Suudi Arabistan: Emperyalizmin müttefiki, müşterisi ve bekçisi

05.01.2016 - 09:49
Memet Uludağ
Haberi paylaş

Geçen Kral Abdullah öldüğünde dünya liderleri, krallar ve prensler apar topar Suudi Arabistan’a üşüşmüşler  ve bu ‘önemli’ ve ‘dost’ liderin ölümümden duydukları derin üzüntüyü ifade etmişlerdi.

Taziye ziyaretine gidenler arasında Başkan Obama, Mısır’ın diktatörü al-Sisi, Japonya Veliaht Prens Naruhito, İspanya Kralı Felipe, Ürdün Kralı Abdullah,  Hollanda Kralı Willem-Alexander, Birleşik Krallık Prensi  Charles, Rusya Başbakanı Dmitry Medvedev, İngiltere Başbakanı David Cameron, Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pakistan Başbakanı  Nawaz Sharif, İran Dışişleri Bakanı  Mohammad Javad Zarif, Sudan ve Etyopya hükümet başkanları ve Körfez ülkelerinin devlet başkanları vardı.

Ne garip bir topluluk bu böyle. Mandela’nın cenazesinden kelle kesici Suudi Kral’ın cenazesine, hep aynı yüzler, aynı sahtekar ve içi boş laflar.

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry Twitter’da attığı mesajda Kral Abdullah’ı  vizyon sahibi, saygı duyulan bilge bir devlet adamı olarak anmıştı.

Dünyada binlerce işçi kadını işsiz bırakan IMF başkanı Christine Lagarde, hiç utanmadan sıkılmadan Abdullah’ı ‘’kadınların güçlü bir savunucusu’’ olarak tanımlamıştı.

Obama, Abdullah'ı ‘’önemli bir müttefik’’ diye anmış ve ‘’ABD-S. Arabistan dostluğu Kral Abdullah’ın bir mirası’’ demişti.

Seküler Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, Abdullah’ın arkasından ‘’ülkesinin kaderini belirleyen güçlü devlet adamı’’ diye üzülmüştü.

İngiltere Başbakanı Cameron, işi iyice cıvıtarak Abdullah için ‘’barışa ve inançlar arası anlayışa büyük emek vermiş bir dost’’ demişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise ‘’Suudi Arabistan halkının refah ve kalkınmasına büyük hizmetlerde bulunmuş olan Kral Abdullah, İslam aleminin işbirliği ve dayanışmasını güçlendirme yolunda da önemli katkılarda bulunarak, başta Filistin meselesi ve Suriye'deki durum olmak üzere İslam dünyasının ve bölgemizin ortak sorunlarının çözümü için fevkalade gayretler sarfetmiştir" diyerek Kralı taçlandırmıştı.

Avrupa dahil pek çok ülkede bayraklar hakların şaşkın bakışları arasında yarıya indirilmişti.

Şaka desen değil...

Freedom House, ülkelerde özgürlük, demokrasi ve sivil-politik haklar ile ilgili izleme raporları yayınlayan bağımsız bir kuruluş. Yayınladıkları raporlarda Suudi Arabistan istisnasız her yıl dünyanın en kötü ülkeleri arasında yer alıyor.

Ama Suudi Krallığın karnesi sadece kendi haklına yaptığı zulümlerler dolu değil.  Bu krallık komşu ülkelerin diktatörlerinin yardımına koşup sivil halk ayaklanmalarını bastırmak için asker gönderen, Arap Baharı döneminde tüm despot-karşı devrimci unsurları destekleyen, Suriye’deki iş savaşı cihatçı örgütleri destekleyerek her anlamda daha da kanlı hale getiren, Filistin’de kendi bölgesel çıkarları için olmadık oyunlar çeviren, ve bugün Yemen’de binlerce sivili öldüren bir rejim. Bölgede ABD emperyalizminin hem müttefiki, hem müşterisi hem de petrol kaynağı olan bir rejim.

Geçen yıl 157 idam cezasını infaz eden, yeni yıla ise 47 kişiyi idam ederek başlayan Suudi Krallığın ne olduğu belli. Ama asıl mide bulandırıcı olan Ortadoğu’yu deflarca kan gölüne çevirmiş; mültecilerden-göçmen işçilere, ağızlarından emperyalist islamofobik laflar eksik olmayan, ama iş

Suudi Krallığa gelince ağızlarından bal damlayan, tüm dünyaya demokrasi ve insan hakları vermek konusunda hiç eksik kalmayan Batı’nın ve bölgesel dostlarının ikiyüzlülüğü.

Suudi Arabistan’a ambargo uygulamak akıllarından bile geçmiyor. Çünkü milyarlarca dolar silah satıyorlar, bol kazançlı ticaret ilişkileri var ve Suudi petrol gelirleri Rusya’dan ABD’ye, her yerde yatırımlar yapıyor.

2015’te Suudi Arabistan İngilere ile gizlice anlaşarak, İngiliz hükümetinin desteği ile 2016 Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi üyeliğine seçildi. Artık tüm dünyadaki insan hakları onlardan sorulacak.

Bu da şaka değil...

Emperyalizm Ortadoğu’ya ya bombalamak ya da yerli işbirlikçilerinin cenaze törenlerinde göz yaşı dökmek için gidiyor.

Ne yazık ki ‘’Suudi Arabistan başta Filistin meselesi ve Suriye'deki durum olmak üzere İslam dünyasının ve bölgemizin ortak sorunlarının çözümü için fevkalade gayretler sarfetmiştir’’ diyenler de şaka yapmıyorlar.

Ama son sözü halklar söyleyecek...

Bakalım gelecek günler, yıllar neler getirecek?

Memet Uludağ

@Memzers

Bültene kayıt ol