Seçimlerden sonra sol alternatif

13.06.2015 - 09:11
Özdeş Özbay
Haberi paylaş

Geçen hafta “seçimler ve devrim” başlıklı bir yazı yazmıştım. Sosyalistler için, toplumsal mücadelenin düşük olduğu dönemlerde toplumun genelini politize eden seçimlerin nasıl bir araç olarak kullanılması gerektiğini anlatmıştım. Seçimlerde Kürt özgürlük hareketi ve çeşitli muhalif grupların birlikteliği olan HDP’ye oy vermek, hemen arkasından ise baraj geçildiği takdirde artık daha umutlu olacak kitleleri sürekli bir politik mücadelenin öznesi yapmak için antikapitalist bir hareket inşa etmek gerektiğini söylemiştim.

Seçimler geçti. HDP büyük bir başarıya imza attı. Artık ekolojiden kadın mücadelesine, Ermenilerden Süryanilere hemen her toplumsal mesele ile ilgilenen, üstelik aktif olarak sokakta bu mücadeleleri vermiş olan 80 milletvekili var mecliste. Bu durum, sesi az duyulan birçok mücadelenin, artık hem mecliste hem medyada daha fazla duyulacağı anlamına geliyor. Ama unutmamak lazım, sonuçta mücadele mecliste değil, sokakta ve işyerlerinde veriliyor. Meclis sadece, bu mücadelelerin taleplerinin hak ve kazanım olarak tescillenip tescillenmediği bir yer o kadar.

HDP, Türkiye Kürdistanı dışında hemen her ilden oy almayı başardı. İstanbul’da ise faşist MHP’yi bile geçti. Bursa gibi muhafazakâr ve AKP’nin “kalesi” diye bilinen bir şehirde %6, Trabzon gibi milliyetçiliğin yüksek olduğu ve neredeyse hiç Kürdün yaşamadığı bir şehirde %1,5, CHP’nin “kalesi” İzmir’de ise %10,5 oy aldı. Peki, HDP’ye oy veren bu kitleler, seçimlerden sonra ne olacak?

HDP, kendisine oy veren Kürt seçmeni örgütleme, onlarla organik ilişki kurma kapasitesine sahip bir parti. Diğer seçmenle kurduğu ilişki ise daha dolaylı. Şu unutulmasın; LGBTİ hareketinden, feministlerden, Ermenilerden ve çeşitli halklardan milletvekili adayı gösterilmesi, bu hareketlerle ve bu hareketlerin etki edebildiği kitlelerle organik bir ilişkinin sonucu değil. Aksine, böyle bir ilişki kurmak istemesinin bir sonucu. Ancak HDP’nin bunu kurabilme ihtimali çok zayıf. Yani partiye üye olup, tüm karar mekanizmalarında eşit söz hakkına sahip olmaları pek kolay değil. Değil çünkü HDP, Öcalan’ın talimatı üzerine kurulan bir parti. Kürt özgürlük hareketinin Batı’dan destek bulmaya yönelik bir hamlesi. Seçimler açısından oldukça başarılı bir strateji. Türkiye’de milliyetçiliğin geriletilmesi ve 30 yıldır mücadele eden Kürt özgürlük hareketinin meşrulaşması açısından çok umut verici.

Fakat bizim hâlâ bundan fazlasına ihtiyacımız var. 30 yıldır mücadele sürdüren, devlet saldırdığında silahlı direnişe geçme kabiliyetine sahip, bugünlere binlerce insanının kahramanca direnişi ve hayatını vermesi ile gelen bir hareketten tamamen değişmesini ve Batı’nın beklentilerini karşılayan bir siyasi partiye dönüşmesini beklemek, hem haksızlık olur hem de gerçekçi değil.

Türkiye son 10 yılda birçok toplumsal mücadele dalgasına şahit oldu; savaş karşıtı hareket, küresel ısınma karşıtı hareket, nükleer karşıtı hareket, kadın mücadelesi, LGBTİ mücadelesi, kent savunmaları vb. Son dönemlerde buna Soma madenci katliamı ile başlayan iş cinayetleri mücadelesi ile Gebze, Kayseri, Bursa ve Eskişehir’de yaşanan fabrika işgalleri de katıldı. Bu hareketlerin öncülerinin oluşturacağı bir sol hareket ve aktivistler ağına öncelik olarak ihtiyaç var. Sonrasında ise somut bir program etrafında bir araya gelecek radikal bir sol seçeneğe ihtiyacımız var.

Kürt hareketinin gelip Batı’da bir sınıf hareketi inşa etmesini beklemek, hem gerçek dışıdır hem de sosyalistlerin kendi görevlerden kaçması anlamına gelir. Zaten benzer nedenlerle olsa gerek, HDP bileşini olan sosyalist partiler kendilerini feshederek HDP’de yer almıyorlar. Ancak onların büyük bir kısmı, bugün sadece HDP’yi büyütmeye çalışıyor. Oysa önümüzdeki dönemde sosyalistlerin önünde iki önemli görev duruyor. Birincisi, elbette Batı’da kitlesel bir sol alternatif yaratana kadar Kürt hareketine destek vermek ve HDP’yi büyütmek. Ama ikincisi de Kürt hareketini, Batı ile Kürdistan arasında çelişebilecek siyasi tercihler yapmaktan kurtaracak, Batı işçi sınıfı ve öğrencileri içerisinde örgütlenecek kitlesel antikapitalist ve enternasyonalist bir hareketin inşası. Bunun nasıl olacağının ise bir reçetesi yok ancak şimdiye kadar birçok kampanyada birlikte hareket ettiğimiz örgütsüz aktivistleri bir araya getirerek başlayabiliriz.

Özdeş Özbay

[email protected]

Bültene kayıt ol