1934: Asturia madencileri faşistlere karşı direnişte

06.10.2015 - 09:02
Haberi paylaş

İspanya’nın kuzey batısında bulunan Asturia’da ülkenin en zengin kömür madenleri bulunur. Pankartlarda ya da köyün duvarlarında, bu kömür madenlerinde çalışan işçilerin mücadelesini sembolize eden üç tarih yazılıdır: 1934, 1962 ve 2012.

1934’de İspanya işçi sınıfı, İspanya’da ve Avrupa’nın diğer yerlerinde yükselen faşizm tehlikesinin farkındaydı.

Anaakım sağ parti olan Katolik CEDA’nın (Sağcı Gruplar Konfederasyonu) parlamento yoluyla otoriter bir rejim kuracağına inanıyorlardı. Avusturya ve Almanya’da olan buydu.

1934 Ekim ayının başında CEDA hükümete girdiğinde devrimci bir genel grev çağrısı yapıldı. Grev, bütün Asturia’yı kapsayan bir ayaklanmaya dönüştü.

Madenciler bu hareketin merkezinde yer alıyordu. Çünkü mücadele geleneğine sahiplerdi, madencilik sektöründe kriz vardı ve bütün işçiler İşçi İttifakı’nda bir araya gelmeyi başarmıştı.

Bu tür ittifaklar bütün İspanya’da kurulmuştu. Fakat sadece Asturias’daki ittifak hem güçlü anarşist sendika CNT’yi, hem sosyalist UGT’yi ve hem de komünistleri ve devrimci sosyalistleri kapsıyordu.

Madenciler diğer işçilerle birlikte bölgenin yönetimini ele geçirdiler. Milisleri, ulaşımı, gıda dağıtımını ve devrimci adaleti organize ettiler.

Sendikalardan ve işçi partilerinden seçilen delegelerden oluşan devrimci bir komite bölgenin artık sosyalist bir cumhuriyet olduğunu ilan etti.

Madenciler dağların arasındaki vadilerde ve bölgenin başkenti olan Oviedo’da askerlere karşı direnmeyi başardılar ancak sonunda yenildiler. Francisco Franco’nun liderliğindeki Afrika Ordusu özellikle köylerde terör estirdi.

İki bin işçi öldürüldü, çok sayıda işçi tutuklandı ve işkence gördü. Madencilerin eşleri dövüldü ve tecavüze uğradı. Fakat Asturia işçilerinin deneyimi bütün İspanya’ya ilham kaynağı oldu.

Temmuz 1936’daki ayaklanma sırasında Asturia işçilerinin sloganları sokakları dolduran işçilerin attığı sloganlarda yankılandı: U.H.P! (Proletaryanın Kardeşleri, Birleşin!).

Asturia’nın madencileri bir kez daha mücadelenin ön safındaydı. Ancak yeterli ve donanımlı silahları olmayan Asturia işçi sınıfı, Ekim 1937’de faşistler tarafından ezilmeden önce sadece 15 ay direnebilmeyi başardı.

Madenlerin bulunduğu vadiler bir kez daha kanla kaplandı. Fakat o zaman bile madenciler mücadele etmeyi bırakmadı. Çoğu dağlara sığındı ve gerilla savaşına katıldı.

Franco’nun zaferinin ardından bütün sendikalar ve işçi örgütleri yasaklandı. İşçi sınıfı aktivistleri idam edildi, tutuklandı ve çalışma kamplarına gönderildi. Rejimin amacı militan işçi hareketinin bütün öncü unsurlarını yok etmekti.

Fakat 1950’lerin sonuna doğru fabrikalara ve madenlere yeni bir işçi kuşağı girdi. Günümüzde sadece 4,000 madencinin çalıştığı Asturias’da 1958’de 52,000 madenci çalışıyordu.

1960’lar ardı ardına, hem çalışma koşullarının düzeltilmesini hem de demokrasinin genişletilmesini talep eden işçi mücadelelerine ve grevlere sahne oldu.

Bu mücadelenin de merkezinde yer alan Asturias madencileri 1962’de diktatörlüğe karşı büyük bir grev örgütlediler.

İşten atılan madenciler

Grev, 7 Nisan 1962’de yedi madencinin işten atılması üzerine başladı ve kısa sürede diğer madenlere de yayıldı. Talepler arasında devletin ücret dayatmasına son verilmesi de vardı.

Rejimin bu greve yanıtı kitlesel tutuklamalar, dayak ve işkence oldu. Grevciler bulundukları yerden ayrılmaya ve başka yerlerde yaşamaya zorlandı. Madencilerin mücadelesi ülkenin her yerine yayıldı ve sonraki haftalarda tüm İspanya’da 500,000 işçi devlet tarafından dayatılan ücretlere karşı greve çıktı.

İspanya hükümeti sıkıyönetim ilan etti ancak madenciler direndi. 24 Mayıs’ta hükümet madencilerin taleplerini kabul etti. 5 ve 6 Haziran’da grevler ücret artışıyla sona erdi.

Madencilerin mücadelesi Franco rejimi döneminde başarıya ulaşan ilk kitlesel işçi mücadelesi oldu. Bu grevlerden, doğrudan işçiler tarafından seçilen işçi komisyonları doğdu.

1962: faşistlere karşı grev yapmak

1962 grevini örgütlemek zordu çünkü diktatör Franco rejimi her tür protestoyu bastırmakla ünlüydü. Kilit nokta grevin diğer madenlere yayılması oldu. 16 Nisan’da gev Turon ve Nalon Vadisi’ne yayıldı. Bu noktada artık 60,000 madenci grevdeydi. İşçilerin sloganı şöyleydi: “Genel ücret artışı ve yoldaşlarımızla dayanışma”. Grev sekiz hafta içinde 24 bölgeye yayıldı.

Bu grev diktatörlüğe karşı harekete güç, cesaret ve umut verdi ve faşismin İspanya’da yenilebileceğini gösterdi.

Kemer sıkma politikalarına karşı zafer mümkün

Artık İspanya’da Franco diktatörlüğü yok ancak madencilerin mücadelesi hala devam ediyor. Son tasarruf paketi, İspanya’da kömür madenciliğinin sonu anlamına geliyor.

Bu pakete karşı verilen mücadelenin içinde madenlerin işgali, barikatların kurulması ve polise havai fişek ve mancınıkla karşılık verilmesi de var. Kullanılan taktikler 1934 ve 1962’deki mücadeleyi anımsatıyor.

Hiç şüphe yok ki madencilerin mücadelesi başka yerlerde kemer sıkma politikalarına karşı mücadele edenlere ilham kaynağı oluyor. Eğer hükümet bu mücadelenin sadece küçük bir işçi grubundan ibaret olduğunu sanıyorsa çok yanılıyor.

Madenciler, yaşam standartlarına ve çalışma koşullarına yönelik saldırılar karşısında büyük öfke duyan milyonların sembolü haline geldi.

Bir diğer önemli nokta da şu ki sendikanın çelişkili pozisyonu artık çok net bir şekilde görülüyor. Radikal sol ve yerli hareket içindeki bir çok insan sendikaların devletin bir parçası olduğunu düşünüyor.

En büyük sendikalar olan sosyalist UGT ve eski komünist CCOO’nun liderliği dünyanın başka yerlerindeki sendikaların liderlikleri kadar bürokratik ve uzlaşmacı.

Ancak İspanya’da madenciler sendikaların büyük bir bölümünü oluşturuyor ve onlar da tıpkı Yunanistan’daki işçilerin yaptığı gibi sendikaları mücadele etmeye zorlayacaklardır.

1934 ve 1962’de olduğu gibi bugün de dayanışma çok önemli. Madencilerin zaferi hem İspanya hükümetine hem de bütün Avrupa’yı kasıp kavuran kemer sıkma politikarına verilmiş en iyi yanıt olacaktır.

Andy Durgan, (DSİP'in İspanya’daki kardeş örgütü En Lucha’nın üyesi)

Bültene kayıt ol