Kaybetmeye mahkûm ve mecbursunuz

22.08.2015 - 08:21
Şeref Işıldak
Haberi paylaş

24 Temmuz’da saray emri ile geçici/gayr-ı meşru hükümet tarafından PKK’ye ve Kürt halkına yönelik başlatılan savaş, gerilla, asker, polis ve sivil canlar almaya devam ediyor.

Şu ana kadar, TİHV raporuna göre 2000’e yakın gözaltının ve 411 tutuklamanın yaşandığı, yaygın bir şekilde işkenceye maruz kaldıkları ve gerilla-asker-sivil-polis toplamda en az 175 kişinin öldüğü belirtiliyor, yaralıları saymıyorum bile. 14 ilde 100 bölgede Geçici Özel Güvenlik bölgesi ilan edilerek, bölge OHAL günlerine geri çevrildi. OHAL ilan edilen bu bölgelere haritadan bakınca, HDP’nin rekor oylar aldığı bölgeler olduğu dikkatlerden kaçmayacaktır.

Wan, Ağrı Diyadin, Diyarbakır, Silvan, Şırnak, Silopi, Cizre\ Yüksekova, Varto, Şemdinli, Lice, Hani, İdil...

Suruç’ta 32 kişinin katliam emrini vererek bu savaşın startını verdiler. 7 Haziran seçimleri öncesi illegal bir şekilde yürüttüğü seçim kampanyasında “bu bir kurtuluş savaşıdır” diyen sarayın meczubu, şimdi de alenen “'Aman çatışmalar dursun, eller tetikten çekilsin' diyenlere kulak asmayın” diyor.

Asker cenazesinde öfkesini haykıran aile yakınlarına, amcalara, babalara “provokatör” deme cüretine bile sahipler artık. Sadece AKP’nin basın yayın organına dönüşmüş olan Anadolu Ajansı ve TRT dışında cenaze törenlerine basın mensubu almayarak toplumu manipüle edebileceklerini zannedecek kadar zavallı durumdalar şimdi. Tıpkı, katledilen bir kadın gerillanın çıplak cesedinin görüntüsünü yayan kişi ve kişiler hakkında soruşturma başlatarak aklımızla dalga geçtikleri gibi. Dikkat edin, soruşturma özel harekâtçı katiller için değil, o insanlık dışı görüntüleri çeken-yayan kişiler için.

Kuzey Kürdistan’da sivil halkın taranması, gençlerin rastgele kör kurşunlarla katledilmesi, dağlarda başlatılan operasyonlarda ölen askerler ve polislerin ailelerinin cenaze törenlerindeki tepkileri, giderek AKP iktidarını ve daha çok da doğrudan Erdoğan’ı hedef almaya devam ediyor.

“Barış sürecini sürdürmek mümkün gözükmüyor” diyen saray meczubu, ağız değiştirerek "Barış sürecini buzdolabına kaldırdık" dedi. Barışı, canı istediğinde yeniden yemek için dolaptan çıkaracağı bir öğün yemek sanıyor. Ama evlatlarını kaybeden gerilla-asker ve polis aileleri için bu barış sürecinin anlamı hiç de onların düşündüğü gibi değil. Daha dün, sağlık bakanı, katıldığı bir asker cenazesinde halkın öfkesinden kendisini zor kurtarmış, belediye binasına kendisini zor atmış durumda. Silopi’den Ankara’ya, Erzurum’dan Bursa’ya birçok cenaze töreninde “Katil AKP, katil Erdoğan” sloganlarının atıldığı büyük bir öfke var.

Geçen süre zarfında deliler gibi anket sonuçlarını takip eden bu saray ve soytarıları, düşen oylarını, halkın kendilerine yönelik öfkelerini görüyorlardır herhalde. Tabii iktidar ve güç gözlerini tamamen kör edecek kadar kendilerini eblekleştirmediyse. Hâlâ başkanlık adını verdikleri sultanlık hayallerinin bir düş olarak kalacağını anlamak istemeseler de, savaştan oy devşirme planlarının da tutmadığı ortada artık.

Şimdi elleri yüzleri gencecik insanların taze kanlarına ve canlarına bulaşmış bu “ölü seviciler” öylece birbirlerine bakıyorlar.

Hâlâ farkına varmamış olmalılar ki, bu savaşın derinleşmesi sadece kendilerinin sonlarını hızlandıracaktır, girdap gibi içine çekildiği bir yok oluşa doğru koşar adım ilerleyeceklerdir.

11 Eylül 2001 New York’taki İkiz Kuleler'i hedef alan saldırılardan sonra dönemin ABD devlet başkanı, neoconların temsilcisi George W. Bush, “ya bizle teröre karşı savaşacaksınız ya da teröristlerden yana olacaksınız” diyerek tüm dünyaya seslenmiş ve “Teröre karşı savaşımız gerekirse yüz yıl sürecek” demişti.

Sarayın meczubu da, 14 yıllık bir rötarla, dünyaya değilse de muhtarlara seslenerek, “ya devletten yana, ya da terörden yana olacaksınız, teröre karşı savaşımız kıyamete kadar sürecek” diyerek hem ne kadar kötü bir taklitçi olduğunu hem de yaşanan gelişmeleri hiç ama hiç anlamadığını gösterdi. 

Milliyetçi-ırkçı söylemlerle, yapılması planlanan yeniden seçime yatırım amaçlı başlatılan bu savaş, bumerang gibi dönüp sarayı ve onun etrafında kenetlenmiş olan AKP’yi ve Ergenekon/Gladyo artıklarını vuracaktır. Bu, kendiliğinden olmayacaktır kuşkusuz. Bu süreci hızlandırmanın yolu, sarayın etrafında kenetlenmiş bu savaş koalisyonuna karşı, demokrasi ve barış talebi etrafında kenetlenerek kitlesel mitingler düzenlenmeye devam etmektir. Wan, İstanbul mitingleri gibi mitingler, eylemler tüm ülke sathına yayılmalıdır, Kuzey Kürdistan illerinde olduğu gibi batıda da barışın sesi daha da yükseltilmelidir.

Muhtarların reyisi, saray soytarıları, saray şebekleri ve onların dört ayaklı gastecileri, iktidara değil kaybetmeye mahkûm ve mecburdurlar.

Selahattin Şeref Işıldak

Bültene kayıt ol