Bir muharebe kaybedilmiş olabilir, savaş henüz değil!

01.03.2015 - 03:14
Mustafa Çolak
Haberi paylaş

Şuradan başlamak gerek: SyRizA seçimleri niçin kazandı?

Cevap: 1) Anamuhalefette olduğu dönemde halk için en önemli konularda (ERT olayı, Skuries’te doğanın talanına karşı mücadele, Ekonomi Bakanlığı’nda temizlikçi kadınlarla dayanışma, göçmenler vs) dik durduğu için; 2) Hiç de devrimci olmayan, aksine “masum” öneriler içeren (İnsanî krizin durdurulması, asgari ücretin 751 Euro’ya çıkarılması, memorandumların iptali, borcun “kırpılması”, adil vergi sistemi ve büyük sermayenin vergilendirilmesi, ücret ve emekli maaşlarının artırılması, yolsuzlukla mücadele vs) programı sebebiyle.

Ve ilk bir ayda, bu vaatlerin bir kısmı gerçekleşiyor olmakla birlikte, bazı yerlerde hükûmet, halk arasında popüler olan tâbirle “takla” attı.

İlk “takla” Cumhurbaşkanı seçiminde gerçekleşti: Başbakan Aleksis Çipras, yakın çevresindekilerle birlikte kimseye danışmadan, SyRizA tabanının asla kabûl etmeyeceği eski ND milletvekilli ve Aleksis Grigoropulos öldürüldüğünde İçişleri Bakanı olan Prokopis Pavlopulos’u CB adayı gösterdi ve seçtirdi.

(Burada vurgulamadan geçemeyeceğim: 149 SyRizA milletvekilinden sadece Enternasyonalist İşçi Solu – DEA üyesi ve Selânik 1. Bölge Milletvekili İoanna Gaitani, “Benim vicdanım ve ilkelerim böyle bir kişiye oy vermeme izin vermiyor” diyerek Pavlopulos’a oy vermedi.)

İkinci ve en tehlikeli “takla” Eurogroup görüşmeleri sonrasında geldi: Memorandumlar iptal edilmeyip, son yardım diliminin de alınması için dört aylığına uzatıldı – ki SyRizA AP Milletvekili ve Yunanistan’da direnişin sembollerinden 93 yaşındaki Manolis Glezos “Eti balık olarak vaftiz ettik” diyerek hükûmete sert eleştiride bulundu ve SyRizA için oy istediğinden dolayı halktan özür diledi.

Bu noktada –eğri oturup doğru konuşmak gerekirse– halkta bir “yenilgi” psikolojisi oluştu. Özellikle Maliye Bakanı Yanis Varufakis’in Jereoen Dijsselbloem’a “ayar” vermesi ve “Memorandumlar bitmiştir” demesinden sonra oluşan “olumlu” hava, yerini “moral kaybı”na bıraktı.

Ama ben karamsar değilim: Şu anda, sadece bir muharebe kaybedildi; savaş değil. Savaş devam ediyor...

Eurogroup’tan çıkan kararların arasında olumlu ve gözden kaçmaması gereken noktalar da var: KDV’nin düşürülmesi, vergi kaçakçılığıyla mücadele, adil vergi sistemi ve büyük sermayenin vergilendirilmesi, kamusal harcalamaların kontrolü, sosyal sigortalarda reform, bakanlıkların 16’dan 10’a düşürülmesi, kalkınmaya yönelik çalışmalar...

Ama bunlar, her ne kadar “sol reformist” bir iktidar dışında, sağ bir iktidarın elde edemeyeceği kazanımlar olsa da, yetmez.

Dediğim gibi, şimdi, savaşın kaybedilmemesi için, başta SyRizA üst kademesi olmak üzere, herkesin kendine bir çeki-düzen vermesi lâzım.

Aleksis Çipras’ın partinin tabanına ve halkın taleplerine aldırmadan “stalinvarî” şekilde hareket ederek kararlar alması, hem solu hem de ülkeyi yokuşa sürüklemekten başka hiçbir şey yapmaz.

Aynı şekilde, SyRizA içerisindeki “başkancı” kesimin de “Başkan ne eylerse güzel eyler” anlayışını terk edip, olaylara ilke ve gelenek açısından eleştirel yaklaşmalarının vakti geldi de geçiyor.

SyRizA’nın bu işi başarması, Yunanistan işçi sınıfı ve tüm Avrupa halkları için şart.

Şart, çünkü, Troçki’nin dediği ve tarihin de bize öğrettiği gibi, bu tarz “devrimler” yenildikten sonra, yerine “ılımlı” sosyal demokrat veya liberal demokrat yönetimler gelmiyor.

Ne geldiğini hepimiz çok iyi biliyoruz.

Nazizm yılanı, Koridallo hapishanesinden zehrini tüm ülkeye akıtmak için fırsat kolluyor.

Mustafa Çolak

[email protected]

Bültene kayıt ol