Barış, Kürt halkının anayasal taleplerinin güvence altına alınması ile mümkündür

05.08.2015 - 11:29
Yıldız Önen
Haberi paylaş

Kuzey Kürdistan’da 50 bin kişi kimlikleri tanınmadığı, siyasette söz sahibi olmadıkları, kimlik ve siyaset haklarının anayasal güvence altında olmadığı bir Türkiye’de yaşamak için ölmedi. Binlerce genç kadın ve erkek 30 yıldır evlerinden, sevdiklerinden uzak dağlarda Kemalizm’in şovenist politikaları iktidarda olsun diye direnmiyorlar. Binlerce Kürt hapishanelerde, sürgünde Kürtler baskı altında yaşasınlar diye gün saymıyor.

1923’te emperyalistlerin imzaladığı Lozan antlaşması ile dörde bölünen Kürdistanlılar 90 yıl sonra kendi kimlikleri ile tanınmak, siyaset yapmak istiyorlar. Bu hak tanınmadan anayasal güvence altına alınmadan, bunun yapılacağına dair bir müzakere süreci başlatılmadan Türkiye’ye barış gelmeyecek.

O yüzden bu hakkı Kürtlerden alan ve vermeye yanaşmayan devlete ve hükümete çağrı yapmalıyız. “Bu hakkı istemeyin” demenin zamanı çoktan geçti. “Kürtler ayrı bir ulus-devlet istemesinler” diyenler iki hatayı birden yapıyor. Kürtler zaten ayrı bir devlet kurmak istemediklerini beyan etmiş bulunuyor. Kürtlerin Türkiye’de eşit yurttaşlar olarak yaşaması sağlanmadan, Kürtlere akıl vermek doğru bir yöntem değil.

Aksi takdirde iktidarda kim varsa siyasi dengelere göre istediğinde bombalarla Kürtleri katledecek, ses çıkarmak isteyebilecek olanları tutuklayacak, ve bizler de hep beraber sadece ama sadece PKK’ye seslenip “silahı bırak, barış yap” diyeceğiz. Ve bunun adı barışçıl br politika olacak!

Bu günün somut ilk adımı müzakere sürecinin yeniden başlatılmasıdır. Öcalan ile görüşmeler hemen başlamalı, Dolmabahçe’de açıklanan süreç işletilmelidir. Savaş ikliminin son bulması için giriş adımı bu olmak zorundadır.

Ezen ülkenin sosyalisti olmak

Ezen ülkenin sosyalisti olmak, özellikle bu ülkede ulusal bir sorun, ulusal ezilmişlik sorunu söz konusuysa, öncelikle ezen ülkenin milliyetçiliğine karşı çıkmayı zorunlu kılar. Sosyalist değilseniz sorun yok! Önce ezilen halka karşı çıkabilir, ezilen halka akıl verebilirsiniz.

Unutulmaması gereken, bu akıl verme esprisinin, berbat bir şovenizmi gizlemeyi her şeye rağmen başaramayacağıdır.

Kürt sorunu, ağır bir ulusal baskı demekir, bir halkın varlığının inkarından ve bu inkarın kurumsallaştırılmasından kaynaklı bir sorundur. Kürt sorunu, Kürtlerin baskı alına alınması sorunudur ve bu sorunun tek bir çözümü vardır. Kürt halkının nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşaması gerektiğini Türk devletine karşı savunmak. Kürt halkının özgür ve demokrati bir şekilde siyasal haklarına kavuşması için mücadele etmek.

Türk milliyetçiliği adındaki asimilasyon ve imhaya dayalı ideolojiyle hesaplaşmadan, bırakalım sosyalistliği, demokrat olmak bile mümkün değildir.

Yıldız Önen

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol