Çocuğunu öldürdüğümüz anneler

14.03.2016 - 08:48
Sennur Baybuğa
Haberi paylaş

Bugün adını bildiğimiz, hep birlikte öldürdüğümüz binlerce çocuktan Berkin Elvan'ın ölüm yıldönümü.

24 Nisan adını bildiğimiz binlerce çocuktan Sevag Balıkçı'nın ölüm yıldönümü. Önümüzdeki haftalar adını bilmediğimiz binlerce çocuğun ölüm yıldönümleri gelecek ve önümüzdeki haftalarda ve bugün adını belki de hiç bilemeyeceğimiz çocuklar yine ölecek, bu ülkede hem de. Yanı başımızda, biz bakarken.

Her anne evladına çocuk diyeceğim, böyle diyorum, kusura bakılmasın. Yıllardır avukatlık yapıyorum, çocukların merkezinde, mağduru olduğu hiçbir dosyada avukatlık yapm-a-madım, yapamazdım. Kadınların mağduru olduğu hiçbir dosyada avukatlık yapamadığım gibi, ne yapabilir ve ne de o dosyaları okuyabilirim, o kadar güçlü değilim ben. Belki de zayıf bilmiyorum.

O nedenle şikayetiniz boşadır, ben son zamanlar ülke ile ilgili yazılar yazamıyorum artık, zira o kadar güçlü değilim, belki de o kadar zayıf.

İnsana, insanlığa ait acıların tümünü, mutfakta yemek pişirerek ya da bahçeye çiçek ekerek, ot toplayarak olmadı kaçarak, kaçıp durarak, üstüne gitmeyerek içinde bir yere oturtmaya çalışan birisi için bu yazıyı yazmak çok zor, ama bugün belki de ilk kez yazasım var.

Sevgili Gülsem Elvan ve sevgili Ani Balıkçı'nın gözlerinden alınmış belki öncesi de olmayan o ışık beni kendine çekiyor. Çocuklarını, onlara ait olmayan kavgalarda yitirmiş tüm annelerden özür dileyerek bu iki kadının adıyla yazacağım, ama tümünün gözlerinin o kadınların gözünde baktığını biliyorum.

Berkin'in annesi -ismi yok, o şimdi Berkin'in annesi- ve Sevag'ın annesi, bütün fotoğraflarında hepimize aynı gözle bakıyorlar farkında mısınız, hepimize kırgınlar ve hepimize küsler, küsmüşler. Kendilerine bile, koruyamadıkları evlatları için tüm dünyaya küsmüşler. Etraflarında oluşturduğumuz kalabalıkların, kimi özel zamanlarda mümkünse yanlarında yörelerinde fotoğraflarında çıkmak için sergilediğimiz çabanın, acı ile tuttuğumuz ellerinin, hiçbirinin onlar için hiçbir şey ifade etmediğini çoğu zaman görüyor musunuz. Onlar bize küsmüşler, tüm dünya ile beraber.

Baktıkça fotoğraflarında, yüzlerinin zamanla oluşmuş yeni çizgilerinde gördüğüm şey, onların acılarına ortak olunamayacağını, kimsenin bunu başaramayacağını bildiğim için öfkeye dönüşüyor. Öfkeye dönüşüyor zira, evladından ettiğimiz iki kadının ve evladından ettiğimiz yüzlerce kadının yanında yöresinde dolanıp, sadece belirli günlerini paylaşan siyasal figürler olarak bizler, aynı zamanda ve yine ama hiç sormadan söylemeden, başka kadınların çocuklarının olası akıbetlerinin siyasetlerinin peşine düşmüyor muyuz. Taziye çadırlarına fotoğrafı asılmış her ölü çocuğun yanına annesinin fotoğrafını da asıp, o çocuktan yaratacağımız kahramanın, o çocuğa öykündürmeye çalıştığımız tüm kahraman adaylarının annelerinin bize soracağı bir şey olup olmadığını merak etmemiz gerekmiyor mu? O çocukların en son fotoğraflarından sonra, artık bir daha çektiremedikleri o fotoğrafların yerini alacak annelerin fotoğrafları bunu biliyoruz, bunu bilmek istemiyoruz.

Bu devlet, hepimizin çocuklarını dişlerinin arasından kan aka aka yiyor, yemeye de devam edecek. Korumasız, savunmasız ve kendimizsiz bıraktığımız her çocuğu öldürecek, önlerine attığımız her çocuğu yiyecek ve biz anneleri ile çektirdiğimiz fotoğraflara bakıp duracağız.

Berkin'in annesinin küçük oğlunu neden sokağa gönderdiğini, Sevag'ın annesinin oğlunu neden askere gönderdiğini düşünmediği bir gün bile olmadığını sanıyorum. Ve bizim yazdığımız yerden değil, kendi yaşadıkları yerden yaşamaya çalıştıklarını biliyorum, düşünüyorum.

Ve çocukları hendeklerde ve çocukları hendekli sokaklarda asker giysileri içinde olan tüm çocukların anneleri, hakikaten bizim çocuklarımızın oralarda ne işi var, fotoğraflarına sarılalım diye mi bir gün bu kavganın ortasına, bu devletin kanlı dişlerinin arasına attık onları?

Bunun bir yolu olmalı, bunu hem bütün annelere anlatmanın ve hem de çocuklarımızı bütün bunlardan uzakta büyütebilmenin bir yolu olmalı. Emri ben verdim diyen şeriki ve onun çocuksuz katillerini ve hepimizi, durdurmanın bir yolu olmalı.

Sennur Baybuğa

(BasNews)

Bültene kayıt ol