Barış kazanacak, kaybedeceksiniz!

21.10.2015 - 11:24
Şeref Işıldak
Haberi paylaş

Ankara Katliamı öncesi, saray gladyosu emri ile Kuzey Kürdistan’da başta Cizre olmak üzere, Kürt özgürlük hareketinin direniş kaleleri olan il ve ilçelerde JİTEM artığı gladyo tetikçileri ile sivillerin katli emri verilmişti.

7-8 Eylül’de buna paralel olarak, sarayın örtülü ödeneği ile beslenerek Osmanlı Ocakları çatısı altında örgütlendirilen ırkçı-faşist gruplar da HDP binalarına saldırmıştı. Yani taşlar bağlanmış, köpekler sokaklara salınmıştı.

Sonradan basından öğrendiğimiz kadarı ile bu faşist gürühun –yüksek ihtimalle Ergenekon artığı eski JİTEMciler tarafından) Adapazarı Düzce bölgesinde silahlı eğitime tabi tutuldukları, burdaki Osmanlı Ocakları'na üye faşistlerin mafya babaları tarafından ziyaret edilerek “motive edildiği”ni de öğrendik.

7 Eylül’den sonra 8-9 gün Cizre’de süren ablukada 20’yi aşkın sivilin katli, AKP iktidarının Kürtlere verdiği açık bir mesajdı. Dediler ki, “Şimdiye kadar sizleri öldürmediğimiz için bize minnettar olmadınız, teşekkür etmediniz ve HDP’ye oy verdiniz, biz de bunun cezasını kesiyoruz”. Bu Cizre ile sınırlı kalmadı, K. Kürdistan’da birçok direniş odağı olarak bilinen il ve ilçede benzer sivil katliamlar düzenlendi. Yetmedi, bu katliamlara karşı barışın sesini batıda, Türkiye de yükseltmek için 10 Ekim’de Ankara’ya akan on binler de hedef tahtasına oturtuldu. Barış istemenin, Kürtlerle dayanışmanın da bir bedeli vardı ve "Bu bedelin ne olduğunu da öğretmek gerek" dedi iktidar ve 100’ü aşkın barış yanlısı insanın katline onay verildi, yol verildi, izlendi. CHP milletvekili Eren Erdem’in meclisteki basın açıklamasında sunduğu belgelerden de anlaşıldığı üzere, Suruç’ta olduğu gibi neredeyse her şeyi adım adım takip eden ve farkında olan istihbarat ve emniyet, katliamın gerçekleşmesini bekledi ve izledi.  

Yetmedi, Kürdistan’da gerillalara ait birçok mezarlık tarumar edildi, bombalandı, Dersim Katliamı'ndan kalan insan kemiklerinin dahi bombalandığı, cemevi ve mescitlerin devlet eli ile havaya uçurulduğu bu günlere yani AKP iktidarının şirazesinin tamamen kaydığı bir yere geldik şimdi.

Katliam sonrasında basın açıklamasında sırıtan atanmış bakanlar, %70-90'larla seçilmiş 20'yi aşkın belediye başkanının atanmış bir saray soytarısı tarafından görevden alınması, dahası 3-5 gram da olsa aklı olduğu sanılan çakma başbakan Davutoğlu’nun açıklamaları geldi:  

“Canlı bomba eylem yapmadan tutuklanamaz, yakalanamaz” dedi.

“Ankara Katliamı sonrası anketler yaptırdık, oy oranımızda biraz yükseliş var” dedi.

Van’da “Bizler iktidara gelmezsek yeniden beyaz toroslarla katledileceksiniz” diyerek tehditler savurdu.

Alçaklığın dibi var mı bilemiyorum ama, bu kadar çok korku ve iktidar saplantısına sahip bu eli kanlı iktidarın işlediği bütün suçların hesabını sormak ve toplum olarak bunun cezasını vermek bizim boynumuzun borcudur.

Bugün HDP’nin sürdürdüğü mücadele, barışın yegane ve en güçlü umudu, temsilcisidir.  

Seçimlerde HDP’nin başarısı için mücadele etmek ve oy vermek/verdirtmek; hırsızlara, yolsuzluklara, Ergenekoncu JİTEM artıklarına, mafyadan medet umar hâle düşmüş olan AKP’ye, sarayın meczubuna ve onun 4 ayaklı soytarılarına/gastecilerine, ırkçılığa ve şövenizme karşı indirilecek bir darbe olacaktır.

O nedenledir ki; zaman katillerden, hırsızlardan, barışın ve umudun düşmanlarından hesap sormak için var gücümüzle 1 Kasım seçimleri için HDP’nin sesini yükseltme zamanıdır.

O vakit herşeye karşın “Barış hemen şimdi” diye haykırma zamanıdır.

“Korkmakta haklısınız, 7 Haziran’da kaybettiniz, 1 Kasım Dünya Kobanê Günü’nde yeniden kaybedeceksiniz” diye haykırma zamanıdır.

Çünkü, barış isteyen milyonlar karşısında kaybetmeye mecbur ve mahkûmsunuz.

Selahattin Şeref Işıldak

Bültene kayıt ol