1 Eylül 1939: İkinci Dünya Savaşı başladı - Dünya Barış Günü

01.09.2017 - 09:33
Haberi paylaş

Kapitalizm var olduğu sürece yaşanmaya devam edilecek olan savaşların en kanlısı ve yıkıcısı, bundan tam 78 yıl önce bugün başladı. İkinci Dünya Savaşı'nın kurban sayısı, Birinci Dünya Savaşı'nın korkunç sonuçlarını bile gölgede bırakıyor. Tahminlere göre savaş altmış milyon insanın canına mal oldu, bunların 20 milyonu asker, kırk milyonu da sivillerden oluşuyordu.

Çok sayıda sivil hastalık, açlık, katliam, bombalı saldırı ve soykırım nedeniyle öldü. Artık var olmayan Sovyetler Birliği'nde 27 milyon insan, yani savaşın bütün kurbanlarının neredeyse yarısı hayatını kaybetti. Öldürülenlerin %85'i "Müttefik Devletler" (büyük oranda SSCB ve Çin), %15'i de "Mihver Devletleri" Nazi Almanyası, Faşist İtalya ve Japonya vatandaşıydı. Bir tahmine göre 12 milyon sivil Nazilerin toplama kamplarında, 1,5 milyon sivil de hava saldırılarında öldü. 7 milyon kişi Avrupa'da başka nedenlerden ötürü, 7,5 milyon Çinli de Japon emperyalizminin eliyle hayatını kaybetti.

İkinci Dünya Savaşı'nın nedenleri, kapitalizmin ve emperyalizmin Birinci Dünya Savaşı'na neden olan köklü çelişkilerinde yatıyordu. Lenin "kapitalizm savaş demektir" demiş ve Birinci Dünya Savaşı'nın sosyalist bir devrimle sonuçlanmaması halinde ikinci, üçüncü dünya savaşlarının da yaşanacağını söylemişti.

Birinci Dünya Savaşı'ndan mağlup çıkan Almanya ve İtalya, büyük toprak ve sömürge kayıplarına uğramışlardı. Bu ülkeler 1920'li yılların başlarından itibaren büyük ekonomik ve siyasi krizlere girdiler; ancak her iki ülkede de devrimci bir partinin önderliği olmadığı için işçi sınıfı verdiği mücadelede yenildi, krizden beslenen faşistler her iki ülkede de iktidara geldiler.

Troçki, yeniden yükselmeye başlayacak olan bir Alman emperyalizminin, sömürge ve hammadde peşinde koşmaya başlamasıyla birlikte yeni bir dünya savaşının patlak vereceğini söylemişti. Bunun gerçekleşmemesi için Hitler'in durdurulması gerekiyordu. İşçi sınıfına yönelik tehlike çok büyüktü, sadece Alman işçileri değil, bütün dünya işçileri tehdit altındaydı. Bu yüzden bir "işçi devleti"nin Almanya'ya müdahale etmesi bile gerekebilirdi.

Ancak Rusya'daki işçi devleti, Lenin ve Troçki'nin işçi demokrasisinden Stalin'in bürokratik diktatörlüğüne dönüşmüştü. Dünya devrimi düşüncesi Stalin'in önderliğindeki bürokrasi tarafından "tek ülkede sosyalizm" haline getirilmişti. Bürokrasi, Hitler'e karşı koymak yerine diğer emperyalist devletlerle ittifak arayışına girmiş, Nazi rejimiyle de gizli görüşmeler yapmaya başlamıştı.

Nazi Almanyasıyla SSCB arasında 23 Ağustos 1939'da imzalanan dostluk anlaşması, Avrupa'nın paylaşımını öngörüyordu. Naziler bu anlaşmaya dayanarak bir hafta sonra 1 Eylül 1939'da Polonya'yı işgal ettiler. Böylece İkinci Dünya Savaşı, altı yıllık bir süre için dünya halklarına kan, ölüm ve gözyaşı getirdi.

İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesi de büyük bir felaketle gerçekleşti. Amerika Birleşik Devletleri, 1945'de Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine attığı atom bombalarıyla yüz binlerce insanı birkaç gün zarfında öldürünce, Japonya kayıtsız şartsız teslim oldu. Bu, İkinci Dünya Savaşı'nın sonu oldu.

Lenin'in de belirttiği gibi, kapitalizmin kendi iç çelişkileri, daima bir savaş tehlikesini ortaya çıkartıyor. Kapitalizm var olduğu sürece savaşlar da var olacak. Bu yüzden tutarlı barışseverler, (sadece Türkiye'de 1 Eylül'de kutlanan) Dünya Barış Günü'nü kutlarken, birlikte kapitalizme karşı da mücadele ediyorlar.

Bültene kayıt ol