Savaş sürecinde “Gezi”nirken

28.08.2015 - 12:59
Şeref Işıldak
Haberi paylaş

“Bizim için PKK ne ise IŞİD de odur” ve “Bakınız Kobane de düştü düşüyor” diyerek Erdoğan barış sürecine en çok zarar veren darbeyi bu sözlerle vurmuştu.

Daha sonra 7 Haziran seçimleri öncesi illegal bir şekilde elinde Kuran-ı Kerim ile meydan meydan dolaşmasına rağmen (ve bu nedenle) AKP’nin Kuzey Kürdistan bölgesinde aldığı ağır yenilginin esas sebebi bu sözler oldu. Bu süre zarfında 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde Kobane Serhıldanı yaşandı. Ve devlet bunu gerekçe göstererek, bugün Kürt illerinde uygulamaya konulan “İç Güvenlik Yasası”nı gündeme getirdi.

Yani esasen bugün başlatılan (şimdilik) “kontrollü/düşük yoğunluklu” savaşın alt yapı hazırlığı o zamandan atıldı. 7 Haziran seçimleri öncesi Erdoğan’ın “Devletin elbette A, B ve C planları da vardır seçim sonrası için” diyerek kastetdiği şeylerin neler olduğunu kamuoyu şimdi daha net görüyor. A planı; HDP’yi baraj altında tutabilmek için HDP’yi hedef alan yüzlerce saldırı, Ağrı Diyadin provokasyonu, Bingöl yargısız infazı, Erzurum’da insan yakma girişimleri, Mersin-Adana bürolarının bombalanması, Amed mitinginde kitlesel katliam girişimleri vs...idi.

Seçimlerde alınan yenilgiden sonra B ve C planları uygulamaya konuldu. Kobanê’de bir gün içerisinde çoluk çocuk, kadın demeden 252 sivil katledildi. Hemen ardından Suruç katliamı düzenlendi. Ve 32 gencecik insan göz göre göre katledildi. Ardından şaibeli bir şekilde Adıyaman'da iki polis öldürüldü ve meşruiyetini yitirmiş AKP iktidarı “teröre karşı savaş” ilan etti. Devlet, PKK’yi süreci sona erdirmekle suçladı ve PKK’ye karşı hava saldırılarını başlattı. Bir gecede Kandil’e 400 hava saldırısı yaptılar, aralarında Zergele isimli köyün de bulunduğu birçok sivil bölgesini, köy ve yaylaları bombaladılar, sivilleri öldürdüler.

Ardından sarayın meczubu, muhtarlara George W. Bush edası ve sözleri ile seslendi, “Ya bizden yanasınız ya da teröristlerden yana. Teröre karşı mücadelemiz kıyamete kadar devam edecek” dedi. 

Çok geçmeden, demogog Akdoğan, sürecin bitme nedeni olarak Kürt halkının HDP’ye oy vermesini ve “seni başkan yaptırmayacağız” sözlerini göstererek, Erdoğan’ın tahrik edilmiş olduğunu ve bunun da sürecin bitmesine neden olduğunu alenen itiraf etti. Ve geldik bugünlere.

Neden bu kadar uzun uzun ve yeniden anlatıyorum, ona gelirsek.

Şimdi her geçen gün sayısı arttığı için tam rakam söylemek zor, ancak 140’ı aşkın bölgede OHAL ilan edilmiş durumda. Savaşa engel olmak için canlı kalkan eylemi yapılan Lice’de ne elektirik ne telefon bağlantısı olduğu için sağlıklı bir haber alınamıyor. Başta Yüksekova, Silopi, Cizre, Varto, Silvan, Şırnak, Doğubeyazıt olmak üzere birçok noktada devlet terör estirmeye devam ediyor. Devletin kendisince “pilot bölge” seçtiği Yüksekova, Cizre, Varto, Silvan gibi bölgelerde doğrudan doğruya siviller hedef alınıyor mahalleler rastgele taranıyor, sabaha kadar havan topları ile sivil yerleşim alanları hedef gözetilerek atış yapılıyor. Memleketin en büyük suç örgütü olan devlet eliyle ve de saray emriyle, çoluk çocuk demeden insanlar katledilmeye devam ediliyor.

Sadece Yüksekova, Cizre, Şırnak ve Doğubeyazıt’da son 24 saat içerisinde; bizlerin ödediği vergilerle (ve bizi savunmak için alındığı iddia edilen silahlarla), bizim vergilerimizle maaşları ödenen devletin kolluk güçleri tarafından 2’si çocuk 10 sivil öldürüldü. Yaralıların hastanelere götürülmesi, ambulanslara bindirilmesi keskin nişancıların açtığı ateşler nedeni ile engelleniyor. Ölen çocuklardan birisi Berkin Elvan’dan biraz daha küçüktü, daha 7 yaşındaki Baran’dı.

Gelişmelere müdahil olmak için bölgeye gitmeye çalışan halkın seçtiği vekilleri, temsilcileri, kaymakamlık ve valilik emirleri ile engellendi. Kontrol noktalarını geçmeleri durumunda taranmakla, vurulmakla tehdit edildi...

Bugün, Akdoğan’ın sürecin neden ve nasıl sona erdiğine ilişkin aleni itiraflarına rağmen, hâlâ sürecin PKK tarafından sonlandırıldığı lafını ağzında geveleyen entel-demokrat-muhalif-gazeteci-yazar ve bilimum sıfatları kendilerine yakıştıran boşboğazlar var.

“PKK benim adıma savaşma” diyen Kürtleri ayakta alkışlayan ama “Eyyy Erdoğan, ey Saray benim adıma savaşma” demeye cesaret edemeyen “devlet seviciler” var.

Gezi direnişinde “Provokasyonlara gelmeyin, evinize gidin, parkı boşaltın” diyenlerle bugün devlet terörüne karşı Yüksekova’dan Silopi’ye, Varto’dan Cizre’ye, Silvan’dan Doğubeyazıta vs.. hendek kazan panzerlerin sokaklarına girmesini engelleyen, kendisini savunan ve direnenlere “evinizde durun, provokasyonlara gelmeyin” diyenler arasında ne fark var kısaca hatırlatalım.

İlkinde, bu çağrıyı yapanlar iktidarın tepesindekilerdi. Arınç’tı, Erdoğan’dı ve şürekasıydı.

İkincisinde bu çağrıyı yapanlar ise; “devlet sevici”, milli hassasiyetlerinden nedense bir türlü sıyrılamamış entel-demokrat-muhalif-gazeteci-yazar vb.. sıfatları taşıdığı vehmine sahip lafazanlar.

Siz siz olun, savaş sürecinde “Gezi”nirken, ırkçı, milliyetçi, şöven savaş namlularının mermisi, tetikçisi olmayın, sonra pişman olursunuz.

Selahattin Şeref Işıldak

Bültene kayıt ol