10 Ekim 2015: Ankara katliamında 100'den fazla barışsever öldü

10.10.2017 - 07:52
Haberi paylaş

10 Ekim'de emek ve meslek örgütlerinin çağrısıyla Ankara'da gerçekleştirilen barış mitinginde, iki intihar bombacısının saldırısı sonucunda en az 102 barışsever öldü. Polis yerde yatan yaralılara gaz bombasıyla saldırdı. Başbakan Davutoğlu, intihar bombacılarını bildiklerini, ancak demokrasi gereği suç işlemeden yakalayamadıklarını söyledi.

KESK, DİSK, TMMOB ve TTB tarafından çağrısı yapılan "Emek, Barış, Demokrasi" mitingine katılmak için binlerce kişi Ankara'da tren garının önünde bir araya geldi. Kortejlerin düzenlenmeye başlandığı esnada, saat 10:04'te üç saniye arayla patlayan iki bomba, garın önündeki meydanı kana buladı. Bazı kaynaklar, ilk ikisi kadar güçlü olmayan bir üçüncü bombanın daha patladığını öne sürdü.

Patlamanın hemen ardından yerde kıvranan yaralılara polis cop ve gazla saldırdı. Gaz, yaralılara ilk yardım yapmaya çalışan sağlıkçıları da etkiledi. Mülkiye müfettişlerinin polisi aklayan raporlarına rağmen, bir hekimin "Polisin gaz sıkması nedeniyle, hayati müdahalede bulunduğun hastayı bırakmak zorunda kaldım. Gazın yoğun olmadığı alanda bir süre bekledim, döndüğümde hasta ölmüştü” demesi, durumun vehametini ortaya koyuyordu. Yine polisin yolları kapaması nedeniyle ambulanslar bölgeye ulaşamadı. Ölü ve yaralı yakınları, polislerin aşağılama ve alaylarına maruz kaldılar. Avukatlar bölgeden uzaklaştırılarak, delillere ulaşmaları engellendi.

AKP'liler neler demişti?

Patlamanın hemen ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan "bütün terör eylemlerini" kınadığını belirterek katliamı sulandırmaya başladı. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, katliamın HDP'yi "mağdur duruma düşmek" için yapılan bir "provokatif eylem" olduğunu söylerken, Başbakan Ahmet Davutoğlu patlamanın sorumluluğunu IŞİD'den Gülen Cemaati'ne kadar uzanan bir dizi örgüte yükleyerek, "kokteyl terör" kavramını ortaya attı. İçişleri Bakanı Selami Altınok, kendisine yöneltilen bir soru üzerine katliamda "güvenlik zafiyeti olmadığını" öne sürdü ve istifa etmeyeceğini söyledi. Adalet Bakanı Kenan İpek, bu diyalogu gülümseyerek izledi.

Başbakan Davutoğlu ise yaptığı bir konuşmada "Türkiye’de intihar eylemi yapabilecek kişilerin belli bir listesi dahi var. Takip ediyorsunuz ama bu eylemi gerçekleştirme noktasına kadar şey yaptığınızda başka bir protestoyla karşılaşıyorsunuz. Rutin dışına çıktığınızda, demokratik hukuk devletinde bunun da bir sınırı var. Tutup sebepsiz yere birini tutamazsınız" diyerek, tarihi bir çifte standarta imza attı. Davutoğlu, bir barış mitingini bombalama ihtimali olan intihar saldırganının masumiyet karinesi nedeniyle gözaltına alınamayacağını söylerken, sosyal medyada yapılan bazı yorumlar ve atılan tweetler nedeniyle onlarca kişi gözaltına alınabiliyordu.

"İstihbarat yok" yalanı

İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü, kendilerine saldırıyla ilgili bir istihbaratın ulaşmadığını öne sürdüler. Ancak Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, patlamanın gerçekleştiği sabah, aralarında Suruç bombacısı Abdurrahman Alagöz'ün ağabeyi Yunus Emre Alagöz’ün de bulunduğu 3 kişinin eylem hazırlığında olabileceği yönünde istihbarat yazısını ilgili birimlere gönderdiği ortaya çıktı. Üstelik Emniyet, 31 Temmuz günü potansiyel eylem hedeflerine ilişkin yazısında “başta Ankara” ifadesi yer alıyordu. 

13 Ekim'de Türkiye ile İzlanda milli takımları arasında Konya'da oynanan Avrupa Futbol Şampiyonası grup elemeleri maçı öncesinde, Ankara’daki patlamada hayatını kaybedenler için yapılan saygı duruşunda tribünlerden "Ya Allah Bismillah Allahuekber" ve "Şehitler ölmez, vatan bölünmez" sloganları eşliğinde ıslık ve yuhalama sesleri yükseldi. Başbakan Davutoğlu, maçtan sonra sevincini "Konya mübarek bir yerdir" diye ifade etti.

İlerleyen dönemde IŞİD'e yönelik yapılan operasyonlarda, katliamla ilgili olabileceği düşünülen çeşitli kimseler yakalandı. Ancak katliam bu güne kadar tam olarak aydınlatılamadı. Bu katliamdan sonra, bir daha büyük çaplı bir barış mitingi yapılamadı. Hükümet, muhaliflerin düzenleyeceği miting ve etkinlikleri güvenlik gerekçesiyle yasakladı. Şiddet ve çatışma ortamı giderek güçlendi. Katliamın birinci yılında yapılması planlanan anmalar dahi yasaklandı, bazı illerde sokağa çıkarak anma yapmaya çalışanlar dövülerek gözaltına alındı.

Bültene kayıt ol