İran'dan Suudi Arabistan'a şah mat mı?

20.01.2016 - 08:40
Şeref Işıldak
Haberi paylaş

"1 adet çelik varil, 1 varil dolusu ham petrolden daha pahalı şu an. 1 adet çelik varil 99 dolar, bir varil dolusu ham petrol 30 dolar."

İran ile BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ve Almanya’dan oluşan (P5+1) ülkeleri arasında yapılan nükleer anlaşma sonuçlandı ve yürürlüğe girdi.

Ve hemen ardından da ABD ve AB, İran’a yaptırımların kaldırılması kararını aldıklarını duyurdu. ABD ilk adımı atarak, İran’ın 1981 yılı öncesi yani diplomatik ilişkiler bozulmadan önceki askeri ekipman alımı amacı ile ABD’ye ödediği 400 milyon doları faizi ile (1,7 milyar dolar) geri vereceğini açıkladı. Ayrıca İran’ın uluslararası pazarda bloke edilmiş 100 milyar dolar civarındaki parasının da serbest bırakılacağı duyuruldu.   

Anlaşmanın duyurulmasından hemen önce başta Shell, Total gibi dev petrol şirketleri, Opel gibi büyük otomotiv kuruluşları Tahran kapısını arşınlayarak önceden kolları sıvamıştı, bilebildiğimiz kadarı ile sadece Airbus şirketi daha anlaşma onaylanmadan 114 adet yolcu uçağı siparişi almıştı İran’dan. Yani karar, esasen beklenenin ilanıydı.

İran yönetimi; ilk etapta ekonomide yılda %8 lik bir büyüme hedefini önlerine koyduklarını duyurarak, bunun için takriben 30 ila 50 milyar dolarlık bir dış yatırım beklediklerini açıkladı. Ayrıca günlük petrol üretimini de başta 500 bin varil, 6-7 aylık zaman dilimi sonrasında da 1 milyon varil arttırarak 2 milyon varile çıkaracaklarını, daha sonra bu rakkamı tedrici olarak arttırmayı hedeflediklerini duyurdu. Hindistan ile doğalgaz, Rusya ile helikopter ve askeri mühimmat alımları gibi alanlardaki ticari ilişkilerini hızlandırarak genişleteceğinin sinyallerini şimdiden verdi. Ve muhtemeldir ki, İran yönetimi açıkladıkları bu hedefleri hiç de zorlanmadan tutturacaktır.

Ancak bu gelişmelerin, bölgede (en başta da) gelirinin neredeyse %90’ına yakınını petrol üzerinden sağlayan -Erdoğan’ın Katar dışında kapısını çalabildiği tek kankası- Suudi Arabistan’ı rahatsız ettiğini herkes görmektedir. İran ile anlaşma sağlandığının duyurulması sonrası Körfez ülkelerinde borsalar hızlı bir iniş yaşayarak olumsuz tepki verdi. Önceki gün itibari ile 2003 yılından bu yana tarihinin en düşük seviyesinde olan ham petrol fiyatları 30 doların altına düştü. 2014’te ham petrolün varil fiyatı 110 dolar iken önceki gün itibariyle bu rakkam 27,67 doları gördü. Bu düşüşün devam edip etmeyeceğini kestirmek zor ama Suudi Arabistan’a etkisini tahmin etmek çok da zor değil.

Örneğin, 650 milyar dolarlık döviz rezervinin 100 milyar dolara kadar düştüğü Suudi Arabistan, ilk defa kemer sıkma paketi uygulama kararı aldı.

Suudi Arabistan veliahtı Prens Muhammed Bin Salman, The Economist’e verdiği röportajında, oldukça kapsamlı bir ekonomik reform paketi hazırladıklarını söylüyor.¹

Yani bizlerin çok iyi bildiği özelleştirme paketleri Suudi Arabsitan’a da geliyor. Başta eğitim, sağlık, havayolları, iletişim, enerji sektörleri olmak üzere, onlarca kamu kurumunun kısmen ya da tamamen satılacağı “müjdesini” duyuruyor Bin Salman. Ki bu özelleştirilecek kamu kuruluşları arasında (piyasa değerinin Financial Times’a göre 10 trilyon dolar civarında olduğu iddia edilen) dünyanın en büyük petrol şirketlerinden Aramco’nun da bulunduğu söyleniyor. Aramco şirketinin, günlük tüm ABD’nin pompaladığı 10,2 milyon varil petrolden daha fazla petrol pompaladığı belirtiliyor.

Bu gelişmeler, Suudi Arabistan’da büyük zamlar, vergiler ve özelleştirmeleri gündeme getirdiği gibi, hiç beklenmedik toplumsal tepkilerin doğuşuna da gebe olabilir, bunu zaman gösterecektir. Gerçekten oldukça trajikomik bir durum, Suudi Arabistan’ın zenginliğinin ana kaynağı, yaşamaya başladığı krizin de ana kaynağı. Emperyalizm böyle bir şey işte.

Velhasıl; ekonomik ve siyasal alandaki gelişmeler muhtemeldir ki İran’ı önümüzdeki dönemde bölgede oldukça etkin bir güç hâline getirip yıldızının parlamasının önünü açacaktır. Bundan zaten uzun zamandır rahatsızlık duyan Suudi Arabistan’ın ise, körü körüne mezhepçi siyasetini devam ettirerek İran karşıtı İsrail ile ilişkilerini derinleştirmesi süpriz olmayacaktır. Tabi bir de “Ortadoğu'da bizden habersiz yaprak kıpırdamaz” derken "stratejik derinliğine" gömülen ve Suudi Arabistan'ın kapısını çalan Türkiye var.

Son olarak, Obama’nın imzalayarak onayladığı bu anlaşmanın, ABD senatosundaki neo-con (yeni muhafazakâr) ekibinin 2001’den bu yana sürdürdüğü “şer ekseni”² siyasetine indirilmiş bir darbe olduğunu da belirtelim. “Şer ekseni” siyasetinin bugün geldiği bu noktada 2001’den 2011 yılında ABD'nin Irak'tan çekilmesine kadar inişli çıkışlı bir seyir izleyen uluslararası savaş karşıtı güçlerin mücadelesinin etkisinin olduğunu da unutmayalım.

Şeref Işıldak

1 The Economist http://www.economist.com/saudi_interview

2 George W. Bush tarafından 29 ocak 2002’de “Ulusa Sesleniş” konuşmasında dillendirilen “bu ulusun adaletinden kaçamayacaksınız” diye tehdit edilen “şer ekseni” olarak tanımlanan öncelikli devletlerin arasında Irak-İran, Kuzey Kore ve Suriye gibi devletler sayılmaktaydı.(https://www.youtube.com/watch?v=RHxw8UFNCdo)

Bültene kayıt ol