Barışı silaha dönüştürmek

09.03.2015 - 02:50
Ferhat Kentel
Haberi paylaş

Türkiye’de siyasal kültür yenmek ve yenilme üzere kendini yeniden ürettiği ve bu kısır döngüden –bu bir fıtrat meselesi olmamasına rağmen- bir  türlü çıkamadığımız için, barış bile yenmek ve yenilmek denklemi üzerine kuruldu.

Cumhurbaşkanı ve etrafındaki ilk çekirdekten medyaya doğru uzanan “evet efendimci” halkalar sürekli olarak  kendilerinin ne kadar barış yanlısı olduklarını, Öcalan dışında, Kürt tarafının ve onlara destek olanların ise sürekli olarak barışı nasıl da baltaladığını yazıp söylüyorlar.

Kürt tarafı içinde bölünmeler, sürtüşmeler bulmaya çalışıp, “barıştan memnun olmayan Türk solcuları” kategorisi yaratıp, buna inanan bir dil üredi bu “evet efendimci” tür arasında...

"Benim yârim neylerse güzel eyler” türküsünü hep bir ağızdan bağıra bağıra çığıran ve alınlarında “yeni Türkiye’nin yeni aydınları” sıfatı yazılı olanlardan ve milletvekilliğinde ikbal arayan, bunu gösterdiği bütün çabalarla ispat etmiş olan birisi, Demirtaş’ın Kuzey İrlanda’lı Sinn Fein partisinin lideri Gerry Adams gibi olamayacağını söylemiş...

Tabii efendim, peki, sen dediysen kesin doğrudur!

Öyle bir tür ki, içine doluşmuş olanlar barışı tek başlarına yaptıklarını zannediyorlar, HDP’ye tahammül edemiyorlar, HDP’ye ve Selahattin Demirtaş’a karşı her türlü yıpratma kampanyasını yürütüyorlar... Ve yarın seçimlerde HDP’yi meclis dışında bırakmayı becerirlerse, barış olacağını zannediyorlar...

Sağa sola etiketler yapıştırıp, kendi kendilerine “gene haklıyız!” demeye bayılıyorlar!

Bu tür içinde ayrıca düne kadar milliyetçiliklerinden kıl aldırmayanlar, başımıza barış havarisi kesildiler ve sağa sola barış dersi vermeye başladılar. Bir zamanlar Öcalan’a her türlü küfrü edenler Öcalancı oldular çıktılar.

Barışın kendisinden çok, atılan adımlar hakkında “kimler ne tavır sergilemişler?” avcılığı yapıyorlar. Yapılan her açıklamadan sonra “kimler sus pus?” diye etraflarına bakınıyorlar. Yakaladıkları zaman ezmek üzere!

Aslına bakılırsa, kendilerinden bile emin değiller. Habire kendilerinin ne kadar güzel göründüklerini ispatlayacak ayna arıyorlar.

Güvenlik paketine ideolojik payanda ve propaganda üretmek için, habire 6-8 Ekim’i öne çıkarıp, Cizre’de öldürülen çocuklarınkini ölümden saymayan “evet efendimci” bir tür bu...

Öte yandan, memleketimizde bunların karşısında, adeta “sıtmaya razı etmek için ölümü gösterme” fonksiyonunu icra eden bir tosun milliyetçi aktörümüz var.

Hatırlayalım, 1 Mart Pazar günü MHP lideri Bahçeli “dava arkadaşlarına” akıllara ziyan bir konuşma yaptı. Baştan aşağı süslü kelimeler, cümleler, belli ki kafiye yapmak, “şiirsel” olması için uğraşılmış, yerli yersiz mecazlar, benzetmeler... İki lafın birinde PKK ile AKP arasında bağ kurmalar... “Vatanı böldürtmeyiz!”... Hangi sebeple dediği anlaşılmayan “başka milli marş besteletmeyiz” gibi cevherler....

Yani Bahçeli efendi, “Asla ve asla barış istemezük! İlle de savaş; savaş isterim!” rolünü o kadar net oynuyor ki, yukarıda sözünü ettiğim tür de kendini barışçı zannediyor ve ilan ediyor.

Bütün bu efendiler, “barış mı demokrasi mi?” ikilemi kurup, sadece ve üstelik kendilerinden menkul bir barış isteyerek tehlike üretiyorlar. Bahçeli’ye cevaben, güvenlikçi dile sarıldıkları ölçüde, barışı demokrasisiz bırakırlarsa gerçek barış daha uzun zaman rüyamız olacak ancak.

Son olarak naçizane bir öneride bulunayım:

Madem bu kadar barış istiyorsunuz, barışı silah olarak kullanmayı bırakın; ufak bir-iki adım atın: Meclis milli iradenin, milletin egemenliğinin vs. yansıdığı bir yer ise, barajı düşürün, HDP’ye de savaş açmayı bırakın; Meclis’te barışı sürekli kılın, kurumsallaştırın. Ya da, ek olarak, esas muhatabınız gibi gördüğünüz Öcalan’ı da serbest bırakın, hapishanede görüşeceğiniz bir adam yerine Meclis’te olan birisiyle görüşmüş olursunuz...

Tabii onun hapiste olması özellikle işinize gelmiyorsa...

Ferhat Kentel

[email protected]

(BasNews)

Bültene kayıt ol