Kadınların adına savaş başlatmak

08.02.2016 - 13:45
Haberi paylaş

İngiltere’de sağcı David Cameron, kadınları korumak ve haklarını genişletmek istiyor; bilhassa da Müslüman kadınların.

Cameron, İngilizce öğrenmeyen Müslüman kadın göçmenlerin sınır dışı edilebileceğini açıkladı. İddiasına göre, böylece kadınların izolasyonu engellenecek ve ‘entegre’ olmaları teşvik edilecek. Cameron ayrıca Suriye’deki bombalamaları mazur göstermek için IŞİD’in kadınlara yönelik saldırılarının altını çizdi.

İktidarlar uzun zamandır savaşlarının kadınlara yardım etmek için olduğunu iddia ederken Müslümanlara karşı ırkçılığı kullanıyor. Benzer örnekleri yüzlerce yıl geride de bulabilirsiniz.

Egemen sınıf kendini tehlike altında hissettiği farklı zamanlarda kadınlar lehine propaganda yaptı. 1641’de İrlandalıların İngiliz yönetimine karşı isyanında, İrlandalı asilerin hamile kadınların karnını yararak bebeklerini çıkardıklarıyla ilgili haberler yayılıyordu. Bu haberler isyancıların katledilmesini haklı göstermeye yardımcı oluyordu.

Britanya basını, İrlandalı Katoliklerin İngiliz Protestanlara tecavüz ettiğini ileri süren hikâyeleri 17. yüzyıl boyunca düzenli olarak yayınladı.

Bu propaganda İrlandalı erkekleri hayvani ve vahşi göstermekteydi. Bir diğer Britanya kolonisi Hindistan’da ise erkekler efemine ve aşağı olarak görülüyordu. Ancak her iki grup da kadınlar için tehlikeli olarak tasvir ediliyordu.

İtibar

Hindistan’da 1857’de ordudaki yerli askerler İngiliz yönetimine karşı ayaklandı. İngiliz yöneticiler bu isyanın diğer kolonilere de cesaret verebileceğinden ve imparatorluğun itibarını zedeleyebileceğinden korktular.

İsyanı bastırmak ve kontrolü almak için desteğe ihtiyaçları vardı. Basın Avrupalı kadınlara yapılan tecavüzlerle ilgili hikâyeler yayınlamaya başladı. Daha sonra bu konuda yapılan bir resmî soruşturmada iddialara dair bir kanıt bulunamadı.

Propaganda ‘gelişmemiş’ kültürlerde yaşayan kadınların, genellikle de Müslüman olanların, aydınlanmış, ileri görüşlü, beyaz ve batılı erkekler tarafından kurtarılması fikrine dayanıyordu.

Viktorya döneminde egemen sınıf, Britanya İmparatorluğu’nun aynı ahlaki değeleri paylaşmayan toplumları ‘medenileştirdiğini’ iddia ediyordu.

Lord Cromer 1882’de Britanya’nın Mısır işgalini yönetti. Cromer kadınların baskı altında olmasının İslam’ın ‘geri kalmışlığının’ ana nedeni olduğunu ve peçenin Müslüman toplumların medenileşmesini engellediğini ileri sürüyordu.

Oysa, Cromer kadın doktorların eğitim almasına karşı çıktı, çünkü ona göre kadının yeri eviydi. İngiltere’ye dönüşünde kadınların oy kullanmasına karşı ‘erkekler ligi’ kurdu.

Egemen sınıf en kanlı eylemlerini desteklemek için canavarlar icat etmeye hazırdır.

Birinci Dünya Savaşı’ndaki İngiliz propagandası, Almanların Belçikalı kadınlara tecavüz ettiğini ve memelerini kestiğini iddia ediyordu. Resmî bir belge, bu iddiaların çoğunu destekliyordu. Daha sonra yapılan araştırmalardaysa hiçbir kanıt bulunamadı.

Savaş çığırtkanları, 2011’de açıkça Kaddafi güçleri tarafından gerçekleştirilmiş olan vahşetin Libya’da savaşa destek sağlayacağını umut etti.

Kaddafi askerlerine viagra verildiği ve bir savaş silahı olarak tecavüzü kullandıkları söyleniyordu. Sonra ABD istihbaratı bunun doğru olmadığını itiraf etti. Ama o zamana kadar savaş çoktan başlamıştı.  

1991’de 15 yaşındaki Kuveytli bir kız, İnsan Hakları Kongresi yönetimine ifade verdi. Nayirah’ın gönüllü yardımcı hasta bakıcı olduğu söylendi.

Kuvözler

İfadesinde ‘Iraklı askerlerin silahlarıyla hastaneye geldiklerini gördüm. Bebekleri kuvözlerinden çıkardılar, kuvözleri aldılar ve bebekleri soğukta ölüme terkettiler’ dedi.

ABD Başkanı George Bush, bu hikâyeyi en az 10 kez tekrar etti. Olay kamuoyunu savaşa ikna etmeye yardımcı oldu. ABD Ocak 1991’de Irak’a savaş açtı.

1992’de kızın Kuveyt’in asil ailelerinden birinden olduğu ortaya çıktı. Yalan ifadesi, bir halkla ilişkiler kampanyası olan ‘özgür Kuveyt vatandaşları’ tarafından düzenlenmişti.

2005’te Katrina Kasırgası’ndan etkilenen, çoğu fakir siyahlardan, binlerce insan stadyumda tutuldu. Hızla kadınlara tecavüz edildiği haberleri yayıldı.

Stadyumdaki beyaz bir kadın yaşadıklarını şöyle anlatıyordu: “Avusturalyalı bir adam bize yalnız kalmanın güvenli olmadığını söyledi. Askerlerden biri jeneratörün bozulmak üzere olduğunu söyleyince isyan çıktı. Askerler daha endişeli görünüyorlardı. İnsanlar çıldıracak ve sana saldıracak dediler”.

Kadın saldırıya uğramadı ama görevlilerin ve medyanın mesajı açıktı: Siyah erkeklerin yanında güvende değilsin. Siyah erkekleri vahşi ve tehlikeli göstererek şeytanlaştırmak kasırga sonrası devletin muamelesini mazur göstermeye yardımcı oldu.

Belirli ırktan veya kökenden erkekleri, diğerlerinden daha tehlikeli göstererek günah keçisi yapmak kadınları daha güvende tutmaz.

İngiltere’deki iktidar ‘savaşı durdurun’ veya Filistin’le dayanışma eylemlerinde, önde rol alan Müslüman kadınları görmezden gelmeyi tercih ediyor. Ama Suudi Arabistan gibi, kadın hakları açısından çok kötü sicili olan yönetimlere silah ve yardım gönderiyor.

İktidarlar kadınların hayatlarını gerçekten iyileştirebilecek adımları atmayı reddederken, savaşları her şeyi daha kötü hale getiriyor.

Şiddet

Tony Blair ve George W. Bush 2001’de Afganistan işgalinin kadınları Taliban’dan kurtaracağını söyledi. 10 yıldan fazla bir zamandan sonra kadına karşı şiddet artıyor.

Geçen yıl yayınlanan bir araştırmada, Afgan kadınlarının yüzde 90’dan fazlasının fiziksel, cinsel veya psikolojik şiddete maruz kaldığı veya zorla evlendirildiği tahmin ediliyor. Ülke nüfusunun üçte birinden fazlası yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Kırsaldaki evlerin üçte ikisinden fazlasının elektiriği ve yüzde 81’inin güvenli suya erişimi yok.

İktidarların özgürlükle ilgili propagandası, kadınların kendilerinin bir şey kazanamayacakları hatta kendi seçimlerini bile yapamayacakları fikrine dayanıyor. Mesela peçe takan kadınların sadece erkek akrabalarının emrini yerine getirdiği düşünülüyor.

Kadınların özgürlüğü empoze edilemez. Kadınlar kendi hakları için mücadele edebilir. Daha geniş hareketlerin bir parçası olarak örgütlenen kadınlar birçok önemli hakkı kazandı

Kadınlar Batı demokrasilerinde de baskı altındalar. İngiltere’de hâlâ aynı işi yaptıkları erkeklere göre daha az kazanıyor. Çocuk bakımı ve ev işlerinin yükünü taşıyorlar. Polis şiddete veya tacize uğramış kadınları başından savıyor. Kadınlara karşı mide bulandırıcı davranışlar toplumun en üst kesimine köklü bir biçimde yerleşmiş durumda.

Batı’daki kadınların özgür ama Müslüman ülkelerdeki kadınların baskı altında olduğu fikri emperyalizmi, savaşları ve ırkçılığı haklı çıkarmak için kullanılan bir masal. Sıradan kadınların bu masallardan bir çıkarı yok. İktidarlar bazen kadın haklarını savunan bir dil kullanabilir. Ama özünde amaçları, kadınların baskılandığı bu sistemi desteklemektir.

Sadie Robinson

(Sosyalist İşçi)

Çeviren: Fatma Ayça

Bültene kayıt ol