18 Aralık 1929: Vatandaş! Bugün kaç para sarf ettin, biliyor musun?

18.12.2016 - 09:08
Haberi paylaş

Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomik modeli sermayenin millileştirilmesi hedefine dayanıyordu. Bu dönemde devlet eliyle "saksıda burjuvazi" yetiştirilme politikaları izlendi, ancak "milli burjuvazi" yetiştirme politikaları kısa sürede iflas etti. 1929 büyük buhranının da etkisiyle Türk parasının değeri hızla düştü, dış açık %100'den fazla gerçekleşti.

Bunun üzerine 1929 yılında devletin ekonominin her alanına hakim olması yolundaki sert devletçi bir politikaya dönüş yapıldı. Stalin egemenliğindeki Sovyetler Birliği'ne benzer bir şekilde, hakim sınıf olan sivil ve askeri bürokrasi devlet kapitalizmi olarak adlandırılabilecek bir ekonomik modeli uygulamaya koydu.

Bu model "milli kalkınma"nın devlet eliyle gerçekleştirilmesini, yani sermaye birikimi için gereken sömürünün bizzat devletin kendisi tarafından yapılmasına dayanıyordu. İşçi sınıfı ve ezilenler üzerindeki baskı inanılmaz boyutlara ulaştı. Bu baskı karşısında oluşan şiddetli hoşnutsuzluğu yumuşatabilmek için, işçileri ve ezilenleri yapılanın doğru ve gerekli bir şey olduğuna ikna edebilmek, ayrıca korumacı ekonomiyle sermayeyi devletin kasasında bırakabilmek amacıyla 18 Aralık 1929'da "Milli İltisat ve Tasarruf Cemiyeti" kuruldu.

Cemiyet bizzat Mustafa Kemal tarafından desteklendi ve "azami tasarruf şiari millimiz olmalıdır" emrinden hız alarak birkaç ay içinde 270 şube halinde ülke çapında teşkilatlandı. Cemiyetin hedefleri şu şekilde belirtilmişti:

- Tüketimin yerli mallara yönetilmesi,
- İthalatın azaltılması,
- Dış ticaret açığının azaltılması,
- Türk lirasının dış değerindeki düşmesinin önlenmesi,
- Yerli üretimin canlandırılması,
- İhraç edilebilecek mal fazlalarının yaratılması,
- Yatırımlar için sağlıklı kaynak sağlamak suretiyle kalkınmanın hızlandırılması,
- Küçük tasarrufları, yatırım sermayesine dönüştürebilmek için bir finansal alt yapının kurulmasını sağlamak.

Bu tedbirler işçilerin daha fazla sömürülmesi ve ceplerindeki her kuruşun sermaye olarak kendilerini ezen devlet tarafından gasp edilmesi anlamına geliyordu. Halkın hoşnutsuzluğu daha da büyüyünce, Mustafa Kemal bir "demokratikleşme" hamlesi yaparak yakın arkadaşlarından oluşan bir ekibe nispeten daha liberal bir programa sahip olan "Serbest Fırka"yı kurdurdu.

Bu sahte muhalefet partisi bile işçiler ve ezilenler tarafından büyük bir ilgiyle karşılaşınca ve CHP'yi tehdit eden bir güce dönüşmeye başlayınca derhal kapatıldı. Ancak devlet eliyle işletilen kapitalizme duyulan öfke, Demokrat Parti'nin oluşum sürecini başlatarak, askeri ve sivil bürokrasinin iktidarının karşısına güçlü bir rakibin çıkmasının önünü açtı.

Foto: Devletçilik politikalarının sonucu - Sahte muhalefet Serbest Fırka'nın İzmir mitingine katılan binlerce insan.

Bültene kayıt ol