Paris’te katliam ve İslamofobi

07.01.2015 - 14:30
Şenol Karakaş
Haberi paylaş

Paris’te bir mizah dergisi olan Charlie Hebdo’ya yapılan saldırıda 12 kişi öldü, 10 kişi yaralandı. Şimdi dünyanın gündemine bu saldırı oturacak, bu katliam en merkezi yere yerleşecek.

Öncelikle, şunu söylemekte yarar var: sadece sivillere, gazetecilere değil, polise ve devlet görevlilerine yönelik silahlı saldırı, bomblaı eylem ya da suikastlardan hoşnut kalmak, bu tür eylemleri desteklemek mümkün değil. Sosyalizm mücadelesi can almak üzerine kurulu değil, milyonlarca insanın ve tüm canlı yaşamının sonunu getiren, bizzat kendisi bir can alma makinesi gibi çalışan bir sistemi aşağıdan kitle hareketleriyle tarihin çöplüğüne yollama mücadelesi. Suikastlar, bombalar, böyle bir eylem için gücünü toparlamaya çalışan büyük kitleler açısından kaos, korku ve bu eylemlere her zaman daha fazla şiddetle yanıt veren devlet terörünün basıncını yaşamak anlamına geliyor.

Özellikle sivillere yönelik saldırganlığın, kabaca hak arama mücadelesinde hiçbir yeri yok. Bu türden eylemler düpedüz katliamdır.

Paris’te gerçekleşen eylem de düpedüz katliamdır. 

Ama medyada esen hava, bu katliamın, bu türden deliliklere neden olan ırkçılığın, sadece Fransa’da değil tüm Avrupa’da hiddetleneceğini gösteriyor.

Evet! Bu, Fransa’nın 11 Eylül’ü!

George W. Bush’un ABD’nin 11 Eylül’üne nasıl tepki verdiğini hatırlarsak, Fransa’nın da benzer bir tepki vereceğinin kaçınılmaz olacağını söyleyebiliriz.

Bush, “İslamofaşizm” kavramını yumurtlamıştı.

Hollande’ın ne yumurtlayacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Türkiye’de nelerin olacağı da belli.

Türkiye’de hükümet, Fransa’ya başsağlığı dileyecek, hükümetin kemalist aleyhtarları ise “Neden bu tür eylemlerin hep Müslümanlar tarafından gerçekleştirildiğini” soracaklardır. Hükümet, Roboski’den bu yana “sıradanlaşan” ve hesabı sorulacak gibi görülmeyen nobranlığın ürünü olarak Türkiye'de olanları hiç hatırlamayacak, çıldırmış ulusalcılar ise Paris cinayetlerini hükümetin üzerine yıkmazsa iyidir!

Ne var ki, sorun, Türkiye’de nar gibi bölünmüş toplumsal ve siyasal dokunun aktörlerinin refleksleri değil. Sorun, Fransa işçi sınıfının, Avrupa işçi sınıfının ve Fransa ve Avrupa’da yaşayan Müslümanların mevcut demokratik haklarının ne ölçüde baskılanacağı.

Avrupa’da İslamofobi yükselişte. Almanya’da Pegida adındaki ırkçı örgütün temel derdi Müslümanlar. 

Fransa, peçeli kadınların haklarının kısıtlandığı bir ülke zaten. Geçtiğimiz aylarda bir operada sanatçılar ve opera ahalisi tarafından çarşaflı kadınlar binadan çıkmaya zorlanmıştı. Fransa ne yazık ki kitlesel bir faşist partiye sahip.

Bu türden ırkçı eğilimler güç kazanacak. Saldırıyı kimin üstlendiğinden bağımsız olarak, Fransa’da devlet ve ırkçılar, saldırının sorumlularını ilan ettiler bile. 

11 Eylül’den sonra, ABD’de sokakta Müslüman ve Arap sanılan insanlara saldırılar gerçekleşti. Ve yine 11 Eylül’den sonra, ABD, intikamını tüm Ortadoğu’yu kana bulayarak almaya çalıştı.

Bu türden korku ortamlarını pekiştirmeyi devlet yöneticileri çok iyi bilirler.

Avrupa’da korku ortamını geriletmek, bir yandan ırkçılığa karşı daha geçen hafta Almanya’da örneğini gördüğümüz mücadelelerin kitleselleşmesine bağlı. Almanya, geçtiğimiz hafta ırkçı Pegida’ya göz açtırmayan eylemlere sahne oldu. Fransa’da da aynı adımın atılabilmesi çok önemli.

11 Eylül’ü Ortadoğu’yu kana bulama gerekçesi hâline getirmek isteyen Bush ve ekibi, ilk yanıtı New York Sendikalar Birliği’nden almıştı. New York’ta işçiler, Bush’a “Benim adıma savaşma” diyerek, 11 Eylül saldırısının küresel bir savaş çılgınlığının vesilesi yapılmasına karşı çıkmıştı.

Benzer bir adımın Fransa’da da atılabilmesi ve 12 kişinin ölümünün acısını Fransa’da yaşayan göçmenlerden ve Müslümanlardan çıkartacak politik bir linç havasının hızla püskürtülmesi gerekiyor.

----

Türkiye’de ise televizyonlar, uzmanlar ve yorumcularla dolu. Barış Atay’ın doğum yapan çarşaflı bir kadınla ilgili attığı tweetin ardından başlayan tartışma, hükümdarlığını ilan edecektir. Birileri İslamofobik iddialarına güç katacak bir hadise olarak görürken, birileri, Türkiye gazetesinin yaptığı gibi “Peygamer Efendimiz’e hakaret eden dergiye saldırı” diyerek, saldırıyı haklı kılacak saçmalıkların peşinde koşacaktır.

Bu nedenle, Fransa’da gerçekleşen katliamın ilk elden sorumlusunun, emperyalist dış politikası ve göçmen ve Müslüman karşıtlarının nefes almasına izin veren iç politikası nedeniyle; ama en önemlisi derginin güvenliğini sağlayamayan vurdum duymazlığıyla Fransa’da hükümet ve devlet yöneticileri olduğunu unutmamamız lazım.

Unutmamamız gereken bir şey de, bir dinin bir bütün olarak bu türden katliamlara cevaz verdiğini iddia etmek, tüm dünyada o dine bağlı olan, o dine sempati duyan insanlara karşı bir nefret söyleminin yaygınlaştırmaktır. Bush’un Irak’ta 1 milyon kişiyi öldürmesi Hristiyanların, IŞİD katliamları Müslümanların sorunu değildir. Bunlar politik sorunlardır ve fobik yaklaşımlar politik sorunların üstünü örtmektedir.

Paris katliamı gibi katliamları engellemenin yolu çok açık: Ortadoğu’da demokratik bir dönüşümün gerçekleşmesi, böyle bir dönüşümün ilk şartı olan emperyalist işgallerin, bombardımanların sona ermesi.

Şenol Karakaş

[email protected]

 

Bültene kayıt ol