Tarih, mezar ve ölümlüye dair

12.01.2016 - 01:02
Şeref Işıldak
Haberi paylaş

...düşman olmak mertlik değil
korkaklığın iradesi
kurnazlık marifet değil
aptalların tesellisi

pişmanlığa tercih etme
geçmişteki hataları
yalnız gözyaşların yıkar
ruhundaki günahları

gör artık, gör artık anla
ölümlü, ölümlü bu dünya
gör artık, gör artık anla
savaşma artık hayatla...¹

Edward Hallet Carr'ın “Tarih Nedir?” isimli hacmi küçük ama içeriği bir o kadar büyük kitabı, tarih nedir sorusuna yanıt ararken tarihçinin kim olduğuna da cevap arar.

Tarihçinin de her insan gibi yaşadığı çağın insanı olduğunu belirten Carr, tarih yazarının da verili bütün koşullar dışında insanlık tarihinden kendisine ulaştırılan birikimleri bugünün gözleri ile inceleyip anlamaya çalıştığına dikkat çeker. Elbette geçmişin, tarihin nasıl ve kimler tarafından yazıldığı sorusuna da yanıt verilmesi gerektiğini de unutmayalım bizler.  

E. H. Carr bu kitabının bir yerinde sağduyucu tarih görüşünü ve tarihçiyi bir balıkçıya, tarihsel olguları da balıkçının oltasına takılan balıklara benzetir. “Tarih dogrulanmış bir olgular kümesidir. Tıpkı bir balıkçının tablasındaki balıklar gibi, belgeler, yazıtlar vb. olgular hazır dururlar. Tarihçi onları alır evine götürür, pişirir, canı nasıl istiyorsa o şekilde sofraya koyar.”² (s.12)  der.

Carr, "Tarih nedir?" sorusuna; “(Tarih), tarihçi ile olguları arasındaki kesintisiz bir karşılıklı etkileşim süreci, bugün ile geçmiş arasında bitmez bir diyalogtur” cevabını verir. (s.35)

Karl Marx'ın tarihe ilişkin sözlerini hatırlarsak; (kendi başına -bn.) “tarih hiçbir şey yapmaz, büyük servetleri yoktur, savaşlarda döğüşmez. Her şeyi yapan, sahip olan ve döğüşen insandır, sahici canlı insan.” (s.57)

İnsanlık tarihi mücadeleler tarihidir, daha iyiye ulaşmak adına bu mücadele bugün de devam etmektedir. Ve insan var olduğu sürece de devam edecektir; bütün çarpıtma, manipüle etme, yok sayma, engelleme çabalarına rağmen insanlık adına verilen mücadele tarihteki yerini şu veya bu şekilde almıştır, almaktadır ve alacaktır.

Bugün onlarca sivilin katledildiği, cenazelerinin alınması ve  gömülmesinin engellendiği Kuzey Kürdistan topraklarında yaşananları bir bok çukurundan farkı olmayan havuz medyası ile saklamaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Bu foseptik medyası aracılığı ile sürdürülen bu insanlık dışı propagandanın kökünün cumhuriyet tarihi kadar eski olduğunu da hatırlamakta fayda vardır. En temel hakları için ayağa kalkmış başta Kürtler ve diğer azınlıkların liderlerinin katledildikten sonra mezarlarının yerinin dahi saklanması, bilinmemesinin nedeni dün neydiyse bugün de odur. Bir halkın kendi tarihini yok saymak, onu insan olmaktan ötelemeyi amaçlamaktadır.Sen insan değilsin” demektir.

Siyaset sosyolojisi, siyaset antropolojisi ve Ortadoğu'da siyaset konuları üzerinde çalışmaları olan HDP Bingöl milletvekili  Hişyar Özsoy, (5 Ocak 2016 tarihi idi sanırım) TBMM'de yaptığı konuşmada tam da bu konuya işaret ederek, bugün Kuzey Kürdistan'da yaşananların aslında 1925'den bu yana sistematik bir şekilde uygulanan ve devamlılık gösteren bir siyaset olduğuna işaret ediyordu.³ Cenazelerini gömebilmek için bile yeni canları feda eden Kürt halkının verdiği bu mücadele, o nedenle herşeyden önce bir varoluş/insanlık/haysiyet mücadelesidir. Ve şundan emin olunmalıdır ki, bu halk bu mücadeleden bir santim olsun geri adım atmayacaktır.

Hişyar Özsoy'un, Meclis başkanına cevapla başladığı o tarihi konuşma, tam bir insanlık dersidir aslında. Meclis başkan vekilinin: “cumhurbaşkanımız 2000 insan demedi 2000 terörist dedi” diyerek düzeltme ihtiyacı duyması teknik bir ayrıntı değildir. Bu kendisinde kime/neye insan, kime/neye insan değil diyebilme cüretine ve hakkına  sahip olduğuna inanan bir genetik artığın hezeyanlarıdır.

Daha önce de bu konu üzerine kaleme aldığı bir yazısında şu sözleri ifade ediyor Özsoy: 

“Latince’de “humanitas” (insan) kelimesi “humando” (gömmek) kökünden gelir; insan ölüsünü gömebilen varlık demektir. Kürtçe’nin Kurmancî lehçesinde “mirin” ile “mirov”, Dimilkî lehçesinde “merde” ile “merdim/mordem” arasında da muhtemelen benzer bir etimolojik ve semantik ilişki söz konusudur. Tabiatın diğer varlıklarından en temel farklarımızdan biri bu belki de; ölülerimizi gömebilmek. İnsan topluluklarının yaşama ve ölüme yükledikleri anlamlar, bu olgular etrafında geliştirdikleri sembol ve ritüeller devasa bir çeşitlilik gösterse de, ölüsünü gömmek evrensel olarak toplumların zamansal ve mekansal devamlılığını sağlayan bir pratik olarak karşımıza çıkar. Birçok halk mezarları ile zamana ve mekana iz düşer, varlıklarını tarihe ve toprağa kaydederler. Kültürel antropolog Eva Domaska tarih ile mezar arasındaki ilişkiyi, “Ölüm olmasaydı tarih de olmazdı. Tarih ölümden beslenir. Tarih mezarda başlar” diye tarif eder. Tarih mezarda başlıyorsa eğer, başkaldırdıkları için devlet tarafından öldürülen Kürtlerin mezardan mahrum bırakılmalarını nasıl anlamak gerekir? Devlet öldürdüğü Kürtlerin cansız bedenlerinden ne ister?” diye sorar.⁵

Sadece imha edip yok etmek ile yetinmiyor bizdeki devlet. O cesetleri kaybediyor, gizliyor, gizleyemedikleri ve halkın kendi olanakları ile yaptığı “şehitlik” adı verdikleri mezarlıkları iş makinalarıyla yıkıyor, yakıyor.

Cumartesi annelerinin kemikleri olsun evlatlarının cesetlerine kavuşmak ve bir mezara gömmek çabası bu nedenledir. Bugün insanların sokak ortasında infaz edilmiş gencecik evlatlarını gömebilmek için başka canlar vermek uğruna mücadele etmesinin, onlara ait bir mezarlık inşa etmek için çabalamalarının nedeni aynıdır. Katillerin/resmi ideoloji yazarlarının yalanlarla inşa ettiği ideolojik hegomonyaya ve tarih kitaplarına karşı, insan olarak kalabilmek insan olarak kendi tarihini yazabilmektir.

S. Şeref Işıldak

1 Pentagram'ın  Ölümlü isimli parçasından sözler.

2 Tarih Nedir? E.H. Carr İletişim Yayınları

3 http://www.dailymotion.com/video/x3kwjod_hdp-li-vekilden-insanlik-dersi_news

4 Kürtçe'de  mirin ölmek, mirov insan, Zazaca'da ise merde ölmek, merdim/mordem insan demektir. Türkçe'de de insan için “ölümlü, fani, gelip geçici” gibi sözcüklerin de kullanıldığı anımsanırsa, benzer bir etimolojik/semantik ilişkinin Türkçe için de var olduğu gözükür.

http://www.yeniozgurpolitika.org/index.php?rupel=nuce&id=9088

Bültene kayıt ol