17 Nisan 1961: Domuzlar Körfezi Çıkarması, Castro’nun zaferiyle sonuçlandı

17.04.2016 - 10:23
Haberi paylaş

Castro ve arkadaşlarının Batista rejimini devirerek Küba'da iktidara gelmeleri, ABD tarafından korkuyla karşılandı. Burnunun hemen dibinde bulunan ve Sovyetler Birliği'yle sıcak ilişkiler geliştiren bir ülkenin, ne kadar küçük olursa olsun, varlığına tahammül edemezdi. Bundan dolayı ABD'de yaşayan Kübalılardan oluşan bir birlik, Castro rejimini devirmek maksadıyla "Domuzlar Körfezi"ne çıkarma yaptı.

Fidel Castro ve arkadaşlarının 1959 yılında Batista yönetimini devirerek iktidara gelmelerinden sonra, ABD başkanı Dwight D. Eisenhower Küba'ya karşı şiddetli bir ekonomik boykot başlatmıştı. Bunun üzerine Küba politik ve ekonomik olarak Sovyetler Birliği'ne yaklaştı. ABD, bu durum karşısında Orta Amerika'daki güvenliğinin tehlikeye düştüğü korkusuna kapıldı.

Ocak 1961'de Küba ile ABD arasındaki diplomatik ilişkiler koptu. Amerikan Merkezi Haberalma Örgütü (CIA) daha bir yıl öncesinden Küba'ya yapılacak bir çıkarmanın çalışmalarına başlamış ve bu amaçla ABD'de yaşayan yeni rejim karşıtı Kübalıları askeri eğitime tabi tutmuştu. ABD'nin Eisenhower'den sonraki başkanı John F. Kennedy, çıkarma planını onayladı.

17 Nisan1961'de Amerikan silahlarıyla donatılmış ve CIA yönetimindeki yaklaşık 1300 karşıdevrimci Kübalı, Küba'nın güney sahillerindeki Bahía de Cochinos'a (Domuzlar Körfezi) çıkarma yaptı. CIA, isyancıların karşı devrim yapmasını değil, Havana'da kargaşa çıkmasını ve o kargaşa sırasında Castro'nun suikastla öldürülmesini planlıyordu. Bu şekilde isyancıların hükümeti ele geçirdiği süsü verilip, bu hayalet hükümet hemen ABD tarafından tanınacak ve ABD ordusu "yardım etmek" maksadıyla devrilecek hükümeti tamamen ezecekti.

Ancak çıkarmayı gerçekleştiren güçler, Kübalıların beklenmedik bir direnişliyle karşılaştı. İki gün süren bir çatışmadan sonra teslim olmak zorunda kaldılar ve 1000'den fazla karşıdevrimci esir alındı. Esirler yargılanıp vatana ihanetten 30'ar yıl hapis cezasına çarptırıldılar. Daha sonra ABD ile yapılan görüşmeler neticesinde mahkûmlar, 53 milyon dolarlık ilaç ve gıda karşılığında ABD'ye iade edildiler.

Yaşanan bu gelişmeler, ABD'nin uluslararası kamuoyunda prestij kaybına yol açtı. Kennedy, çıkarmanın başarıyla sonuçlanması için gereken hazırlığı yapmamakla suçlandı ve CIA Başkanı görevinden alındı. Sovyetler Birliği sert bir şekilde olayı protesto etti ve gerekirse müdahale edeceğini duyurdu. Diğer yandan Fidel Castro’nun ünü ve popülaritesi hem ülkede, hem de tüm dünyada artmış oldu.

Fidel Castro, Che Guevera ve arkadaşlarınca Küba’da gerçekleşen devrim, sosyalist bir karaktere sahip değildi. Evet, Batista’nın rejimi sonuna kadar çürümüş, yozlaşmıştı. Yeni rejimin eskisine kıyasla olumlu yönleri şüphesiz vardı, ancak işçi sınıfı hiçbir şekilde iktidarda değildi. Zaten devrimde çok küçük bir rol oynamıştı ve kendi öz yönetim araçlarını oluşturamamıştı. Üretim araçları üzerindeki denetim, Castro ve arkadaşlarına geçmişti. İşçilerin payına düşen ise yeni rejimin ayakta kalmasını sağlayabilmek için durmadan çalışmak, üretilen artı değerin ise ancak yaşamalarına yetecek kadarına sahip olmaktı.

Fedakâr devrimcilerden oluşan küçük bir grubun eylemi sonucu sosyalizmi inşa etmek mümkün değil. Kendilerini kitlelerin yerine ikame edenler, yarın kitlelerin yerine konuşacak ve yöneteceklerdir. Bunun örnekleri daha önce çok kere yaşandı ve hepsi trajediyle sonuçlandı. Burada çözümü Marks’ta aramak daha doğru olsa gerek: “İşçi sınıfının kurtuluşu, kendi eseri olacaktır!

Bültene kayıt ol