Büyük ve tehlikeli bir cisim yaklaşıyor: Flynn’in Türkiye dosyası (3)

08.01.2018 - 04:59
Alper Görmüş
Haberi paylaş

Michael Flynn, Mart 2017’de henüz savcıyla işbirliğine karar vermemişken ‘olmadı’ dediği şeyi kabul edebilir ve Türkiye’den iki bakanın da katıldığı Eylül 2016’daki taplantıda Gülen’in kaçırılmasını konu alan bir ‘beyin fırtınası’nın gerçekleştirilmiş olduğunu itiraf edebilir. Yeni yılın ilk aylarında, belki de ilk haftalarında sonuçlanacak soruşturmada Türk hükümetini en çok Flynn’in bu konuda nasıl bir ifade vereceği ilgilendiriyor.

Michael Flynn’e göre, oğluyla birlikte kurduğu Flynn Intel Group’un Türk işadamı Ekim Alptekin’in sahibi olduğu Hollanda merkezli Inovo BV ile 16 Ağustos 2016’da yaptığı anlaşmanın Türkiye ile hiçbir ilgisi yoktu. Keza o anlaşmadan üç ay kadar sonra, ABD Başkanlık seçimlerinin yapıldığı 8 Kasım 2016’da The Hill’de kendi imzasıyla yayımlanan ve ABD’nin Gülen’i iade etmesi gerektiğini savunan yazı da sadece bir fikir yazısıydı; Flynn makaleyi sırf içeriğine inandığı için yazmıştı.

2017’nin ilk ayları boyunca gerek Flynn gerekse de Ekim Alptekin, iki şirket arasında 15 Temmuz darbe girişiminden bir ay sonra, 16 Ağustos 2016’da imzalanan kontratın, Türkiye’de yatırım yapmak isteyen büyük bir petrol ve doğal gaz şirketinin kullanımına sunulmak üzere kapsamlı bir araştırma raporunun hazırlanmasına yönelik olduğunu savundular.

Kontrat üç aylıktı, yani ABD seçimlerinin yapıldığı (ve Flynn’in meşhur makalesinin yayımlandığı) 8 Kasım’dan bir hafta sonra, 16 Kasım 2016’da sona erdi.

Kontratın bitiminden sonra gelen bildirim

Fakat 2017 Mart’ında, Flynn Intel Group’un ABD Adalet Bakanlığı’na yaptığı bildirimde, kontratın bunun çok ötesinde bir içeriğinin olduğu çıktı ortaya. Buna göre, Flynn’in firması, Türkiye’nin ABD’li yatırımcılar için cazip bir ülke olduğunu göstermeye çalışacak, bu amaçla da öncelikle Fethullah Gülen’in ve cemaatinin olumsuz propagandasını etkisizleştirecek girişimlerde bulunacaktı.

Adalet Bakanlığı’na yapılan bu bildirimin ardından, Ekim Alptekin de bir açıklama yaparak, Flynn Intel Group’u, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkileri bozan en önemli etmen olan Gülen’in gerçek yüzünü ortaya çıkarmak amacıyla tuttuğunu söyledi.

İki şirket arasındaki kontratın bitmesinden aylar sonra, a) Flynn’in firmasının ABD Adalet Bakanlığı’na yaptığı bildirim ve b) ondan iki ay sonra Alptekin’in kontratın gerçek içeriğini dile getiren açıklaması, belirgin bir ‘sıkışma’yı ima ediyordu. Belli ki buna mecbur kalınmıştı. Ayrıca, günün birinde ortaya çıktığında (ki Mart ayına gelindiğinde öyle olacağı anlaşılıyordu) maruz kalınacak darbenin etkisini yumuşatarak öne çekmek akılcı bulunmuş olabilirdi.

Mart bildiriminin en flaş maddesi

ABD Adalet Bakanlığı’na Mart ayında ibraz edilen belgelerden biri, Türkiye’nin başını fazlasıyla ağrıtmaya aday bir toplantıya işaret ediyordu.

Belgeye göre, iki firma arasındaki kontratın imzalanmasını izleyen haftalarda, eylül 2016’da Ekim Alptekin’in davetiyle bir toplantı gerçekleştirildi. Bu toplantıya Flynn ve Alptekin’in yanı sıra Türkiye’den de iki bakan katılmıştı: Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Enerji Bakanı Berat Albayrak. Toplantıya davet edilenlerden biri de CIA’in eski başkanlarından James Woolsey idi. Belgeye göre, toplantı, ‘Türkiye’deki siyasi atmosferin daha iyi anlaşılması’ amacıyla gerçekleştirilmişti.

Bu bildirimi, toplantının katılımcılarından Woolsey’nin Wall Street Journal gazetesine verdiği bir söyleşi izledi. Eski CIA Başkanı’na göre, toplantıda yalnızca ‘Türkiye’deki siyasi atmosfer’ konuşulmamış, Fethullah Gülen’in bulunduğu yerden kaçırılarak Türkiye’ye götürülmesi üzerine bir ‘beyin fırtınası’ da gerçekleştirilmişti.

Makale, yayından önce Inovo BV’nin görüşüne sunulmuş

Flynn’in, Gülen’in iade edilmesi gerektiği yönündeki görüşlerini paylaştığı Müttefikimiz Türkiye Krizde ve Desteğimize İhtiyacı Var başlıklı makalesi bu toplantıdan yaklaşık iki ay sonrasına denk geliyor.

Intel Group’un Mart 2017’de ABD Adalet Bakanlığı’na yaptığı bildirimde bu makaleye ilişkin o âna kadar bilinmeyen bir bilgiye de yer veriliyordu. Buna göre, makale, Alptekin’in firması Inovo ile yapılmış anlaşma neticesinde toplanan bilgiler ışığında yazıldığı için, yayımlanmadan önce Inovo’nun görüşüne sunulmuştu.

Bu bilgi, emekli generalin söz konusu makaleyi sırf içeriğine inandığı için yazdığı ve yayımladığı yönündeki savunmayı çürütüyordu.

Belli ki bu da, tıpkı kontratın gerçek içeriği gibi, günün birinde ortaya çıktığında maruz kalınacak darbenin etkisini yumuşatarak öne çekmek amacıyla mecburen Adalet Bakanlığı’nın bilgisine sunulmuştu.

İki şirket arasındaki karşılıklı ödemeler

Geç de olsa gelen bütün bu ikrarlar, Flynn’in gerçekte doğrudan Türkiye için lobi çalışması yaptığı, Ekim Alptekin’in firmasının bu ilişkiyi gizleyen bir paravan olduğu yönündeki iddiaları kuvvetlendiriyordu.

İki firma arasındaki anlaşmanın parasal boyutundaki bir tuhaflık, bu yöndeki kuşkuları daha da büyüttü: Ekim Alptekin’in firması Flynn’in firmasını ‘tuttuğuna’ göre, ödemeler Inovo BV’den Flynn Intel Group’a dönük olmak üzere tek yönlü olmalıydı. Nitekim yine ABD Adalet Bakanlığı’na sunulan belgelere göre, sırasıyla 9 Eylül, 11 Ekim ve 14 Kasım’da olmak üzere, buna uygun toplamda 530 bin Dolarlık ödeme yapılmıştı. Fakat tuhaflık şuradaydı ki, Flynn’in şirketi de Alptekin’in şirketine ‘danışmanlık ücreti’ adı altında 40’ar bin Dolardan iki kez toplam 80 bin Dolarlık ödeme yapmıştı.

Bu ödemeler, yeni bir spekülasyona yol açtı: Acaba Inovo BV, Flynn ile Türkiye arasındaki anlaşmada aracılık etmişti de bu bedel komisyon ücreti olarak mı Flynn’in şirketinden Alptekin’in şirketine transfer edilmişti?

Soruşturmada hangi soruların cevabı araştırılıyor?

Flynn’in Türkiye ile ilişkilerini ele alan FBI soruşturması, ABD seçimlerinin sonuçlanmasından hemen sonra, Aralık 2016’da başlatıldı. ABD basınına göre, soruşturmayı tetikleyen ana gelişmeler, Flynn’in seçim günü yazdığı makale ve Trump’ın seçim zaferiydi.

Makale, ABD yasaları açısından suç teşkil etmiyordu. FBI, bu makalenin Türkiye lehine yürütülen lobi faaliyetinin bir parçası olmasından kuşkulanmış, öyle olup olmadığını ortaya çıkarmaya çalışıyordu.

Aslında ABD yasalarına göre bu da suç teşkil etmiyordu, fakat bir ülke lehine lobi yapılacaksa bunun mutlaka ABD Adalet Bakanlığı’na bildirilmesi gerekiyordu. Ne var ki böyle bir bildirim yapılmamıştı, FBI işte bu nedenle harekete geçmişti.

Flynn, ‘itirafçı’ olduktan sonra ne dedi?

Michael Flynn, Rusya ile ilişkilerinde olduğu gibi Türkiye ile ilişkilerinde de bazı noktaları gizlediğini, gerçek dışı beyanlarda bulunduğunu kabul edip itirafçı olduktan sonra özel savcı Mueller’e neleri ‘itiraf ettiğini’ tam olarak bilmiyoruz.

Flynn’in doğrudan Türkiye lehine lobi yaptığını, Inovo BV’nin Türkiye ile ilişkilerinde aracılık rolü oynadığını kabul ettiğini biliyoruz. Bu, geçtiğimiz Kasım ayının bilgisi... BBC Türkçe, ABD’li kaynaklarından aldığı bilgilerle Flynn’in yeni pozisyonunu şöyle tanımlamıştı:

“Flynn, anlaşma kapsamında verdiği ifadede, Başkan Donald Trump adına seçim kampanyalarının devam ettiği bir dönemde, Türkiye hükümeti ile doğrudan ilişki kurduğunu ve hükümetin talimat ile yönlendirmeleri doğrultusunda danışmanlık çalışmaları yürüttüğü iddialarını da ilk kez doğruladı.” (BBC Türkçeİtirafçı olan Flynn'in Türkiye ile ilişkileri hakkında neler biliniyor?, 4 Aralık 2017).

Fakat bu itirafın Türkiye’yi zora sokacak bir tarafı yok, çünkü yasaların yasaklamadığı bir fiilde, Adalet Bakanlığı’na bildirimde bulunma zorunluluğu Türkiye hükümetinin değil Flynn’in yükümlülüğünde.

Flynn, ‘beyin fırtınası’ hakkında ne diyecek?

Yeni yılın ilk aylarında, belki de ilk haftalarında sonuçlanacak soruşturmada Türkiye hükümetinin merakla bekleyeceği şey, eski CIA Başkanı Woolsey’nin iddiaları hususunda Michael Flynn’in özel savcı Mueller’e ne dediği olacak.

Woolsey, Gülen’in kaçırılmasıyla ilgili iddiasını ilk ortaya attığında Flynn onu yalanlamış, iki Türk bakanın da katıldığı toplantıda böyle bir şeyin konuşulmadığını söylemişti.

Fakat Zarrab davasından da biliyoruz ki, bir kez itirafçı olup savcı ile işbirliğine giden bir şüphelinin herhangi bir konuda yalan söylediği ortaya çıkarsa, işbirliği bozuluyor ve şüpheli bu işbirliğinden sağlamayı umduğu yararlardan bütünüyle mahrum kalıyor.

Michael Flynn, Mart 2017’de henüz savcıyla işbirliğine karar vermemişken ‘olmadı’ dediği şeyi kabul edebilir ve Eylül 2016’daki taplantıda Gülen’in kaçırılmasını konu alan bir ‘beyin fırtınası’nın gerçekleştirilmiş olduğunu itiraf edebilir. Yeni yılın ilk aylarında, belki de ilk haftalarında sonuçlanacak soruşturmada Türk hükümetini en çok Flynn’in bu konuda ne diyeceği ilgilendiriyor.

Alper Görmüş 

(Serbestiyet)

Bültene kayıt ol