Mülteciler ve “devlet büyüklerimiz”

07.09.2015 - 08:03
Memet Uludağ
Haberi paylaş

Çok eskilerden başlamayalım...

2001: ABD, AB, NATO ülkeleri ve bunların dostu devletler Afganistan’ı işgal etti. "Terörle savaş" adı altında Afganistan’a demokrasi, insan hakları ve özgürlük getireceklerini söylediler. Hillary Clinton ‘’Afganistan’ın kadınlarını özgürleştireceğiz’’ derken, Afganistan’ın kadınları "İşgalden önce kızgın tavadaydık,  şimdi ise ateşin içine düştük" diyorlardı.

Afganistan savaşının bugüne kadar ABD halkına olan maaliyeti 1 trilyon dolar.

Birleşmiş Milletler raporlarına göre, en az 3 milyon 700 bin Afgan mülteci var. Gerçek rakamın 5 milyon üzeri olduğu hesaplanıyor...

2003:  ABD ve Britanya öncülüğünde Irak işgal edildi. Irak’ta ne kitle imha silahları bulundu, ne de ülkeye özgürlük, demokrasi geldi. Çeşitli raporlara göre Irak işgalinin toplam maaliyeti 2 trilyon doların üstünde.

Kayıtlı 1,5 milyondan fazla Iraklı mülteci var...

2004: Afganistan işgali Pakistan’a sıçradı. ABD ve dostu Pakistan hükümeti, kendi topraklarını bombalamaya başladı. Bugün 1 milyona yakın Pakistanlı yerinden yurdundan olmuş durumda. Pek çoğu mülteci durumuna düştü.

2011: NATO ve AB ülkeleri Libya’ya askeri müdahalede bulundu. Eski düşmanları, sonrasında dostları diktatör Kaddafi yeniden düşman olmuştu. Libya’yı enkaz hâline getirip, sessiz sakin çekildiler.

Bugün 300 binin üzerinde Libyalı mülteci var...

2011: Suriye devrimi emperyalistler, bölgedeki dostları olan devletler ve ortaya çıkan çelelerce boğuldu.

Suriye dışında 5 milyona yakın mülteci var...

2012: Fransa ve dostları, Mali’ye askeri müdahalede bulundu. Mali unutuldu ama 500 bin mülteci evlerine dönemiyor...

2015: Batı emperyalizminin bir başka yakın dostu Suudi Arabistan, Batılı dostlarından aldığı milyarlarca dolarlık silahlarla Yemen’e saldırdı. On binlerce Yemenli mülteci oldu...

2015: Batı dostu İsrail, Filistin’i işgal ededursun, 2015 itibarı ile toplam 5 milyon kadar Filistinli mülteci var. Birleşmiş Milletler, 2020’de Gazze’nin yaşanılamaz bir yer hâline geleceğini söylüyor. Bu, 1,8 milyon yeni mülteci demektir...

...

Mülteciler konusunda dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir bakan, hiçbir başkan, hiçbir başbakan, hiçbir 'devlet adamı' doğruyu söylemiyor.

O nedenle inanmıyoruz onlara... İnanmıyoruz size!

Cansız bedeni sahile vuran çocuk, bir üzüntü furyası başlattı. Üzülen üzülene. Üzülmemek mümkün mü?

Ama üzüntünüz dürüst ve ‘’Bugüne kadar mülteci Aylan'ların bu hâle düşmesinde benim payım ne?’’ diye bir suçlulukla değil, sadece o minik yavrunun fotoğrafını görmüş olmaktan dolayı ise, merak etmeyiniz, yarına geçer, gözyaşlarınız kurur.

Unutursunuz... Ne de olsa devlet insanısınız...

Afganistan’ı, Irak’ı, Pakistan’ı, Libya’yı, Mali’yi, Yemeni, Filistin’i unuttuğunuz gibi bunu da unutursunuz...

İki dünya savaşını, 200 bin Macar, 2 milyon İrlandalı mülteciyi, Somali ve Etyopa’yı unuttuğunuz gibi bunu da unutursunuz...

Akdeniz'de son 10 yılda ölen 25 bin mülteciyi, binlerce mülteci çocuğu unuttuğunuz gibi, bunu da hatırlamazsınız yakında...

Aylan ne ilk ne de son olacak bu gidişle. Çünkü sizinkisi timsah gözyaşları.

Silah satmaya, müdahale etmeye, bombalamaya devam edersiniz... Milli çıkarlarınızı, sınırlarınızı, yani kısacası kendi zenginlerinizi korumaya ant içmişsiniz... Üç beş Aylan ölmüş, kameraların karşısında biraz sesiniz titremiş, sorun mu? Geçer gider, devlet adamı olmanın zorunluluğu bunlar...

Din kardeşinizmiş bu mülteciler, ya da sizin Avrupa’dan ta oraları bombalamanızın kurbanıymış, mühim mi? Kiminiz mülteci haklarını vermezsiniz, kiminiz sınırları kapatırsınız... Kiminiz sokaklara terkerdersiniz mültecileri, kiminiz ise denizin dibine.

Topu birbirinize atarsınız. Rakam oyunlarına başlarsınız. ‘’Kim çok aldı, kim az aldı, kim daha iyi, kim daha kötü?’’ diye didişir durursunuz... Ama yok birbirinizden farkınız.

...

Değişmediniz...

İki hafta öncesinden bugüne tek farkınız, Aylan’ın ve milyonlarca işçinin, sıradan insanın sizi köşeye sıkıştırmış olması... 

Oysa ki 2014’te Akdeniz’de arama-kurtarma çalışmalarını durduran ve binlerce insanı ölüme terk eden sizsiniz...

Size göre suçlu Akdeniz’in yaz mevsimiydi, gelen mültecilerin sayısını artıran... Yaz aylarında kolay geçiliyormuş deniz. ‘’Gel kış gel’’ diye dualar ettiniz için için...

Baktınız tutmadı bu palavranız, suç insan kaçakçılarının oldu... ‘’Onlar olmasa mülteciler de olmaz’’ diye yakındınız. Aklınıza gelmedi, sınırları açmak ve insan kaçakçılarının anında sonunu getirmek...

Mülteci demek işinize gelmedi, zira aklımıza savaş, diktatörler, açlık ve ölümleri getiriyor bu kelime, bir de elbette sizleri. ‘Yasadışı kaçak göçmenler’ dersek yırtarız sandınız. Cevaplamadınız sorduğumuzda, ‘’Yasal bir yolu var mı bu insanların, ölümden kaçıp sığınancakları bir yere gitmek için?’’

Vize mi verdiniz, pasaport mu verdiniz ki kaçak diyorsunuz?

Basmane Meydanı'nda evsiz, Bodrum’da aç, Kos’ta dayak yiyen, Macaristan’da etrafı tel örgülerle çevrilen Aylanlar, bedenleri sahile vurduğunda dikkatinizi çekti.

Şimdi insanlıktan bahsediyorsunuz ama yine rakamlarla oynuyorsunuz. Üç mü alayım beş mi? Oysa ki yapmanız gereken açık ve net:

Mültecilere sınırları açmak, gelenlere tüm mültecilik-sosyal-ekonomik haklarını vermek.

Milyonlarca insanın talebi bu...

Dahası da gelecek...

Memet Uludağ

@Memzers

Bültene kayıt ol