Taziye çadırlarımız ve akıp giden Dicle

12.01.2016 - 00:44
Sennur Baybuğa
Haberi paylaş

Çaresiz ve eli kolu bağlılar ülkesinin batısında yaşayan akademisyenler ortak bir imza metni yayınladılar ve Kuzey Kürdistan’da sivillere yönelik, açıkça imhaya dönüşen devlet katliamına ortak olmadıklarını bildirerek bir an önce çözüm taleplerini dile getirdiler.

Ülkenin her yanından 100’ü aşkın ‘aydın’ Diyarbakır’a gidip Sur’un girişlerinde balon uçurdu ve yine yüzden fazla insan günler süren barış yürüyüşü ile Diyarbakır’a kadar ulaşıp fotoğraflarını tümümüzle paylaştılar, gözaltına alınıp denetimli serbestlikle bırakıldı bir kısmı. Aleviler ülkenin türlü bölgelerde Cemevlerinde açlık grevlerine başladılar ve dün altı kadın insan hakları aktivisti meclise giderek çözüm yerinin meclis olduğunu işaret eden bir sivil feryat eylemi gerçekleştirdiler. Bunlar ‘bizim tarafın’ işleri. Ve çatışmanın yaşandığı ve sokağa çıkma yasağının devam ettiği Sur ilçesinin bulunduğu Diyarbakır’da faaliyet yürüten 12 sivil toplum örgütü Ocak ayının ilk haftasında ortak bir açıklama yaptılar.

Diyarbakır Barosu, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Türkiye Makina Mühendisleri Odaları Birliği, Eczacılar Odası, Diş Hekimleri Odası, Diyarbakır Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği, Diyarbakır Ticaret Borsası, Ticaret ve Sanayi Odası, Diyarbakır Sanayici ve İşadamları Derneği, Doğu ve Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Federasyonu, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu, Tabipler Odası ve İnsan Hakları Derneği’nin içinde bulunduğu bu örgütlerin bölgede sivil ölümlerine direnen ve barışçıl müzakereyi savunan taraf olmaları nedeni ile benim için önemi var.

40 gün kadar önce faili meçhul bir suikaste kurban giden Tahir Elçi’nin boş kalan Baro Başkanlığı görevini vekilen yürüten Ahmet Özmen, “Sorun ne hendek kazmak ve barikatlar yapmakla, ne de sokağa çıkma yasakları koyarak operasyonlar yapmak ve demokratik alanı daraltan enstrümanlara yönelmekle çözülür. Çözümün adresi Meclis’tir” dedi özetle basın açıklamasında. Ve şehir çatışmalarının da birlikte yaşama iradesini git gide zayıflattığını söyledi.

Dağlardan ovalara ve şehre inen, herkesin gözü önünde acımasızca katliamların yapıldığı, sosyal medya sayfalarında tüm gün çocuk kadın ölülerinin paylaşıldığı bir iklimden nasıl barışın ve umudun yarını çıkar ben de bilmiyorum doğrusu, ama bu sistemli ‘siyasetin’ tek taraflı bir yanı olmadığını bilecek kadar çok yaşadım ben ülkede. Siyasetin silahlarla ve karşılıklı rest çekmelerle kendine yol açtığının sanıldığı şu günlerde, benim gibi vicdanından başka kaçacak yer bulamayan, sayfalarına düşen her ölüm fotoğrafında nasıl bir gelecek tahayyül ediyor sağ kalanlar kendilerine diye sormaktan kendini alamayan, bir yandan anneliği, insanlığı arasında sıkışıp bir yandan da barış kelimesinin bile aslında savaşın en ciddi silahlarından biri haline getirildiğini gören birisinin, yapabileceği bir şey yok artık sanki.

O lanet olası masanın orta yere bir daha kurulacağı, tarafların karşılıklı kavgalarının bir yerde yorulacağını, siyasetin matematiğini bilen herkes söylüyor ama bu değil. Sokaklarından ceset parçaları toplayan insanlarla ve bunu aylardır sıcak evlerinin masa başlarında fotoğraflardan izleyen insanlarla, ortak bir hayat kurmak ve biz duygusunu biz coşkusunu tekrar yaşayabilmek mümkün mü? Bırakalım ‘Doğu’ ile ‘Batı’ arasındaki duygusal kopuşu, Diyarbakır’ın Sur dışında herhangi bir ilçesinde okey masasında oturan dört kişinin, işyerini açıp sabah ekmek satan fırıncının okulunda ders veren öğretmenin de böyle bir hemhal olma duygusunun tam olduğunu söylemek, söyleyebilmek olası mı artık?

Sayfalarımızda sürekli kendi dışında herkesi duyarsız olmakla, eğlenmekle, yemek yemekle suçlayan ‘Politik’acının insanları, esas olarak bu sözüm sizedir; özlediğiniz barışın, istediğiniz ölümsüz yarının hayatlarını bu öfke ile nasıl kuracaksınız, neden kızıyorsunuz, bu öfkenin bile bir tür top mermisi olduğunu anlamıyor musunuz? Nasıl aşacağız bu taziye çadırı haline gelmiş ülkenin öfkeli matemini ve nasıl kuracağız tekrar gülen yarınını, gerçekten böyle bir derdiniz var mı söyleyin.

Sennur Baybuğa

(BasNews)

Bültene kayıt ol