27 Ocak 2005: Uluslararası Yahudi Soykırımı Anma Günü kabul edildi

27.01.2017 - 05:26
Haberi paylaş

1930'lu yılların başlarında Nazilerin Almanya'da faşist bir diktatörlük kurmaları, dünya halkları için büyük bir felaket oldu. Nazilerin uyguladığı terör ve şiddet, milyonlarca ve milyonlarca insanın canını aldı.

Naziler, nefretlerinin odağına aldıkları Yahudileri ise dünya üzerinden silmek istiyorlardı. Milyonlarca Yahudi en ağır işkence koşullarında köle olarak çalıştırıldıktan sonra, ölüm kamplarına gönderilerek gaz odalarında, fırınlarda katledildi.

Kapitalizmin krizi ve faşizmin yükselişi

İkinci Dünya Savaşı insanlığın yaşadığı en büyük felaketlerden biri olma özelliğini korumaya devam ediyor. Kapitalizmin içine girdiği derin ekonomik krizden bir türlü çıkamaması, krizin hızla yayılarak neredeyse dünyanın tümünü etkisi altına alması, başta Avrupa olmak üzere dünyanın pek çok yerlerinde devrimci durumların ortaya çıkmasına neden oldu. Kapitalizm tümüyle çökmüştü; artık ne yönetenler eskiden olduğu gibi yönetebiliyor, ne de yönetilenler eskiden olduğu gibi yönetilebiliyordu.

Bu durum karşısında işçileşmekten korkan, her şeylerini yitirmek korkusuyla karşı karşıya kalan küçük burjuvazi, diğer orta sınıflar ve sınıf dışı kalmış proletaryayla birlikte, kapitalizmin krizinin sorumlusu olarak gördüğü işçi sınıfına karşı savaş açtı. Büyük burjuvazinin de desteğini alarak, her türlü şiddet ve vahşet yöntemlerini kullanmak suretiyle başta Almanya ve İtalya olmak üzere, bir dizi ülkede iktidara geldi. Almanya'da Naziler iktidara gelir gelmez, krizi büyük burjuvazi lehine çözmek için işçi sınıfına savaş açtılar. Faşizme karşı savaşmak yerine birbirlerini baş düşman ilan eden sosyal demokrat ve komünist işçileri neredeyse hiçbir direnişle karşılaşmadan ezdiler, işçi örgütlerini parçalayarak atomize ettiler, binlerce sendikacıyı, işçi liderini öldürdüler, her türlü işçi örgütlenmesini yasakladılar.

Nazilerin ikinci hedefi ise üstün olduğunu düşündüğü Ari ırktan olmayan insanlardı. Bu insanlar üzerinde en canavarca yöntemlerle deneyler yapıldı, "saf" Alman ırkını kirletmemeleri için on binlercesi kısırlaştırıldı, akla hayale gelmeyecek eziyetlere ve aşağılamalara uğratıldı. Bedensel ve zihinsel engelli insanlar, Roma ve Sintiler, eşcinseller, muhalifler, savaş esirleri önce çalışma kamplarında köle olarak kullanıldı, çalışamayacak duruma geldiklerinde ise ölüm kamplarında katlediler.

Yahudi soykırımı

Nazilerin nefretinin odağında ise Yahudiler bulunuyordu. Almanya'da Naziler 1930'lu yılların başından itibaren Yahudiler üzerinde giderek artan sistematik bir baskı uygulamaya başladılar. İlk olarak devlet dairelerinde memur olarak çalışan Yahudiler işten atıldı. Yahudilerin belirli meslek gruplarında çalışmaları yasaklandı. Daha sonra Yahudiler günlük hayattan giderek daha fazla tecrit edilmeye başlandılar. Günün belirli saatlerinde sokağa çıkmaları ve alış veriş etmeleri yasaklandı. Yahudi dükkânlarına boykot uygulanmaya başlandı. Bir süre sonra Yahudilerin göğüslerine sarı bir yıldız takarak kendilerini belli etmeleri zorunluluğu getirildi. Yahudilerin getto adı verilen, etrafı duvarlarla çevrili mahallelerde yaşamaya zorlanmaları ise sonun başlangıcıydı.

Nazi katiller, Avrupa'nın çok sayıdaki ülkesini işgal ettikten sonra, bu ülkelerde yaşayan Yahudileri toplama kamplarına göndermeye başladılar. Sanılanın aksine bu kampların hepsi ölüm kampı değildi. Naziler Yahudileri yaptıkları işlere ve becerilerine göre ayırıyor, kalifiye işçileri özellikle silah sanayinde faaliyet gösteren fabrikalara ve atölyelere gönderiyor, yol yapımında, maden ocaklarında köle olarak çalıştırıyordu. Çalışacak durumda olmayan engelli, hasta, ihtiyar, çocuk yaştaki Yahudiler ise ölüm kamplarına gönderiliyor, burada canavarca tıbbi deneylerde denek olarak kullanıldıktan, çeşitli işkencelere uğratıldıktan sonra, gaz odalarında, fırınlarda veya birer kurşunla katlediliyorlardı.

Bütün bu yerlerde yaşam koşulları son derece korkunçtu. Toplama kamplarına gönderilen Yahudiler yük vagonlarına dolduruluyordu. Bir kişi için bir metrekarelik bir yer vardı. Bütün yol boyunca burada ayakta duruyor, doğal ihtiyaçlarını oldukları yerde ayakta gideriyor, ölenler ayakta ölüyor, yere bile düşemiyordu. Yemek ve su yoktu. Yağan yağmurun ve karın altında ağızlarını açarak susuzluklarını gidermeye çalışıyorlardı.

Toplama kamplarında ise durum tam anlamıyla bir felaketti. Kalifiye işçilerin ve ustaların çalıştıkları savaş sanayinde asgari yaşam koşulları sağlanmıştı, ancak kampların çok büyük kısmında Yahudiler yere açılan çukurlarda biriken yağmur sularını içmek zorunda kalıyor, tifüs, kolera gibi salgın hastalıklar her gün yüzlerce insanın canını alıyordu. İşkencede katledilen insanların sayısı ise her gün binlerle ifade ediliyordu. Barakalarda yüzlerce tutsak küçücük odalarda bir arada yaşamaya mecbur bırakılıyordu. Asgari temizlik koşulları bile söz konusu değildi. Kötü koşullara herhangi bir şekilde karşı çıkmanın, en basit bir Nazi askerinin verdiği bir emre uymamanın cezası hemen oracıkta öldürülmekti.

Naziler yaklaşık 6 yıllık bir süre zarfında tam 6 milyon Yahudi'yi en canavarca koşullar altında katlederek, insanlık tarihinin en korkunç felaketlerinden birisinin altına imza attılar 27 Ocak 1945'te ölüm kamplarının en korkuncu Auschwitz, Sovyet askerleri tarafından ele geçirildi. Kamp daha önceden boşaltılmış ve tutsak Yahudiler bir "ölüm yürüyüşüyle" Almanya içlerine gitmeye zorlanmıştı. Geride sadece yürüyecek durumda olmayanlar bırakılmıştı. Sovyet askerleri kampa girdiklerinde, 5.000 kadar ölmek üzere olan insanla karşılaştılar.

Soykırım: Bir daha asla!

İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle birlikte insanlık soykırım felaketiyle yüzleşmek durumunda kaldı. 1948 yılında Birleşmiş Milletler, Soykırım Suçunun Engellenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ni kabul etti. Bu sözleşmenin 2. maddesinde soykırımın ayrıntılı bir tarifi yapıldı. *

Başta Almanya olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerinde Yahudi soykırımını inkâr etmeyi suç sayan yasal düzenlemeler yapıldı. Nazi sembollerinin kullanılması, Nazilerin yaptıklarının övülmesi, Nazizmi savunan siyasi partilerin, derneklerin, örgütlerin kurulması yasaklandı. Bütün bunlar hiçbir zaman azılı ırkçılar dışında kimse tarafından düşünce özgürlüğünün ihlali olarak değerlendirilmedi. 27 Ocak 2005 tarihinde BM Genel Kurulu bu günü "Uluslararası Holokost Kurbanlarını Anma Günü" kabul etti.

* Soykırım Suçunun Engellenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi Md. 2: “Ulusal, etnik, ırksal ve dinsel bir grubun bütününün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetiyle girişilen şu hareketlerden herhangi biridir: grubun üyelerinin öldürülmesi; grubun üyelerine ciddi bedensel ya da zihinsel hasar verilmesi; grubun yaşam koşullarının bunun grubun bütününe ya da bir kısmına getireceği fiziksel yıkım hesaplanarak kasti olarak bozulması; grup içinde doğumları engelleyecek yöntemlerin uygulanması; [ve] çocukların zorla bir gruptan alınıp bir diğerine verilmesi."

Bültene kayıt ol