13 Şubat 1967: Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) kuruldu

13.02.2017 - 11:50
Haberi paylaş

Türkiye'nin tek parti diktatörlüğü ile yönetildiği yıllarda, işçi sınıfının örgütlenmesi çok sert bir şekilde yasaklanmıştı. İşçi sınıfının örgütlenme, gösteri, grev, toplu sözleşme gibi hakları yoktu. 1946'da çok partili rejime geçilirken, sendikal örgütlenme yasağı da kalktı. Grev ve toplu sözleşme haklarını içermeyen bu geçiş, yine de pek çok iş kolunda derhal sendikaların kurulmasına sahne oldu.

1946 yılında kurulan sendikaların sınıf örgütü görünümünde olanları, 141. maddeye dayanılarak kapatılırken, CHP ve DP işçi büroları kurarak işçilerin üzerinde ve özellikle sendikalar üzerinde etkili olmak istiyordu. Bu koşullar altında, 1952'de Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) kuruldu.

Bir yandan sendikal örgüt kurulurken, bir yandan da işçi sınıfı tabanına dayanan, kitlesel bir parti olma iddiasındaki parti de kuruldu. İleride sosyalizan bir söyleme geçecek olan Türkiye İşçi Partisi (ki, tarihin ilginç bir cilvesi ile altı yıl sonra DİSK'in de kurulacağı 13 Şubat günü) de kurulmuştu. Liderliğini sendikacıların oluşturduğu parti, işçi sınıfının çıkarlarını koruyacağını ilan ediyordu. Gerçekte reform talepleri etrafında bir araya gelmeyi amaçlayan bir programa sahipti. Eksik de olsa atılan bu adımlar, işçi sınıfı hareketinin gelişmesi için gerekli kanalları yaratıyordu.

1961'de hazırlanan anayasanın, kağıt üzerinde tanıdığı hakların uygulanması elbette sözde olmuştu. 1961 anayasası işçilere grev ve toplusözleşme vaadinde bulunmuş ne var ki, bu haklar uygulanmamıştı. Bu hakların elde edilmesi için 31 Aralık 1961'te Türkiye işçi sınıfı tarihinde ilk kez, doğrudan kendi sınıfsal hakları için çok kitlesel bir miting düzenledi. Mitingi düzenleyen İstanbul İşçi Sendikaları Birliği'nin bütün çabalarına rağmen Taksim'e izin verilmeyince, 100.000 işçinin yaptığı tarihi gösteri de bugün "Saraçhane Mitingi" olarak bilinir.

Bu miting bir yandan gelmekte olan yeni mücadelelerin habercisiydi. Öte yandan da, bu mücadelelerin içinde öncü rolü oynayacak genç işçi kuşaklarına moral ve güven de veren önemli bir deneyim olmuştu.

28 Ocak 1963'te, Kavel kablo fabrikasında başlayan direnişle bu militan mücadele dönemi de başlamış oldu. Türk-İş'e bağlı Maden-İş üyesi 170 işçi, fazla mesai ve ikramiye taleplerinin yanı sıra, sendikadan ayrılmaları için yapılan baskıları da protesto etmek için üretimi durdurular. İşveren bütün işçileri işten çıkardı. İşçiler, direnişe fabrika önünde devam ettiler. Uzun süren zorlu bir mücadelenin sonunda Kavel işçisi, direnişi kazandı. Sendikal pek çok yasağın sürdüğü, fiili grev ve toplusözleşme engellerinin olduğu bir dönemde, militan bir mücadele oldu.

Her yıl gittikçe artan işyeri temelli eylemler, işgaller ve grevlerle 31 Ocak 1966'ya gelindiğinde Paşabahçe işçileri greve çıktı. İşverenler grevi kanunsuz olarak niteledi ve Türkiye İşveren Sendikaları Konferasyonu üyesi 12 sendika imzası ile gazete ilanı vererek işçileri hedef gösterdi. Türk-İş yönetiminin yanıtı, grevci işçileri korumayan bir protokolü imzalayarak işçileri işverenin insafına terkederek grevi bitirme çabasına girmek oldu. İşçiler bu protokolü tanımadılar ve işyerlerini işgal ettiler. Türk-İş'in tutumuna katılmayan Petrol-İş, Maden-İş, Lastik-İş, Basın-İş ve Tez Büro-İş sendikaları ise Paşabahçe Grevini Destekleme Komitesi kurdular.

Bu sendikaların Türk-İş'ten geçici ihraç edilerek "cezalandırılma" çabası işçilerde derin bir öfke yarattı. Bu sendikaların tabanındaki işçiler, Devrimci İşçi Sendikaları Konferasyonu adıyla, aşağıdan ve militan bir mücadele aygıtını yarattılar.

DİSK, kurulduğu günden 12 Eylül darbesine kadar sınıfın öncülerinin buluştuğu, sınıfın önünü açan bir konfederasyon oldu. Üyeleri ve yöneticileri faşistlerin, kontrgerillanın hedefinde oldu. 1980 darbesiyle bütün kadroları işkenceye, ağır cezalara çarptırıldı.

Bültene kayıt ol