanlış anlaşılmasın, Ergenekon sanıklarının gerçek avukatlarından değil, Ertuğrul Özkök, Mehmet Tezkan, İsmail Saymaz gibi gazeteci kılığının arkasına gizlenen gönüllü avukatlardan söz ediyorum. Ezgi Başaran, Sedat Ergin gibi gazeteciler. Bunlar, davanın ilk günlerinden itibaren harekete geçtiler. O zamanlar şunları yazmıştım: “Ergenekon davası başladığından beri, ‘şüpheciler’ adı verilebilecek bir odak, ‘sulandırıcılar’ adı verilebilecek bir başka odakla el ele vererek, esas olarak, Ergenekon adı verilebilecek bir örgütlenmenin olmadığına kamuoyunu ikna etmeye çalışıyor.” (1 Nisan 2011, Marksist.org)

Yargıtay kararıyla coşkuya kapılan bu isimlerden acar gazeteci İsmail Saymaz sosyal medyadan şunları yazmış: “Vaktiyle ‘Ergenekon haberciliği’ adlı iki ciltlik kitap yazan alper görmüş, şimdi bu rezaleti geriye doğru silsin bakalım; silebilecek mi…” (Evet, bu dramatik üç nokta da isim ve soyismin baş harflerinin küçük yazılması da mesajın orijinalinden)

Darbe belgelerini ne güçlü şekilde teşhir eden insan Alper Görmüş olduğu için İsmail Saymaz’ın darbeci çeteci aklama heyecanının muhatabı olması kaçınılmaz. Ertuğrul Özkök ise Ahmet Altan’ı hedefliyor. Darbe belgeleri yayınlandığı günlerde Ahmet Altan Taraf gazetesinin başındaydı çünkü. Amiral gemisinin yeniden başına geçme hırsına hiç ara vermeyen Özkök, şöyle yazdı Hürriyet’teki köşesinde Altan’a seslenerek: “Sen, 9 yıldır o insanları kahreden Ergenekon, Balyoz, Kafes, şu bu kumpaslarını bilerek, taammüden manşetlerine taşıyan, suç ortağı genel yayın yönetmeni…”

İlk elden şunu söyleyerek gireceğim bu tartışmaya: Doğan medya grubunun bu ulusalcı gazetecilerinin önemli bir bölümü darbecileri aklamak için ellerinden geleni yaptılar. Şimdi bir miktar başarılı görünüyorlar. Erdoğan kumpas dedi, onlar da kumpas diyor. Buluştular Erdoğan’la.

Ama bu buluşma yetmez. En başından beri Ergenekon aklayıcılarıyla, yolsuzluğu aklamak için Ergenekonu aklayanların buluşması, gerçeklerin duvarına çarpacak. Şunları hatırlatarak işe başlayalım:

1. Bu memlekette darbe olmadığını kanıtlayacaklar, 2. 28 Şubat’ın bir darbe olmadığını kanıtlayacaklar, 3. 27 Nisan’ın bir darbe girişimi olmadığını kanıtlayacaklar, 4. Askerler, subaylar, emekli askerler, emekli ordu komutanları, mevcut ordu komutanları, medyanın köşeli bazı isimleri, bazı bürokratlar, bazı polisler, bazı akademisyenler, bazı gazeteciler, bazı “sivil toplum” temsilcileri, bazı faşistler, bazı okumuş ırkçılar ve milliyetçiler, bazı partiler bir dalganın üzerinde birleşerek darbeye zemin hazırlamıyorsa, Ümit Kıvanç’ın dediği gibi darbeleri sadece ve sadece simitçilerin planlayıp örgütlediğini kanıtlayacaklar, 5. Yer altından çıkan silahların, bombaların, aslında 'silah ve bomba olmadığını', en azından İlker Başbuğ’un yaptığı gibi “boru” olduğunu kanıtlayacaklar, 6. Toplu mezarların, toplu mezar olmadığını kanıtlayacaklar, 7. Albay Dursun Çiçek’in imzasının ıslak imza olmadığını kanıtlayacaklar, 8. Hrant Dink cinayetinin sadece birkaç tetikçinin işi olduğunu ispatlayacaklar, 9. Misyonerleri öldürmek üzere örgütlenenlerin, “korkutun dedik, öldürmüşler” diyen komutanların aslında var olmadığını kanıtlayacaklar, 10. On binlerce Kürt’ü öldüren savaşın demokrasinin gereği olduğunu kanıtlayacaklar, 11. Danıştay cinayetinin İslamcı teröristlerin işi olduğunu kanıtlayacaklar, 12. Rahip Santoro cinayetinin münferit bir olay olduğunu kanıtlayacaklar, 13. Susurluk’un öylesine bir trafik kazasının yaşandığı bir kent adı olduğunu kanıtlayacaklar, 14. Kemal Kerinçsiz’in avukat, Yalçın Küçük’ün dürüst bir akademisyen olduğunu kanıtlayacaklar, 15. Ayhan Çarkın’ın aklını kaçırmış bir bülbül, Çetin Doğan’ın artık anti emperyalist bir politik duruş sergilemeye karar veren bir komutan olduğunu kanıtlayacaklar, 16. Cami bombalamanın ve “İstanbul’un üzerine çökmenin” planlandığı bir toplantının darbe toplantısı değil, savunma taktiklerinin ele alındığı Harp oyunu olduğunu kanıtlayacaklar, 17. Başbakanların asılmadığını kanıtlayacaklar, 18. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının, Erdal Eren'lerin idam edilmediğini kanıtlayacaklar, 19. Yaşar Büyükanıt’ın bile gerçek olduğunu söylediği, dönemin “medya andıcının” sahte olduğunu kanıtlayacaklar, 20. Tabii ki Kenan Evren’in eski bir Cumhurbaşkanı ve faal bir ressam olduğunu kanıtlayacaklar, 21. 28 Şubat’ta yarım yamalak darbe yapan askerlerin, bu darbeyi tamamına erdirmek için bir daha asla hiçbir adım atmadıklarını, asker kişilerin böyle adımlar atmayacağını kanıtlayacaklar, 22. Özden Örnek’in yazdığı günlüklerin Alper Görmüş’ün hayal ürünü olduğunu kanıtlayacaklar, 23. Mustafa Balbay’ın sadece askerlerle öğle yemekleri yemekten hoşlanan bir gazeteci olduğunu kanıtlayacaklar, 24. Derin devlet, kontrgerilla gibi örgütlenmelerin olmadığını kanıtlayacaklar, Çetin Doğan’ın Mehmet Ağar ve Tansu Çiller’den daha “temiz” olduğunu kanıtlayacaklar, 25. Bu da kanıtlanması gereken son madde olsun: Yılmaz Özdil’in bir ırkçı değil, bir yazar olduğunu kanıtlayacaklar...

Rıfat Solmaz

Bültene kayıt ol