26 Şubat 1991: ABD ordusu “Ölüm Otoyolu”nda binlerce sivili öldürdü

26.02.2015 - 03:08
Haberi paylaş

Ölüm Otoyolu (Highway of Death) 2. Körfez Savaşı esnasında, 26 Şubat'ı 27'sine bağlayan gece boyunca bombalanan Kuveyt-Basra karayoluna verilen isimdir. Bu karayolu batılı haber ajanslarınca Highway 80 adıyla anılıyordu. Karayolu Kuveyt City'den Abdali (Kuveyt) ve Safwan (Irak) şehirlerine uzanıyordu. Oradan da Basra şehrine doğru ilerliyor ve orada son buluyordu.

Karayolu 1990'lı yıllarda onarıldı. ABD ve İngiliz birlikleri 2003 yılında Irak'ı işgal ettiklerinde yine bu karayolunu kullandılar.

26 Şubat 1991'i 27'sine bağlayan gecede, karayolunda Kuveyt'ten çekilmekte olan Irak askerleri bulunduğu gibi, savaştan kaçmaya çalışan çok sayıda Iraklı ve Filistinli sivil de bulunuyordu. İşgalci ABD ordusu karayolunu çok ağır bir bombardımana tabi tuttu. Binlerce araç içindeki insanlarla birlikte parçalandı, yanıp kül oldu.

İnsan hakları örgütleri ve gözlemcileri tarafından insanlığa karşı işlenen suçlar kategorisine sokulan bu katliamın ilk fotoğrafları, ancak aradan bir ay geçtikten sonra çekilebildi. Taşıt enkazlarının içinde hâlâ kömürleşmiş insan cesetleri görülebiliyordu. Taşıtların durumundan yolun tıkalı olduğu ve ABD ordusunun öylece duran araçları bombaladığı açıkça anlaşılıyordu.

ABD'nın Irak'ı işgal ordusu komutanı General Norman Schwartzkopf ise dört yıl sonra şunları söylüyordu:

"Kuveyt'in kuzeyindeki karayolunu bombalamamızın ilk nedeni, bu yolda bir sürü savaş aracı bulunmasıydı. Komutanlarıma Irak'a ait savaş araçlarının görüldükleri yerde derhal imha edilmeleri emrini vermiştim.

İkinci nedense, sınırı geçerek Irak'a dönmeye çalışan bu insanlar sanıldığı gibi masum değildi. Bunlar, Kuveyt City'yi yakıp yıkan tecavüzcüler, katiller ve haydutlardı. Biz onları yakalamadan önce sınırı geçip Irak'a sığınmak istiyorlardı."

ABD'nin savaşı haklı çıkarmak için kullanmayı pek sevdiği Iraklıların Kuveyt'te zulüm yaptıkları argümanı bile Ölüm Otoyolu katliamının bir savaş suçu olarak görülmesini engelleyemez, çünkü Cenevre Konvansiyonu'nun 3. Maddesi şunları söylemektedir:

"Silahlarını bırakmış olan silahlı kuvvetler mensupları ile hastalık, yaralanma, gözaltı veya başka herhangi bir nedenle savaş dışı olmuş kişiler dahil çatışmalarda aktif olarak yer almayan kişilere her koşulda insani biçimde davranılacak, bu kişilere ırk, renk, din veya inanç, cinsiyet, doğum veya varlıklılık durumu veya benzer başka ölçütlere göre herhangi bir ayrımcılık yapılmayacaktır.

Bu amaca yönelik ve yukarıda sözü edilen kişilerle ilgili olarak, aşağıda belirtilen fiiller hangi durumda, yerde ve koşullarda olursa olsun yasaktır ve yasak olmayı sürdürecektir:

(a) yaşama ve kişiye yönelik şiddet, özellikle her tür cinayet, uzuv kesme, zalimce muamele ve işkence;

(b) rehin alma;

(c) kişisel onura yönelik saldırılar; özellikle aşağılayıcı ve küçük düşürücü muamele;

(d) doğal mahkeme tarafından daha önceden açıklanmış yargı kararı olmaksızın, uygar halkların vazgeçilmez saydıkları yargı güvenceleri sağlanmaksızın hüküm verme ve infazda bulunma."

Dolayısıyla Ölüm Karayolu katliamı emrini veren, dolaysız ve dolaylı katılımcısı bulunan kişilerin savaş suçlusu olarak yargılanması gerekir.

(Fotoğraf: Ölüm Otoyolu'nun katliamdan sonra havadan çekilmiş bir görüntüsü. Yanmış ve tahrip edilmiş çok sayıda sivil araç kolaylıkla görülüyor.)

Bültene kayıt ol