Mültecilerin dramı

01.09.2015 - 08:50
Arife Köse
Haberi paylaş

Geçen hafta Makedonya sınırında toplanan 4 bin göçmen, savaştan sonra bir başka cehennemi de sınırda yaşadı. Sınırı geçerek Makedonya’ya girmek isteyen göçmenler ile polis arasında çatışmalar yaşandı. Polis, bu çatışmalarda ses bombası ve cop kullandı.

Canları pahasına Makedonya’ya girmeye çalışan mültecilere yaşanan bu çatışmaların ardından nihayet ülkeye giriş izni verildi.

Sadece geçtiğimiz ay 39 bin Suriyeli, Iraklı ve Afganistanlı mültecinin Makedonya’ya geçtiği biliniyor. Bu rakam daha önceki ayların iki katı. Bu insanların tek amacı Macaristan yoluyla Avrupa’ya gidebilmek.

Macaristan hükümeti ise bu gelişmelerin üzerine 175 km uzunluğundaki Avrupa’ya açılan sınırına 4 metrelik çelik tel örgü çekmeye, sınırlardaki güvenliği artırmaya ve göçmenlerin ülkeye girişini zorlaştıran yasalar çıkarmaya karar verdi.

Dünya, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en büyük mülteci göçünü yaşıyor. BM’ye göre günümüzde dünyada daha önce hiç olmadığı kadar çok sayıda mülteci var.

2014 yılı sonu itibariyle dünyada zorla yerinden edilmiş insan sayısı yaklaşık 60 milyonu bulmuştu. Bu, üç yıl önceki rakamın neredeyse üç katı. Şu anda dünyada her 122 kişiden biri ya mülteci ya ülke içinde zorla yerinden edilmiş durumda ya da başka bir ülkeye göç etmeye çalışıyor. Dünya üzerindeki mültecilerin yüzde 51’i 18 yaşın altında. Bu mültecilerin büyük çoğunluğu Irak, Afganistan, Suriye ve Libya’dan geliyor. Sadece Suriye’den 4 milyon kişinin savaştan kaçtığı tahmin ediliyor ancak bu rakamın çok daha yüksek olduğu söyleniyor.

Kapitalizmde mültecilik sorununun iki temel kaynağı var.

Birincisi Dünya Bankası, IMF gibi kapitalizmin uluslararası kuruluşlarının ülkelerde uyguladığı politikalar sonucunda giderek yoksullaşan ve kendi ülkelerinde yaşayamaz hale gelenler göç etmek zorunda kalıyor. Dünya Bankası’nın politika ve projeleri (özelleştirmeler, kemer sıkma politikaları, baraj yapımları vs.) sonucunda geçtiğimiz son beş yılda 3.4 milyon kişi göç etmek zorunda kaldı.

İkincisi ise Orta Doğu’daki giderek yayılan savaş. 2003’de başlayan ve günümüze kadar devam eden savaş ve işgal artık sadece Irak’tan ibaret değil. Bu savaş Suriye’ye, Yemen’e , Libya’ya yayılmış durumda ve daha da yayılma tehlikesi taşıyor.

Üstelik mülteciler küresel kapitalizmin ve asıl olarak ABD, Rusya, İngiltere gibi ülkelerin neden oldukları savaşın sonucunda artık yaşayamaz hale geldikleri ülkelerinden kaçmak zorunda kaldıklarında bir de sınırların yüzlerine kapatılması ya da gittikleri ülkelerde istenmemek gibi korkunç bir ırkçılığa maruz kalıyorlar.

Kapitalizm mültecilere ne kendi ülkelerinde ne de dünyanın herhangi başka bir yerinde insanaca yaşama olanağı tanıyor.

Arife Köse

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol