Parti-devlet başkanını eleştirmek?

23.05.2017 - 15:39
Ahmet İnsel
Haberi paylaş

21 Mayıs’ta yapılan AKP Olağanüstü Kongresi’yle, devletleşmiş parti rejimi fiili olmaktan çıktı, yürürlükteki rejimin gerçek tanımı oldu. Cumhurbaşkanı’nın aynı zamanda AKP genel başkanı olması, parti ve devlet bütünleşmesinin en somut simgesi ve bunun derinleşmesi ve yaygınlaşmasının en etkin aracı. Kongrede, iki gelişme birleşti. Devlet yapısı artık resmen AKP devletine dönüşürken AKP, Erdoğan Partisi olma sürecini tamamladı. Artık AKP devletinin başında AKP genel başkanı var.

Günümüz dünyasında örneği olmayan, istisnai bir durum değil bu. Totaliter örneklere gitmeye gerek yok. Yalnız tek parti rejimlerinde değil, çok partili rejimin yürürlükte olduğu bazı ülkelerde de cumhurbaşkanları aynı zamanda iktidar partisinin başkanı. Bu durum Afrika ülkelerinde sık görülüyor. Anlamlı bir örneği Senegal. 1960’ta bağımsızlığından 1976’ya kadar Leopold Senghor liderliğinde tek parti rejiminin hüküm sürdüğü bu ülkede, Senghor 1976’da beş partiye izin verip sınırlı çok partili rejime geçti. 1981’de halefi Diouf bu sınırlamayı da kaldırdı ama cumhurbaşkanının parti genel başkanı olması geleneği 1960’tan bugüne kadar değişmedi. Afrika’da yolsuzlukların ayyuka çıkması ve bir türlü önlenememesinin önemli bir nedeninin, başkanın şahsında gerçekleşen bu devlet ve parti bütünleşmesi olduğunu Afrikalı sosyal bilimciler, gazeteciler yıllardır dile getiriyor. Aynı şey bazı Latin Amerika ülkesi için, yakın bir tarihe kadar Ortadoğu Arap cumhuriyetlerinin çoğu için geçerliydi (Mısır örneği için bkz. gazete duvaR.’da Yüksel Taşkın’la söyleşi).

Yargı hiyerarşisinin de devlet ve parti başkanı tarafından belirlendiği yürürlükteki parti devleti cumhuriyetimizde, bir vali artık resmen cumhurbaşkanına mı, parti başkanına mı itaat edecek? Bir başka sorun, iktidar partisi genel başkanı hakkında ağır eleştiri niteliğinde söz söylemenin cumhurbaşkanına hakaret suçuna girip girmeyeceği konusu. Bu suçu düzenleyen kanun maddesi (TCK 299. madde), hakaret eden kişinin bir yıldan dört yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasını öngörüyor. Alenen işlenmesi halinde cezanın altıda bir artması mümkün. Kovuşturma Adalet Bakanı’nın iznine bağlı.

Konuyla ilgili Yargıtay kararlarında, cumhurbaşkanına hakaret suçunun, cumhurbaşkanının fonksiyonlarını değil, şeref ve varlığını koruduğu belirtiliyor. Cumhurbaşkanının sosyal değeri konusunda kendisinin ve toplumun sahip olduğu düşünce ve duyguları sarsıcı fiil veya sıfatların hedef alındığı söyleniyor. Bu maddenin gerekçesi, cumhurbaşkanı devleti temsil ettiği için, anayasada gösterilen görev ve yetkileri kullanırken yapılan kişiliğine yönelik hakaretin, devletin saygınlığına gölge düşürdüğü iddiası.

Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra, ondan önce hiç kullanılmadığı kadar bu ceza yasası maddesi işletildi. Şimdi sayı nedir bilmiyorum ama Mart 2016’da Adalet Bakanı bu konuda 1845 kovuşturma izni verdiğini belirtmişti. 1 Ağustos’ta Erdoğan bu davaların önemli bir kısmı için şikâyetini geri çekti. Ama bu suç iddiasıyla tutuklanan, hapis cezası alan insan sayısı epey kabarık ve aralarında en fazla gazeteciler ve siyasetçiler var.

Cumhurbaşkanı, 21 Nisan’dan beri, iktidar partisi genel başkanı da olduğuna göre, sözleri ve politikaları nedeniyle ağır eleştiride bulunma nedenleri daha da çoğalacak. Bu açıdan diğer parti genel başkanlarının sahip olmadığı, eleştiriye karşı koruma zırhına AKP genel başkanı sahip olacak mı? Örneğin AKP’nin yeni genel başkanı, genel başkan olmadan bir gün önce, bir açılış konuşmasında, “daha yeni Fransa’da yeni cumhurbaşkanı kendi aleyhine yayın yaptı diye bir gazeteciyi içeri aldılar. Onlarda böyle bir şey oldu mu hak, Türkiye’de olunca haksızlık” dedi. Halbuki Fransa’da yeni cumhurbaşkanı seçileli beri herhangi bir gazeteci ne gözaltına alınmış, ne de tutuklanmıştı. Ondan önce de böyle bir şey olmamıştı. Bilerek ya da kendisine verilen bilgiye dayanarak, dört dörtlük bir “alternatif gerçek”, olmayan gerçek üretiyordu. Belli ki bunu Türkiye’de 150’den fazla gazetecinin tutuklu olmasını ya da bir Fransız fotoğrafçının günlerdir gözaltında tutuluyor olmasını haklı göstermek için yapıyordu.

Yeni AKP Genel Başkanı’nın bu olmayan gerçeği ileride tekrarladığını varsayalım. Bu durumda iktidar partisi genel başkanının, yürüttüğü baskı rejimini haklı göstermek için halkı kasıtlı biçimde yanılttığını, olmayan bir gerçek yaratarak başkalarını itham ettiğini söylemek ve bu yapılana uygun düşen sıfatı kullanmak cumhurbaşkanına hakaret suçu kapsamına mı girecek? Ya da parti-devlet hiç olmazsa tutarlı davranıp 229. maddeyi yürürlükten kaldıracak mı? Göreceğiz...

Ahmet İnsel

(Cumhuriyet) 

Bültene kayıt ol