Toprak, su, özgürlük!

19.04.2015 - 09:44
Mustafa Çolak
Haberi paylaş

Yunanistan’da halk, ekonomik kriz ve kemer sıkma politikalarının ötesinde, başka şeylere karşı da mücade ediyor son yıllarda, ki bunlardan bir tanesi doğanın talanına karşı mücadele.

Kanada merkezli bir altın şirketinin (İzmirliler tanır) yerli işbirlikçileriyle birlikte Halkidiki ve Trakya’dan siyanürle altın çıkarma girişimleri, uzun süredir devam etmekte...

Ancak yerli halklar, her iki bölgede de, kendilerine izin vermiyor; kitlesel eylemler yapıyor, yerel idarecilere uyguladıkları “basınç”la onları da –istemeye istemeye de olsa– altın şirketine karşı tavır almaya zorluyor.

Son yıllarda, bilhassa Halkidiki’de gerçekleşen kitlesel eylemler sırasında polisin “orantısız güç kullanımı” ve çatışmalar olmuş, evlerin avlularına kadar gaz bombaları atılmıştı. Aynı şekilde karşı-atak olarak, eylemciler de altın şirketinin araçlarını yakmıştı.

Halkın kararı kesindi: “Doğanın talanına karşı, toprak ve özgürlük için mücadele!” diyorlardı; “Ormanları, toprağımızı ve suyumuzu istiyoruz, ALTIN işlemeli tabutlar değil” diyorlardı.

Halkın bu kesin kararına saygı duydu ve omuz verdi SyRizA partisi de yıllarca. Milletvekilleri, en ön safta yer aldılar tüm bu mücadelelerde. Ve gel zaman git zaman iktidara yürüme ânı geldiğinde, Aleksis Çipras, bu konu hakkında tavrını koydu: Halkidiki ve Trakya’dan altın çıkarılmayacak!

Ve SyRizA iktidarının ilk günlerinde, yeni iktidar döneminde yapılan ilk eylemde altın şirketi çalışanları polisle birlikte göstericilere saldırdılar. (Burada Çipras’ın “dışarıdan”, “yama” olarak getirdiği ve Vatandaşı Koruma ve Asayişten Sorumlu Bakan Yardımcısı olarak başımıza diktiği eski DimAr milletvekili Yannis Panusis’in rolünü unutmamak lâzım.)

Daha bu saldırının tartışmaları bitmemişken, Perşembe günü, şirketin çalışanları, “Ekmeğimizle oynamayın”, “Kalkınmaya evet” sloganlarıyla Atina’da bir gösteri düzenlediler – ki gösteride 500 kişi var mıydı, tartışılır. Eyleme, kendileriyle dayanışmak adına –Yunanistan’da memorandumların en ateşli savunucusu– eski Sağlık Bakanı ve ND milletvekili faşist Adonis Georgiadis de katıldı.

Kanada merkezli şirketin Yunanistan’daki işbirlikçisi/ortağı olan Yorgos Bobolas’ın TV kanalı, eylemi kitlesel olarak değerlendiren haberler yaparken, o sokoğa çıkan “emekçilerin” hakkını savundu güya. Oysa durum hiç de öyle değil:

Halkidiki’den (ve aynı şekilde benim bölgem olan Trakya’dan da) altın çıkarılırsa, sahiller zehir saçacak, topraktan verim alınamayacak, ormanlar kuruyacak ve neticede bu iki bölgede yaşam yok olacak.

Günümüzde, termokrasinin/sıcaklığın ölçülmeye başladığı günden beri en sıcak yılı yaşadığımız günümüzde; önümüzdeki 30 yıl içerisinde yaşam tükeneceği için 150 Milyon insanın yerini-yurdunu terketmek zorunda kalacağı Dünya’mızda, bu suça ortak olmamız mümkün olamaz!

Bizler bu konuda kararlıyız: Çokuluslu şirketleri ve Yunanistan’daki Bobolas tarzı işbirlikçilerini kovup, doğanın nimetlerinden faydalanarak, huzur içinde, özgürlük içinde yaşamaya devam edeceğiz.

Halkidiki’de atılan bir slogan şöyleydi:

“Bizim burada şarkılarımız ve ‘suvlaki’lerimiz var / Bobolas’ın çırakları olmayacağız!”

Başbakan Çipras da sesimize bir an önce kulak verir, bu rezalete son verilmesi için düğmeye basarsa, seviniriz. Yoksa, kendisini de karşımıza almaktan çekinmeyeceğiz!..

Mustafa Çolak

[email protected]

Bültene kayıt ol