1 Ağustos 1936: Berlin “Nazi” Olimpiyatları’nda ırkçılık ağır bir darbe yedi

01.08.2017 - 08:24
Haberi paylaş

1930'lu yıllarda Nazilerin spor imajı "Aryan" ırksal üstünlüğü ve fiziksel yeteneği efsanesini geliştirmeye hizmet ediyordu. Alman sanatçılar heykellerde ve diğer çalışmalarda atletlerin çok gelişmiş kaslarını, kahramanca güçlerini ve Aryan yüz özelliklerini açıkça belirterek idealize ediyorlardı. Bu imaj, Nazi rejiminin "her Alman asker doğar" düşüncesi temelinde militarizme verdiği önemi de yansıtıyordu.

Üç yıl sonra patlak verecek olan II. Dünya Savaşı'nın hazırlıkları süratle ilerliyordu. Çekoslavakya, Almanya ile olan sınırını yığınaklarla sağlamlaştırırken, Avusturya imzaladığı 1919 anlaşmasına rağmen zorunlu askerliğe dönüyor, İtalya, Habeşistan'la olan anlaşmasını çiğneyerek, ülkeyi kendine katıyordu. Belçika'da faşistler parlamentoya seçilirken, Fransa'da solcular iktidara taşınıyordu. Fransız Frank'ı ve ardından İtalyan Liret'i değer kaybediyor, İngiliz Kralı VIII. Edwards "sevdiği kadın uğruna" tahtından vazgeçiyordu. Almanya ve İtalya, İspanya'da iktidarı alan faşistleri desteklerken diğer batılı devletleri bunu görmezden gelmeyi tercih ediyorlardı.

Almanya'da iktidarda bulunan Naziler, Aryan ırkının üstünlüğü iddialarını ispat etmek için hiçbir fırsatı kaçırmıyorlardı. 1 Ağustos 1936 tarihinde Berlin'de açılışı yapılan yaz olimpiyatlarının anlamı bu yüzden çok büyüktü. Naziler bütün dünyanın gözünün üzerlerinde olacağını çok iyi biliyor, bu yüzden herhangi bir aksaklık olmaması için gereken her türlü tedbiri alıyorlardı.

Hatta dünyanın tepkisini çekmemek için Yahudiler üzerinde uyguladıkları baskıları bile bir miktar gevşetmişlerdi. O yıllarda Yahudilerin ölüm kamplarına gönderilmesine henüz başlanmamıştı, ancak aslında tüm Almanya bir ölüm kampıydı. Yahudilerin yaşamlarında büyük kısıtlamalar vardı, işe, okula gitmeleri yasaklanmıştı, günde ancak 1 saat alışveriş yapabiliyorlardı, kısacası insanca yaşamak hakları ellerinden alınmıştı. Berlin Olimpiyatları nedeniyle Naziler tepki çekmemek için bu baskıları bile az da olsa hafifletmişlerdi.

Bu ana kadar Naziler için işler yolunda gidiyordu. Şubat ayında Almanya 4. Kış Olimpiyatları'na ev sahipliği yapmış ve Norveç'in ardından ikinci olmuştu. Mart ayında Almanlar direnişle karşılaşmadan Rheinland'ı işgal etmişlerdi. Haziran'da New York Yankee Stadyumu'nda Nazi Max Schmeling 12 rauntta Joe Louis'i nakavt etmişti. Alman sporcular başarı üstüne başarı kazanıyor, bunlar elbette Aryan ırkının üstünlüğüne yoruluyor ve bu fikir her platformda savunuluyor, sportif başarılar da bunu destekleyecek şekilde kullanılıyordu.

1936 Berlin Olimpiyatları görkemli bir gösteriyle açılmıştı. Yeni Olimpiyat Stadyumu'nda tam 100.000 seyirci vardı. Bizzat Hitler de açılışa gelmişti ve Alman sporculardan büyük başarılar bekliyordu. Ancak daha ilk günden Aryan ırkının üstünlüğü fikrine büyük bir darbe inecekti.

Naziler özellikle kısa mesafe koşucularına çok güveniyorlardı. Ancak Jesse Owens isminde Amerikalı siyah bir atlet 100 metreyi 10.2 saniyede koşarak dünya rekorunu paramparça etti. Üstelik parçaladığı şey sadece dünya rekoru değildi, siyahların ikinci sınıf ve aşağı ırk olduğu yolundaki Nazi düşüncesini de yerle bir etmiş, Nazilere çok ağır bir darbe indirmişti.

Jesse Owens, ilerleyen günlerde 3 altın madalya daha kazanarak 1936 Olimpiyatları'nda toplam 4 altın madalyaya ulaştı. Bunlardan birini 200 metre, diğerini 400 metre engelli ve sonuncusu da uzun atlamada kazanmıştı.

Stadyumu dolduran yüz bin insan bu başarılı sporcuyu alkışlarla uğurlarken, ileri gelen Naziler siyah bir sporcunun bu başarısı karşısında çılgına dönmüşlerdi. Hitler bir açıklama yapma ihtiyacı hissetmiş ve tarihe geçen şu ırkçı sözleri sarf etmişti: "Amerikalılar madalyalarını zenciler kazandığı için kendilerinden utanmalılar. Ben bir zencinin elini asla sıkmayacağım!"

Hitler'in ırkçılığı bu denli ön plana çıkarması boş yere değildi, çünkü ırkçılığı ve milliyetçiliği işçi sınıfını bölmekte güçlü bir araç olarak kullanıyor, tüm örgütlerini parçaladığı ve atomize ettiği işçileri bir de ırk ve millet temelinde bölerek iyice etkisizleştiriyordu.

Hitler ve yardakçıları artık tarihin çöplüğünde yerlerini aldılar, ancak faşizm tehlikesi devam ediyor. Sosyalistlerin buna karşı uyanık olmaları, ırkçılık ve milliyetçilik zehriyle gördükleri her yerde mücadele etmeleri gerekiyor.

Bültene kayıt ol