26 Nisan 1986: Dün Çernobil, bugün Fukuşima, nükleere hayır!

26.04.2015 - 09:20
Haberi paylaş

Bundan 29 yıl önce Çernobil Nükleer Santrali'nde meydana gelen patlama sonucunda, radyasyon yüklü bulutlar Avrupa ve Asya'nın büyük bölümüne yayılarak binlerce kişinin ölümüne neden oldu.

Eski Sovyetler Birliği'nin Ukrayna ve Beyaz Rusya sınırında bulunan Çernobil Nükleer Santralı, 26 Nisan 1986 tarihinde muazzam bir patlamayla havaya uçtu. Patlama esnasında onlarca kişi öldü ve radyoaktif bir bulut bölgeye yayıldı. Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre, ortaya çıkan radyasyon Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombalarının toplamından 200 kat fazlaydı.

Patlamanın ardından Sovyet yetkilileri olayı önemsizmiş gibi göstermeye çalıştılar ve santrali onarmaları için bölgeye ekipler gönderdiler. Yüzlerce itfaiyeci ve işçi, santraldeki hasarı gidermek için kahramanca gayret gösterdi ve bu insanların hepsi öldü. Sonunda durumun vehameti kabul edilerek bölgede yaşayan yüz binlerce insan tahliye edildi.

Ancak çok geç kalınmıştı. Radyasyona maruz kalan on binlerce insan feci şekilde can verdi. Doğal hayat neredeyse son buldu, milyonlarca hayvan da radyasyona maruz kalarak feci şekilde öldü. Radyasyon yüklü bulutlar İzlanda'ya kadar yayıldı ve yüz binlerce insanın etkilenmesine neden oldu. Ukrayna Sağlık Bakanlığı, üçte birini çocukların oluşturduğu 3,5 milyon kişinin ciddi rahatsızlıklarla pençeleştiğini açıkladı. Çernobil'in çevre yerleşimlerindeki kanser hastalarının oranı, ulusal ortalamanın on kat üzerinde.

Kazadan sonra radyasyon bulutları Türkiye'ye de ulaştı. Bölgede yetişen fındık ve çaya radyasyon bulaştı, ancak dönemin yetkilileri halkın sağlığını hiçe sayarak televizyona çıkarak çay içtiler, fındık yediler. Dönemin Başbakanı Turgut Özal "radyoaktif çay daha lezzetlidir" diyerek basına poz verirken, kendisini cumhurbaşkanı ilan eden darbeci Kenan Evren "radyasyon kemiklere yararlıdır" diyordu.

Sonuçta bölgede kanser vakalarının sayısında büyük bir artış görüldü. Sanatçı Kazım Koyuncu'nun kanserden ölümünün ardından, duyarlılığın arttığı Hopa'da Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı tarafından bir araştırma yapıldı. Araştırmada 1939 ev ve 7 bin 831 kişi ile görüşüldüğünü bildirdi. 1-30 Eylül 2005 tarihleri arasında yapılan araştırmaya göre, Hopa'da, tanısı doğrulanmış 49, doğrulanmamış 27 olmak üzere toplam 76 kanser hastası olduğu tespit edildi.

Bu felakete rağmen nükleer lobisi sanki hiçbir şey olmamış gibi faaliyetlerine devam etti. Dünyanın dört bir yanında bulunan nükleer santrallerin patlamaya hazır birer bomba oldukları, 2011 yılının Mart ayında Japonya'da yaşanan deprem ve tsunaminin ardından bir kez daha ortaya çıktı. Dünyanın en yüksek teknolojisine sahip olduğu ve depremlere hazırlıklı olduğu söylenen Japonya'da Fukuşima santrali, tsunamide ağır hasar gördü. Santralin yaydığı radyasyon havaya ve denize karışırken, yetkililerin açıklamalarına rağmen durum her gün daha kötüye gitti. Fukuşima'da durumun Çernobil'den bile kötü olduğu söylendi.

Yaşanan bunca felakete rağmen, Türkiye'de nükleer santral yapımı için çalışmalar sürdürülüyor. Akkuyu, Sinop ve Trakya'ya nükleer santral yapılması için hazırlıklar devam ederken, Türkiye'nin bir deprem bölgesi olduğu ve depremle yaşamaya alışmamız gerektiğini söyleyen sözde bilim adamları, Akkuyu'da deprem tehlikesi olmadığını, zaten ülkenin enerjiye ihtiyacı olduğunu ilan ederek, nükleer enerji lobilerinin hizmetinde olduklarını ortaya koyuyorlar.

Nükleer enerjinin felaket demek olduğunun gün gibi ortaya çıktığı bu günlerde, güneş ve rüzgâr gibi temiz enerjiler için mücadele etmenin önemi daha da artıyor.

Bültene kayıt ol