29 Temmuz 1950: Savaş karşıtı Behice Boran ve Adnan Cemgil tutuklandı

29.07.2017 - 17:45
Haberi paylaş

İkinci Dünya Savaşı sonrası, uluslararası politikada iki kutuplu bir sistem oluşmuştu: ABD'nin başını çektiği Batı bloğu ve Stalinist SSCB'nin öncülük ettiği Doğu Blok'u. SSCB'nin Doğu Avrupa'yı kendi denetimine almasının ardından Almanya'nın birleştirilmesi ve Berlin Ablukası gibi meseleler Batı Avrupa ülkelerini endişelendirmişti. Bu nedenle Benelüks ülkelerinin girişimiyle 1948 yılında Batı, Avrupa Birliği adıyla bir oluşuma gidildi.

ABD ise SSCB yayılmasını bahane ederek kendi kontrolünde bir savunma örgütü kurulması yanlısıydı. Savaştan harap bir vaziyette çıkmış Batı Avrupa için "komünizm tehdidi" karşısında ABD'nin desteğini almak kaçınılmazdı. Bunun bir sonucu olarak 4 Nisan 1949 Washington Antlaşması ile birlikte NATO (Kuzey Atlantik Antlaşma Örgütü) kuruldu.

Türkiye'nin savaş sonrasında Sovyetler Birliği ile arasının bozulmasının ardından Türk egemen sınıfları politik alanda bir yandan ABD başta olmak üzere Batı'nın desteğini almaya çalışırken, diğer yandan da Batı kapitalizmi ile bütünleşme sürecini hızlandırmıştı. İç politikada da, biraz da dış baskının etkisiyle göstermelik de olsa çok partili bir hayata geçilmiş, Soğuk Savaş'ın getirdiği bir ortamda yine iç siyasette geçmişten devralınan anti-komünist politika daha da yoğunlaştırılmıştı.

Batı bloğunda yer almak isteyen Türkiye açısından, Batı'nın ekonomik, askeri ve siyasi kurumlarında yer almak temel hedefti. Bu nedenle 1947 yılında IMF'ye üye olmuş, 1949'da Avrupa Konseyi'ne kurucu üye olarak katılmıştı. Ama Türk burjuvazisi için asıl önemli olan Batı kaynaklı savunma örgütlerine dahil olabilmekti.

Türkiye bu nedenle NATO'nun kurulduğu uluslararası toplantıya çağrılmamasından dolayı tepki göstermiş ve NATO'ya dahil olmak istediğini ilgili taraflara bildirmişti. Türkiye'nin NATO'ya üyelik için başvurusu ise 11 Mayıs 1950'de yani CHP iktidarı henüz sona ermeden önce yapıldı, ancak Türkiye'nin başvurusu reddedildi. Türkiye'nin NATO üyeliğine İngiltere ve Baltık ülkeleri karşı çıkıyordu. İngiltere'ye göre Türkiye NATO yerine, İngiltere öncülüğünde, Mısır merkezli olarak kurulması planlanan Ortadoğu Komutanlığı'na dahil olmalıydı.

Türkiye'de 1950'de yönetime gelen Demokrat Parti, Türkiye'yi NATO'ya dahil etme konusunda yoğun bir çaba gösterdi. Bu konuda DP'nin eline bulunmaz fırsat bir ay sonra geçti. 25 Haziran 1950'de Kore Savaşı'nın patlak vermesi ve ABD'nin savaşa müdahalesi ile birlikte DP yönetimi de Kore'ye asker gönderme kararı almıştı.

Temmuz ayı içerisinde cumhurbaşkanı, başbakan ve genelkurmay başkanının katıldığı, Yalova'da yapılan bir toplantıda Tahsin Yazıcı komutasında 4.500 kişilik muharip bir Türk birliğinin Kore'ye gönderilmesi uygun bulundu. Ana muhalefet partisi CHP ilke olarak Kore'ye asker gönderilmesine karşı değildi. CHP'nin itiraz ettiği tek nokta, böyle bir kararın ancak Meclis tarafından alınabileceği yönündeydi. 1924 Anayasası'nın 26.maddesine göre yurtdışına asker gönderilmesi veya savaş ilan edilmesi ancak TBMM kararıyla mümkündü.

Aynı tarihlerde de ülkedeki asıl savaş karşıtları güçleri sınırlı da olsa harekete geçmişlerdi. Başını akademisyenlerden Behice Boran'ın çektiği bir grup aydın Barışseverler Cemiyeti'ni kurdu. Cemiyet, 25 Temmuz tarihinde Galata Köprüsü'nde savaş karşıtı bildiriler dağıttı. Bu eylem karşısında DP Hükümeti. Sert tedbirler alarak Cemiyet'in önde gelen yöneticilerini tutuklar. Barışseverler Cemiyeti'nin eylemi Cumhuriyet tarihinde ilk savaş karşıtı eylem olma özelliğini göstermekteydi.

Neticede Türkiye Kore'ye asker gönderir. Kore'ye giden Türk askerlerinden 721'i ölür, 2147 asker yaralanır, 234 asker esir düşer ve 175 asker ise kaybolur. Bu bedel karşısında ABD emperyalizminin ve NATO'nun Türk egemenlerine "hediyesi" üyelik olur. NATO'nun 1951 sonbaharında düzenlenen zirvesinde Türkiye'nin üyeliği kabul edilir. 18 Şubat 1952 tarihinde ise NATO'ya resmen üye olur.

Bültene kayıt ol