Sıcak patates…

11.03.2016 - 10:25
Murat Erkman
Haberi paylaş

Ülke genelinde Kürtlere ve HDP ye saldırmak üzerinde uzlaşma sağlanmış olduğu artık saklanamayan bir gerçek. Güneydoğuda yaşananların son perdesinde HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının da kaldırılması gündeme geldi. AKP ve MHP ideolojik duruşları ve en doğal çıkarları gereği ortaklıklarını ilan edip tam güçle saldırıya geçtiler. Bazı vekiller kafalarında çoktan Demirtaş’ı hapishaneye yolladı bile… 

Doğal olarak da oluşturdukları yerli ve milli cepheye CHP'yi de çağırıyorlar. Çağrı üzerine Kılıçdaroğlu çıkıp çok güzel bir açıklama yaptı. Açıklamanın ana hattı Mecliste kürsü dokunulmazlığı dışında tüm dokunulmazlıkların kaldırılması ve herkesin adaletin terazisinde aklanması üzerineydi. Demokrasi ve adalete inanan herkesin gönülden katılacağı bir açıklama. Ancak bence asıl cevap bu değil, çünkü problem bu değil…

Bu sağlanan mutabakatın önemli adımlarından biri Eylül ayında İŞİD ve PKK’yı geriletme göstermelik bahanesi ile ortaya atılan savaş tezkeresine CHP olumlu oy vermesi idi. Sonrasında da bildiğimiz gibi asıl hedefin Kandil ve bölgedeki Kürt oluşumları olduğu ortaya çıktı. İŞİD’e müdahale edilmediği bugünlerde de tüm gerçekliği ile ortada. Bütün mesele PKK’yı savaş alanına çekip Kürt hareketini yıpratmaktı. CHP ise içinde bulunduğu ve sıkça da örneğini gördüğümüz şekilde milli hislerine yenik düşerek bu hamleye katkı sağladı.

Yine Eylül ayı içerisinde Kılıçdaroğlu tarafından PKK’nın HDP’yi baraj altında bırakmaya çalıştığı gibi nereden ve nasıl tespit ettiği anlaşılamaz derin analiz ortaya konuldu. Böyle bir planı 7 Haziran seçimlerinden önce niye uygulamadılar acaba? Yoksa bu kendi çabalarıyla oyunu arttıramayan CHP’nin HDP baraj altında kalırsa alabileceği fazladan vekillerinin hoş bir rüyası mıydı? Kasım seçimleri öncesinde bir de koalisyon ve iktidar ortaklığı rüyası da var ama o başka konu. Merak edilmesin seçimde yapılamayanlar yargılamalarla yapılmaya çalışılacak.

Aralık ayı başında ise bambaşka bir saçmalık gözlerimizin önüne serildi. CHP, Suriyeli Kürtlerin siyasi partisi PYD'nin terörist olduğu bahanesiyle Sosyalist Enternasyonale üye olmasına engel olmaya çalıştı. PYD ne tür bir terör örgütü idiyse gidip Sosyalist Enternasyonal gibi bir kuruma üyelik başvurusunda bulunmuş. PYD'nin en yakın müttefiklerimiz tarafından bile terör örgütü olarak kabul edilmediği halde, kahraman CHP durumu hemen kavramış. AKP’nin yerli ve milli çizgisini de koruyarak üyeliğe engel olmaya çalışmış. Bu olay bir de, neoliberalliği suratından akan bir genel başkan yardımcısı tarafından övünülerek anlatılıyordu.

Çözüm sürecine destek vermediği açıkça belli olan CHP bu süreç sırasında AKP'nin aslında bölgedeki silahlanmaya sürekli göz yumduğu iddiasını sürekli gündeme taşıdı. AKP öncesinde bir Kürt sorunu yokmuş ve silahlı bir mücadele sürmüyormuş gibi bir anlayış, sadece komik değil, aynı zamanda toplumun hafızası ile alay da etmektir. Bunun Cumhuriyetin kuruluşundan beri süregelen bir sorun olduğunu görmemek, kör bir siyasi noktada ısrarcı olmaktır. Peki, aynı süreçte devletin de kalekol inşaatlarını olanca hızıyla sürdürmesi bir güvensizlik oluşturmuş olabilir mi? Bu ülkede silahsız sivil halkların başına neler geldiğini tarih size öğretmedi mi hâlâ? Ayrıca hendekleri bahane ederek önü açılan yıkımın ne boyutta olduğunun artık görülmemesi imkânsız. Şimdilerde bölgeye gidip ne dediği belli olmayan cılız raporlar hazırlamak görüntüyü kurtarmaya yeter mi? Bir de bütün bu yıkımlardan ve katliamlardan sonra Gürsel Tekin’in çıkıp çözüm süreci başlasın biz katkıda bulunuruz demesi akıl sınırlarımızı zorlamak için yapılmış bir manevra mıdır?

Şubat ayında ise iktidarın yeni yancılarından yerli ve milli Perinçek ve pek mağdur CHP vekillerden Balbay ile milli anayasa cephesi oluşturduğu haberlere yansıyordu. Kendilerine ulusalcı diyerek kafatasçı milliyetçiliği yumuşattığını sanan bu kadro, asıl alınan pozisyonun ne kadar sağda olduğunu açıkça gösteriyordu. Eski başkan Baykal da 7 Haziran seçimi sonrası meclis başkanlığı hırsı ve sonrasında artık gizlemeye bile ihtiyaç duymadığı Cumhurbaşkanı yancılığını ortaya koyuyordu. Aynı günlerde ise Kılıçdaroğlu Kıbrıs savaşı sırasında milliyetçiliği dağlara yazdığını açıklıyordu.

CHP üst düzey parti yetkililerinin diğer bir söylemi ise, Kürt sorunun çözümünün mecliste olması gerektiğidir. Bu yine çok doğru bir söylem olmakla birlikte sonrasında ne düşünüldüğü belirsizdir. Zaten mecliste çözüme de kimse karşı çıkmamaktadır. Asıl sorun; kimsenin, sanıyorum, kendileri de dahil olmak üzere; CHP’nin çözüm konusundaki görüşlerinin ne olduğunu bilmemesidir. Bu durumda hep birlikte mecliste bu konu tartışılmaya başlandığında CHP’nin projesi ne olacaktır? Mesela “özerk yerel yönetim” dendiğinde ne yapacaklardır? Yoksa Artvin Cerattepe de bile gerekliliği net bir şekilde örneklenen bu ihtiyaca karşı mı durulacak? Artvin milletvekili gibi Cumhuriyet kentleri sınıflaması mı yapacaklar?

Hepimizin evinde patates haşlanır. Haşlandıktan sonra bazen soğumasını beklemeden ağzımıza bir parça atarız, ancak ağzımız yanar ve acayip sesler çıkartarak, hem ağzımızın yandığını anlatmaya, hem de içeri hava girmesini sağlayarak soğutmaya çalışırız. Bu durumda en sağlıklısı patatesi ağızdan çıkartmaktır. Bir tabağın kenarına kibarca çıkartabilirsiniz, hem ağzınızın yanması geçer hem de ne dediğiniz anlaşılır. Herhalde sıcak patates çıkınca artık HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kalkması konusunda ne yönde oy kullanacağınızı söylersiniz. Hem mecliste çözümü savunup, hem de masum olduğunu bildiğiniz insanların hapsedilmesine göz mü yumacaksınız? Arkasında durulmayan 1991 SHP-HEP ittifakının sonuçlarının benzerini mi görmek istiyorsunuz? O zaman Kürtçe yemin krizi yüzünden yargılanan ve yıllarca hapsedilen siyasetçiler hâlâ siyaset yapıyor. O zaman Leyla Zana’yı hapsetmek sorunu çözdü mü? Birlikte hapse atılan vekillerin hangisi çizgisini değiştirdi? Sorun daha da çözülmez durumda. Mecliste Kürt sorunu için ne gibi çözümler öneriyorsunuz? Kürt sorunu sadece AKP döneminde ortaya çıkan bir sorun mudur? AKP’nin önerdiği yerli ve milli muhalefet çizgisini mi tercih edeceksiniz?

Bugüne kadar yapılan tüm hamleler, bütün manevralar sonunda partinin temelindeki milliyetçiliğin yansımasından başka bir sonuç çıkartmadı. Bir tek Fikri Sağlar dokunulmazlıkların kaldırılmasının karşısında olduğunu beyan etti. Bunun dışında izler CHP’nin yukarıda bahsettiğim yerli ve milli muhalefet doğrultusunda oy kullanıp HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılacağını gösteriyor. Ancak gün geçtikçe daha da iyileşmez olan bu yaraların üzerine tuz dökmemek bile belki barış için bir ümit olabilir. Neyse, çıkartın ağzınızdan sıcak patatesi da ne dediğiniz anlaşılsın. Patatesi tuzlayın, yarayı değil…

Murat Erkman

[email protected]

Bültene kayıt ol