Erol Taş’ı taşa tutmak

06.10.2015 - 08:36
Ferhat Kentel
Haberi paylaş

İlkokul çağlarında Karaoğlan’lı, Tarzan’lı ya da kovboylu filmlere gittiğimizde, tuttuğumuz kahraman, zayıfları ve diğer iyi insanları kurtarmak için dört nala gelip, olaya daldığı zaman, sinema salonu alkıştan inlerdi. Ya da kötü adam iyi insana arkadan saldırmaya niyetlendiğinde, bütün salon iyi insanı uyarmak için “arkana bak!” diye çığlıklar atardık.

Sinemayla yeni haşır neşir olmaya başlayan bir toplumun, kırk yılda bir karanlık salonları ya da yazlık açık hava sinemalarını dolduran taze nesilleri olarak perdedeki kurguyu tam olarak algılayamamamız normaldi.

Bugünden baktığımızda, kurguyu gerçekle karıştırmak konusunda o dönem için bile anormal olan durumlar da vardı. Mesela sinemanın emektarlarından olan ve genellikle “kötü adam” rollerine çıkan Erol Taş’ın sokağa çıktığı zaman, sinemada yaptığı bütün “kötülüklerden” ötürü taşa tutulduğunu duyardık.

Ama içinde bulunduğumuz zaman diliminde buna benzer olayların hâlâ yaşanıyor olmasında patolojik bir hal var.

Mesela birkaç yıl önce, memlekette geçici bir süre sokakları boşaltarak trafik sorununu halleden Kurtlar Vadisi adlı dizinin bir kahramanı rol icabı ölünce, halkımızın bazı kesimleri adam için gıyabi cenaze namazları kılmış, mevlitler okutmuştu.  

En taze olay da “Bihter” vasıtasıyla gerçekleşti. Söyledikleri şarkıların, oynadıkları filmlerin ya da futbol takımlarının müşterisi kaçmasın diye, “abi, ben sanatçıyım”, ya da “ben futbolcuyum, siyaset benim işim değil” deme ucuzluğuna kaçmayan ve toplumsal meselelerde hissettiklerini paylaşan oyuncu Beren Saat’i protesto etmiş bazı seyirciler.

Kurgusal bir romanın TV’ye aktarılmış kurgusal versiyonunu ciddiye alıp, o kurgusallıkların görselleştirildiği bir yalıya gidip, Bihter adlı kurgusal bir roman-dizi karakterinin nezdinde gerçek Beren Saat’i protesto etmişler.

Aslında bir bakıma, mizah niyetiyle yapılsa, gayet yaratıcı denilebilecek bir eylem bile denebilir.

Ama öyle değil; halkımızın protestocu öbeği Beren Saat adlı insanı Bihter’den ayrı düşünemiyor. Bihter’in “günahlarını” Beren Saat’e, Beren Saat’in “günahlarını” (konfor bozan düşüncelerini) Bihter’e yazıyor.

Hatırı sayılır sayıda insan kitleleri, kendilerine sunulan bütün kurgulara en derinlerinden inanıyorlar; kurguların konforlu yumuşaklığına kendilerini bırakıyorlar.

Belki de, kâbus dolu bir dünyada, kurgulara inanmak istiyorlar ve derleme, kes-yapıştır, hazır-giyim kurguların açıklayıcılığı onları ikna ediyor...

Aslında memleket ahvalinde buna benzer “ilginç” vakalar yaşansa da, daha az farkedilen ama çok daha büyük kurgusal dünyalar var; ve onlara sadece küçük öbekler halinde değil; topyekun inanıyoruz.

İçinde yaşadığımız modernlik, kapitalizm, laiklik, ulus, kalkınma, serbest piyasa vs., hepsi ideolojik kurgu değil mi? Fakirliğin, sınıfsal farklarımızın normal olduğunu, sermaye sahibinin özgürlüğü karşısında asgari ücretlinin özgürlüğünün lafının bile edilemeyeceğini ezberlemedik mi? Torunlar, Çalıklar, Ağalar, Çakallar, Koçlar, Sabancılar, Doğanlar, Süzerler, Cengizler, Albayraklar gibi bir takım familyalar “şuraya şöyle bir gökdelen dikelim”; “burayı kentsel dönüşüm yapalım”; “burada milletin anasını belleyelim” derken, anası bellenen, kentsel dönüşümle 40 km şehir dışına ışınlanan fakir fukaranın zerre gram etkisinin olmamasının normal olduğunu ezberlemedik mi?

Devlet, hükümet, parti, lider ve daha da kötüsü bunların hepsinin tek bir bünyede konsantre olmuş hali bu kurgulara inanmamızı kolaylaştırdı. Çünkü “her yerde var olan” o konsantre “tanrısal” hal karşısında çok basit kullar olduk hep. Daha öncesinde böyle bir tornadan geçtiğimiz için bugün de benzer kutularda sunulan konsantre kurgulara inanıyoruz.

Medyanın savaş siperlerine benzemesi de bir pazarlama meselesi aslında... “Milli”li, bayraklı, hamasetli, “döverim”li şovlardan oluşan kurguları pazarlama kavgası...

Ama işte gene de herkes Erol Taş’ı taşlamıyor...

Ferhat Kentel

[email protected]

(BasNews)

Bültene kayıt ol