Bütün tehditlere yanıtımız: Borçlar silinsin ve sınırlar açılsın

30.01.2016 - 16:25
Panos Garganas
Haberi paylaş

25 Ocak 2015 seçimlerinin üstünden bir yıl geçti ve Aleksis Çipras, bu yıl dönümünü fırsat bilerek Syriza'daki insanları yeniden toplamak istedi. Bu insanlar, hükümetin söylediklerinin tam tersini yaptığını her gün görüyor.

Syriza liderlerinin en büyük bahanesi, hükümetin yaptığı tavizlerin gerekli ve geçici olduğu iddiası. Bu nedenle, verilen sözlerin uzun vadeli bir zamanda yerine getirileceğini söylüyorlar. Ancak doğrular ve gerçekler tam tersi. Her yeni uzlaşma ile hükümet, AB, IMF ve patronlar tarafından yapılan  şantaja daha çok yardımcı oluyor, işbirliği yapıyor. ‘68 Mayıs'ının eski sloganı, bu duruma yüzde yüz uygulanabilir: "Küçük bir geri adım, büyük bir teslimiyet getiriyor".

Geçtiğimiz yılın bütün olayları bunu doğruluyor. Syriza-ANEL'in ilk hükümeti, AB ve IMF "kurumları" ile makul bir anlaşma yapmak için, tablodan borçların silinmesi talebini çıkardı. Buna rağmen hükümet daha çok şantaja ve daha çok baskıya uğradı, bankaların kapatılması ve üçüncü memorandumun dayatılmasıyla cevabını aldı.   

Tabii olaylar burada bitmiyor. Syriza-ANEL'in ikinci hükümeti, sigorta sisteminin ‘reform’ yasasını meclisten geçirme konusunda anlaştı. Bunun karşılığı, memorandum programının ilerlemesi ve borçların düzeltilmesi olacaktı. Şimdi hükümetin ‘ortakları’ daha çok koşullar koyuyor ve Yunanistan'ı büyük bir mülteci kampına donuştürmeye çalışıyorlar. Yani yüz binlerce insanı açık bir mapushaneye tıkmak istiyorlar.

Avrupa'da sürgün

Geçen salı (26 Ocak) Financial Times gazetesindeki makalesinde, Gideon Rahman, yeni bir projenin olduğunu ortaya çıkardı. Bu projenin ana fikri şu: Yunanistan, Kuzey Avrupa’ya giden göçmen akışını durduracağını, AB’nin yardımıyla kuzeyde olan sınırını kapatacağının sözünü veriyor. Buna karşılık, Almanya, Yunanistan'ın borcunun büyük bir kısmının silinmesini kabul edecek. Bunun yanı sıra Yunanistan doğrudan mali yardım alacak ve gelecek olan mültecileri, Yunan adalarındaki AB yönetiminde kurulacak olan mülteci kamplarına yerleştirecek. Adalarda barındırılacak olan mülterciler, barış sağlandıktan sonra Suriye'ye dönecek veya başka yerlere kaçış arayacaklar.

İn.gr haber sitesine göre, sayın Muzalas (ç.n. Yunanistan'ın göç politikasından sorumlu bakan vekili) bu yazıyı yorumlarken şunları söyledi: "Avrupa'nın ücretli cezaevi ve sürgün yeri olmamız çok çirkin düşüncelerdir".

Ancak aynı bakan, pazartesi günü Hollanda’daki AB konseyisinde, Belçikalı meslektaşı tarafından resmi olarak mülteci kampları kurulmasının önerildiğini doğruladı.

Ve aynı zamanda sayın Muzalas, Çipras'ın Merkel ve Erdoğan’a önerdiğinin, yani Türkiye'nin Avrupa’nın ücretli cezaevi ve sürgün yeri olmasının çirkin ve ürpertici olduğunu düşünmüyor.

Bu çirkin planlara yanıt Çipras'ın bakanlarından gelmeyecek. Yanıt, sigorta sisteminin reformuna karşı, çitlere karşı ve AB’nin kemer sıkma politikalarına karşı sokaklara çıkan hareketten geliyor.

Geçen hafta sonu mültecilerin kıyımına karşı Dedeağaç, Karaağaç, İpsala ve Kestanelik'te gerçekleşen kitlesel yürüyüşler gösterdi. 4 Şubat'taki genel greve giderken, çarşamba ve perşembe gemi işçilerinin grevi ve aynı günlerde medya ve belediyelerde çalışanların sigorta reformuna karşı grevi vardı. Ve aynı zamanda 19 Mart'ta ırkçılığa karşı Avrupa çapında yapılacak olan eylemin kampanyasına başlıyoruz.

İşçi sınıfının umudu, grevlerin ve ırkçılığa karşı mücadelenin ortak bir bayrakta birleştirilip borçların silinmesi yönündeki antikaptalist talebi ortaya koymaktadır. Biz, zenginlerin istediği gibi, Yunanistan’ı emekçilerin ve mültecilerin Keadas’ına dönüştürmeyeceğiz. Tercihimiz, borçları denize atmak ve Ege'de boğulmakta olan mülteci çocukları kurtarmaktır.

Panos Garganas

(Yunanca orijinalinden Türkçe'ye Miliazim Cemali çevirdi.)

Bültene kayıt ol